HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, KESK heyeti ile buluştu. Sancar, Leyla Güven’in tutuklanmasına tepki göstererek, ‘tek çıkış yolu ortak mücadele’ dedi
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik’in de aralarında bulunduğu yönetim kurulu üyelerinden oluşan heyet, Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) ziyaret etti. KESK heyetini, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar karşıladı. KESK heyeti, kamu emekçilerinin pandemi sürecinde yaşadıkları sorunlar, KHK ve OHAL Komisyonu’nun işleyişi hakkında görüş alışverişinde bulundu.
Görüşme öncesi açıklama yapan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, pandemi sürecinde işsizlik rakamlarının 10 milyona ulaştığına dikkati çekti. İktidarın çıkardığı genelgelerle, yasalarla tercihini sermaye gruplarından yana kullandığını açığa çıkardığını aktaran Bozgeyik, “Bu açıdan tam da bu pandemi sürecinde görüşülen ve Meclis’te kabul edilen 2021 bütçesinde de yine saraydan, sermayeden yana işçi ve emekçinin bütçe yapma hakkının ortadan kaldırıldığı, militarist, cinsiyetçi, tek adama dayanan bir bütçe yapım süreciyle karşı karşıya kaldık. Her ne kadar bütçe kabul edildiyse de 2021 açısından da kamu emekçilerinin bu bütçeden kaynaklı yaşamış olduğu ekonomik, demokratik sosyal sorunların ortadan kaldırılmasına ilişkin mücadelemiz devam ettireceğiz” ifadelerini kullandı.
OHAL kalıcı hale geldi
OHAL KHK’leriyle Türkiye’nin sivil bir darbe sürecine evrildiğini belirten Bozgeyik, “O günden bugüne çıkarılan 37 KHK ile adeta bir anayasasızlık süreci ortaya çıktı. Bu 4 buçuk yıllık süreçte kamu emekçileri açısından tamamen kamunun tasfiye edildiği, kamuda 130 bine yakın kamu emekçisinin hukuksuz şekilde işten çıkarıldığı bir süreçle karşı karşıya kaldık. Düşünce ve ifade özgürlüğü önünde birçok yasal engel genelgelerle oluşturuldu. Sendikal örgütlenme, toplanma, basın açıklaması, mitinglerimize dönük yasaklayıcı kararlarla adeta bir fiili darbe ile OHAL süreci kalıcı hale getirildi. 4 bin 287 üyemiz işten çıkarıldı. Bu 4 buçuk yılda yüzde 85’e yakın ret kararı ile OHAL İnceleme Komisyonu adeta kendini yargı organı gibi görüp sübjektif gerekçelerle Anayasa’ya, uluslararası sözleşmelere ve AİHM kararlarına aykırı bir şekilde ret kararları vererek, birçok mağduriyeti ortaya çıkarmıştır. Birçok kamu emekçisi yaşadığı travmalar sonucunda yaşamına son vermiştir” dedi.
Ortak mücadele
OHAL komisyonunun derhal lağvedilmesi gerektiğine dikkati çeken Bozgeyik, “Tüm kamu emekçilerinin derhal görevlerine iade edilmesini talep ediyoruz. Biz KESK olarak Türkiye’de demokrasinin yeniden bir demokratik anayasa oluşturulması başta çalışma hakkımızı, seyahat özgürlüğümüzü, örgütlenme ve sendikal haklarımızın önündeki engellerin kaldırılması için hazırladığımız raporu bugün HDP Eş Genel Başkanı ve yönetici arkadaşlarımıza ileteceğiz. Ancak birlikte mücadeleyle bu baskıdan kurtulacağımızı ifade ediyorum. HDP heyetine bizleri kabul ettikleri için teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
Karamsarlığa gerek yok
Eğer bize yönelik bu tür operasyonları sürdürürlerse. Ayrıca bize yönelik operasyonlar bizden korktuklarının en açık göstergesidir. Bu iktidar kendine kaybettirecek temel gücün HDP ve Kürtler olduğunun farkındadır. Kaybetmemek için HDP’yi ve Kürtleri bütünüyle siyasal hayatın dışına itmeye çalışmaktadır. Oynadıkları oyunlar Bizans ve Osmanlı saraylarında sergilenen oyunların da ötesine geçmiştir. Eğer geçmişten bir miras almışsa bu iktidar, Bizans oyunlarını, Osmanlı saray oyunlarını miras almıştır. Ama kimsenin karamsarlığa kapılmasına gerek yok. Biz buradayız. Mücadelemizi bütün kararlılığımızla sürdüreceğiz. Bütün demokrasi güçleriyle birlikte bu mücadeleye büyüteceğimize inanıyoruz. KESK, bu açıdan son derece önemli bir kuruluştur, tüm baskılara rağmen mücadelesini sürdürmektedir.
Leyla Güven hepimizin onurudur
Demokratik siyasete yönelik baskıların son örneği, Leyla Güven hakkında verilen mahkumiyet kararıdır. DTK’ye yönelik soruşturmalar, dünya hukuk tarihine bir kara mizah, ama daha ötesi gerçekten bir kapkara bir leke, bir hukuksal kıyım örneği olarak geçecektir. İleride Türkiye hukuk tarihi yazılırken bu sayfalarda da imzası bulunan herkes o kara lekenin mutlaka altında kalacaktır. O kara leke onların alnına yapışacaktır. Umarız, dileriz bu kara lekeye imza atanların ardılları, çocukları o utançla yaşamazlar. Onların çocuklarının da onurlu bir geleceği sahip olabilmesi için en büyük güvence demokrasi güçlerinin ortak mücadelesidir. Leyla Güven’i, vazgeçiremezler, caydıramazlar. Barış isteyen demokrasi için her türlü bedeli göze alan bir yoldaşımızdır. Ne bir milim bile geri adım atacak ne de gözlerinde korkunun zerresini görebilecekler. İşte Leyla Güven, bu ülkede haysiyet, özgürlük, demokrasi için bedel ödeyerek yürümenin canlı abidesidir, hepimizin onurudur.
İktidar gidici
Bu dönem geride kalacaktır. Bu iktidar mutlaka gidecektir. Biz ilk seçimlerde demokrasi güçleriyle birlikte bu iktidarın gitmesini sağlayacağız ve bütün bu hukuksuzlukları, adaletsizlikleri hep birlikte düzelteceğiz. Mutlaka parlak, aydınlık bir gelecek için hep birlikte çalışmamız sürecek ve o ufka mutlaka ulaşacağız. Çok karanlık dönemlerden geçiyor olabiliriz ama hepimizin, herkesin hatta çocuk masallarında bile geçen bir gerçek olarak bildiği bir şey karanlığın en koyu yanı aydınlığa en yakın olduğumuz zamandır. Bu güneşi, demokrasi güçleri ve bu ülkenin onurlu insanları doğuracaktır. O güneş doğacaktır. Bunu hep birlikte yapacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”
Grevler
Sancar, ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Cezaevlerinde tecride karşı süren açlık grevlerine dair gelen soruya Sancar, “Biliyoruz ki cezaevleri insan onurunun yok sayıldığı uygulamalarla doludur. Biz açlık grevlerinin yaşanmasını istemeyiz. Bunların daha ileri bir aşamaya geçmesini de istemeyiz. Ama eğer bir ülkede insanlar onurları için açlık grevi yaptıklarını söylüyorlarsa bunu mutlaka dikkate almalıyız. Bunun için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Cezaevlerinde durumu takip etmek için bir komisyon oluşturduk. Tüm cezaevlerinden bilgiler avukatlar ve aileler aracılığıyla toplanıyor. Her gün bunları değerlendiriyoruz. Hukuk ve sağlık komisyonlarımız devrede. Yine açlık grevindekilerin bir talebi de tecridin son bulmasıdır. Bu da ilk defa gündeme gelmiyor. Tecridin büyük bir hak ve hukuk ihlali olduğu aynı zamanda bu ülkede savaş politikalarını sürdürmenin bir simgesi olduğu gerçeğini de tekrar vurgulamak lazım. Bu iki noktada cezaevlerinde açlık grevinde bulunanların taleplerini, tüm demokrasi güçlerinin sahiplenmesi ve takip etmesi gerekir. Biz bu konuda elimizden gelen çalışmayı yürütüyoruz. Çabamızı sürdürüyoruz. İnşallah daha kritik aşamalara, daha olumsuz bir evreye geçmeden bu süreç taleplerin kabulü ile son bulur” yanıtını verdi.
HABER MERKEZİ