Disiplin Kurulu tarafından ‘sakıncalı’ olduğu gerekçesiyle engellenen mektupların kimi aile ve arkadaşlarına hitaben yazılmışken, bazıları ise siyasetçiler, gazeteciler veya tanınmış kişilere yönelikti. Mektuplarda, gündelik hayata dair gözlemler ile cezaevlerindeki uygulamalara ilişkin ifadeler yer alıyordu
Hüseyin Aykol / İçeriden
Bu hafta posta kutuma sadece bir mektup ulaştı. Kendisini okurlarımız tanıyor değil mi: Kocaeli-Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan kadim mahpuslardan Barış İnan, 14 Mayıs 2025 tarihli mektubunda şöyle diyor: “20 Şubat 2025 tarihli kartınız 28 Nisan günü geldi. PTT ile başımız belada. O kadar çok mektup kayboluyor ki, geç gelenlere kızamıyor, seviniyoruz. Ondan fazla suç duyurum var; çoğu pullu, taahhütlü, APS postalarım için. Ancak savcılar Yargıtay’ın ‘kasıt yoksa, suç yok’ emsal kararıyla bir şey yapmıyorlar.
Hapishanenin mektupçularına soruyorlar, ben PTT’yi şikâyet ettikçe. 15 Temmuz’dan sonra PTT bitti. Mektuplarımızı taahhütlü yollamamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Edirne’ye 4 ayda giden, eve 3 ayda giden mektuplar var. Bazı yerlere ise postane sanki hiç çalışmıyor. Taahhütlü ve APS’ler de ulaşsa gam yemeyeceğim. Onlar da geri geliyor. Para için bebekleri öldüren sistem, postada da bu kadar çalışıyor. 15 Nisan tarihli kartını da şimdi aldım. Peş peşe geldiler.
İki karikatür gönderiyorum. Muhtemelen haberiniz olmuştur. İzmir-Şakran Cezaevi kampüsünde sıcak su sistemi bozulmuş. Kaloriferler de yanmıyormuş. Biraz eskimiş bir haber oldu; ben bekleyince. Gerçi haberi ben de mektuptan duydum zaten. Son mektuba göre de banyo suyu ılıkça akmaya başlamış. Çamaşır makinesi -size garip gelir mi, bilmem ama- kadın hapishanelerine veriyorlar; elbette kendi paranla alacaksın! Biz erkekler, bu imkândan mahrumuz.
Bu arada, bu karikatürleri size geçen ay gönderecektim. Sırrı Süreyya hastaneye kaldırılınca canım sıkıldı, yollayamadım. İyileşince sevinç mesajımla beraber yollarım diye düşünmüştüm. Maalesef iyileşmedi. Ölümü ona ne kadar da uzak görmüşüz. İyileşeceğine kesin gözüyle bakıyorduk. Herhalde beklemediğimiz için çok üzüldük kaybına. Bizi çok etkiledi. Bir insanın, insanımızın bunca geniş kesimlerce bu kadar çok sevilmesi, saygı duyulması da sevindirici bir durum aslında.”
Gönderilmeyen mektup haberi
Bianet’te 11 Haziran 2025 günü yayınlanan haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Konu yine cezaevinden gönderilmek istenen mektuplar: Anayasa Mahkemesi (AYM), cezaevlerindeki mahpusların gönderdiği mektuplara disiplin kurulları tarafından el konulmasına dair farklı cezaevlerinde bulunan 11 mahpus tarafından yapılan başvuruyu karara bağladı.
Mahpuslar Kamil Özdemir, Aydın Çiçin, Hasan Didar, Hasan Umut Özer, İsa Kaya, Mehmet Karaman, Muhammed Salih Gürakar, Mümin Evran, Nurettin Bülbül, Selman Esmer ve Serkan Cengiz, yazdıkları mektupların disiplin kurulları tarafından alıkonulması üzerine bulundukları şehirdeki İnfaz Hâkimliklerine itirazda bulundu.
İnfaz Hâkimliklerinin itirazları reddetmesi üzerine mahpuslar konuyu Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşırken, Ağır Ceza Mahkemesi de itirazları reddederek, mektupların içeriğine dair somut bir gerekçe sunmadan kararları onadı. Bunun üzerine 11 mahpus, yeterli gerekçe sunulmadığını ve haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürerek AYM’ye bireysel başvuru yaptı.
4 yıl sonra teslim edildi
Disiplin Kurulu tarafından ‘sakıncalı’ olduğu gerekçesiyle engellenen mektupların kimi aile ve arkadaşlarına hitaben yazılmışken, bazıları ise siyasetçiler, gazeteciler veya tanınmış kişilere yönelikti. Mektuplarda, gündelik hayata dair gözlemler ile cezaevlerindeki uygulamalara ilişkin ifadeler yer alıyordu. Sincan 1 nolu Yüksek Güvenlik Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan mahpus Hasan Umut Özer’in 2018’de Karabük T Tipi Cezaevi’nde kaldığı sırada gazeteci yazar Hüseyin Aykol’a göndermek istediği bir mektup da Aykol’a 4 yıl aranın ardından teslim edilmişti.
Başvurular birleştirildi
AYM, farklı zamanlarda yapılan başvuruları konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle birleştirildi. Başvuruyu, Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyeti kapsamında değerlendiren mahkeme, mahpusların mektuplarının denetlenmesi ve alıkonulmasının haberleşme hürriyetine müdahale teşkil ettiğini belirtti. AYM öte yandan disiplin kurulu ve yargı mercilerinin kararlarında mektupların içeriğiyle ilgili somut ve uyumlu gerekçeler sunulmadığını tespit etti.
Öte yandan yazışmanın kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde sakıncalı görülen kısımların çizilerek, yazışmanın muhatabına ulaştırılmasının da değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen AYM, kararında, “müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır” vurgusu yaptı. Mahkeme, tüm bu nedenlerle, 11 mahpusun haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine hükmetti.”
Yani cezaevlerinden gönderilen mektuplar sadece posta yolunda kaybolmuyor, bir de cezaevi yönetiminin göndermediği, hatta hakkında soruşturma açtığı mektuplar konusu-sorunu var!