• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
15 Mayıs 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Gönülleri birleyecek toplumsal sözleşme ve barış

15 Mayıs 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Yazarlar, Zeynel Kete
Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Türkiye’nin çok kültürlü ve çok kimlikli yapısı, tarihsel olarak hem bir zenginlik hem de siyasal çatışmaların kaynağı olmuştur. Özellikle Kürt sorunu çerçevesinde süregelen gerilimler, resmi ideolojinin çerçevesini çizdiği inançların dışındaki kimlikler demokratikleşme ve barış süreçlerinin önünde engel olarak görülmüştür. Daha doğrusu bir türlü demokratikleşemeyen Cumhuriyet, resmi ideoloji dışındaki toplumsal kimlikleri tehlike olarak gördü.

Gelinen aşamada demokratik toplum ya da rıza toplumu diye tanımladığımız toplum yapısı, iktidarcı anlayışların tekelci yapısına karşı toplumun öz değerleriyle inşa edilen toplumsal modeldir. Demokratik toplum, kendi kararlarını kendi alabilen bir halk topluluğu anlamına gelir. Bu perspektif ile bakıldığında aslında demokratik toplumun inşa süreci aynı zamanda bir barış sürecidir denilebilinir. Toplumsal barış bir bakıma, “hakikatin, adaletin, özgürlüğün ve eşitliğin inşa edilmesidir.”

Demokrasi, barış, insan hakları, Demokratik Cumhuriyet kavramları düşünce sistemi içerisinde birbiriyle ilişkili ve birbirini tamamlayıcı unsurlar olarak düşünülmelidir. Türkiye’nin çok kültürlü ve çok kimlikli yapısı göz önüne alındığında demokratik toplum anlayışı Türkiye’nin tarihsel sorunlarını aşmak, toplumsal uzlaşıyı sağlamak ve çoğulcu bir gelecek inşa etmek, bütün farklılıkların ikrarlı ve rızalı yaşamını esas almak için alternatif bir paradigma sunmaktadır. Bu çerçevede bakıldığında Türkiye’nin demokratikleşmesi ya da demokratik toplum sadece bir siyasal değişim dönüşüm değil, aynı zamanda bir toplumsal sözleşmenin yeniden kurulması anlamına gelecektir. Barış sürecinin başlaması ile beraber bu kapı aralanmış, meydan açılmıştır. Asıl olan bütün farklılıklarla bu meydanda delil uyandırmaktır. Özellikle Alevi kurumları ve demokratik Alevi hareketi Türkiye’de demokratik toplumun ve bir toplumsal sözleşmenin yeniden kurulması konusunda ciddi katkılar sunabilirler. Tarihsel yaşanmışlıkları ve inanç perspektifleri buna son derece müsaittir.

Alevi inanç öğretisinde Cem Erkanı’na katılan her can meydanda fiziksel temsiliyetin ötesinde ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak ikrarlaşarak bu meydanda yer edinir. Yani toplum bu meydanda kendi kendisini yönetir, kişi toplumsal kararlarıyla doğrudan katılarak alınan kararların içeriğini doldurur, kemaleti ile o meydanda var olur. Söylediği her söz cümle cana yöneliktir. Bu mana ile hak meydanında merkeziyetçi, iktidarcı, tekçi, cinsiyetçi bir anlayışa yer yoktur. Katılımcı bütün canların gönüllü birlikteliğini ifade eden “gönülleri birleme” ilkesi esastır.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında “Demokratik Toplum ve Barış” çağrısının yapıldığı bu günlerde gönülleri birleyecek bir toplumsal sözleşmeye her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Türk ve Kürt halklarının ortak vatanda eşit yurttaş olarak barış içinde yaşamasını hedefleyen demokratik ve barış eksenli bir toplumsal sözleşme, hem tarihsel gerçeklikleri hem de evrensel insan hakları normlarını göz önünde bulundurmalıdır. Böyle bir sözleşme, kapsayıcı, çoğulcu, eşitlikçi ve adalet temelli olmalıdır. İşte böyle bir sözleşmenin temel ilkeleri ve yapı taşları:

Herkesin etnik kökeni, dili, dini, mezhebi fark etmeksizin eşit haklara sahip vatandaş olduğu açıkça belirtilmeli.

Vatandaşlık etnisite üzerinden tanımlanan değil hukuksal vatandaşlık kavramı olarak tanımlanmalı ya da kapsayıcı, yeni bir vatandaşlık tanımı yapılmalı. Devlet muteber kimliği esas almaktan ziyade tüm kimliklere eşit mesafede olmalıdır.

Anadil hakkı güvence altına alınmalı: Eğitim, medya, kamu hizmetleri gibi alanlarda Türkçe yanında çok dillilik esas alınmalıdır. Bilinmelidir ki çok dilliliğin esas alındığı toplumlarda demokrasi kültürü daha güçlü olur.

Kültürel haklar sadece tanınmakla kalmamalı; aktif olarak desteklenmeli. Bölgeler kendi kültürel, sosyal ve ekonomik politikalarını belirleyebilecek yetkilere sahip olmalı. Bu özerklik, ayrılıkçılık değil, katılımcı demokrasi anlamında yapılandırılmalı. Yerel sosyolojinin esas alınması toplumsallığın ve kültürün esas alınmasıdır.

Devlet, yüzyıllık tekçilik üzerine inşa edilen resmi ideoloji ile inkâr ve asimilasyon politikalarıyla yüzleşmeli. Bu konu ile ilgili demokratik tahammülleri uygulamalı, toplum ile diyalog ilişkilerini güçlendirmelidir.

Resmî söylemde ayrımcı ve militarist dilden uzak durulmalı. Medya, sivil toplum, akademi gibi alanlar çoğulculuk ve diyalog zemininde gelişmeli. Düşünce ve ifade özgürlüğü tam anlamıyla güvence altına alınmalıdır.

Silahlı çatışmaların sonlandırıldığı bu günlerde demokratik çözüm yolları açık tutulmalı. Çözüm süreci kurumsallaştırılmalıdır. Barış süreci çok aktörlü, şeffaf, denetime açık ve halkın katılımına dayalı biçimde yapılandırılmalı. Taraflar arasında güvenceli bir müzakere süreci yürütülmeli. Yargı bağımsızlığı güçlendirilmeli; keyfi tutuklamalar, uzun yargılamalar sona ermeli. Etkin bir cezasızlıkla mücadele politikası yürütülmeli; hak ihlalleri adil biçimde soruşturulmalı.

Gönülleri birleyecek bir toplumsal sözleşme yalnızca Kürt sorununu değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmeye yönelik kapsayıcı bir demokratik dönüşüm projesi olmalıdır. Bu da toplumun tüm kesimlerinin aktif katılımını ve uzlaşısını gerektirir.

Demokratik toplum ve barış kültürüne mana katanlara aşk olsun.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Ektiğinizi biçersiniz

Sonraki Haber

‘Dil varlığın evidir’

Sonraki Haber
Bir bilgeye vefa kitabı

‘Dil varlığın evidir’

SON HABERLER

Rusya’da Wagner isyanı: Putin, bu bir darbedir

İstanbul’daki Rusya-Ukrayna görüşmesinde Putin yer almayacak

Yazar: Yeni Yaşam
15 Mayıs 2025

Belucistan bağımsızlığını ilan etti

Belucistan bağımsızlığını ilan etti

Yazar: Yeni Yaşam
15 Mayıs 2025

Gözlerden kaçmasın… Sekiz yaşındaki çocuk…

Sırrı Süreyya’nın dediği gibi… ‘Çocukların gözlerine bakarak…’

Yazar: Yeni Yaşam
15 Mayıs 2025

Rojava mutabakatı: Yeni-Osmanlıcılığın krizi

Keşmir’de savaş: Pakistan neden ‘dost ve kardeş’?

Yazar: Yeni Yaşam
15 Mayıs 2025

Kürtçe nasıl yaşam dili olur?

Kürtçe nasıl yaşam dili olur?

Yazar: Yeni Yaşam
15 Mayıs 2025

Bir bilgeye vefa kitabı

‘Dil varlığın evidir’

Yazar: Yeni Yaşam
15 Mayıs 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Gönülleri birleyecek toplumsal sözleşme ve barış

Yazar: Yeni Yaşam
15 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır