• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
22 Eylül 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Jineolojî'nin Sözü

Hakikatten kopan estetik, güzellik sayılır mı?

22 Eylül 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Jineolojî'nin Sözü, Manşet, Yazarlar
Hakikatten kopan estetik, güzellik sayılır mı?

Güzellik, modern dünyada parçalanmış bir kavrama dönüştü. Beden ve ruh ayrıldı; iç ve dış koparıldı; insanın özü, kendi varoluşuyla, doğayla ve toplumla olan bağını kaybetti. Güzellik, artık bir görüntüden ibaret, ruhsuz ve anlamsız bir imaj haline geldi

Şilan Aktı

İnsanlık, nesiller boyu güzellik kavramını ölçüt alarak yaşamını biçimlendirmeye çalıştı. Bu kavram, her çağda farklı biçimlerde tanımlandı ve deneyimlendi. Günümüz anlamıyla güzelliği tanımlamadan önce, tarihte nasıl anlaşılmış olduğuna bakmak gerekir.

İnsanı diğer canlılardan ayıran en belirgin özellik aklını kullanabiliyor olmasıdır; ancak evrimsel süreçte hayatta kalmasını gerçek anlamda sağlayan, toplumsal bir varlık olarak birlikte hareket etme yetisiydi. İnsanlığın ilk dönem topluluklarında birey tek başına var olamazdı; hayatta kalmak ve güvenli bir yaşam sürdürmek, birlikte hareket etmeyi ve kolektif bir bilinç geliştirmeyi gerektiriyordu. Bu kolektif bilinç, yaşamlarının her alanına sinmişti.  İnsanlar sevinçlerini, korkularını, hüzünlerini ve diğer birçok duygusunu topluluk içinde deneyimliyor, anlama kavuşturuyor ve yaşama akıtıyordu.

Güzellik kavramının tanımlanışı ve yaşam bulması da aynı kolektif ruhtan nasibini almıştı. Güzellik kavramı beğenilen ve hoşa giden şeyleri tarif etmek için kullanılır. Örneğin bir fotoğrafa, bir ağaca, bir nesneye veya bir şarkıya güzel nitelendirilmesi yapılabilir. Ancak güzellik sadece bir nesneye ait somut bir inceleme değildir, güzelliğin aynı zamanda sosyolojik yanı da vardır. Eski topluluklarda güzellik, bugünkü gibi yüzeysel bir estetik ölçütle sınırlı değildi. Güzellik, yaşamı anlamlı kılan eylemler, ilişkiler ve değerlerle örülü ve bütündü. Etik boyutu, yaşamın değerini, sorumluluğu ve toplumsal dengeyi ifade ederken; estetik boyutu, bu değerlerin gözle görülür ve ruhla hissedilir bir biçimde somutlaşmasıydı. Dolayısıyla güzellik, yalnızca bir bedenin veya biçimin ölçütü değildi; yaşamın kendisinin ahenkli ve anlamlı bir biçimde var olma tarzıydı.

Toplumsallık ve kolektif bilinç, eski çağlarda güzellik anlayışının ayrılmaz bir parçasıydı.  İnsan, yalnızca bireysel olarak çekici veya becerikli olmanın değil, topluluk için güvenli ve uyumlu bir varlık olmanın değerini biliyordu. Bu bağlamda güzellik, topluluğun dayanışma,  sorumluluk ve yaşamı koruma kapasitesiyle ölçülüyordu. Kadın ve erkek, estetik algıyı yalnızca bireysel tatmin için değil; toplumsal sürekliliği sağlayacak eylemler ve ilişkiler çerçevesinde şekillendiriyordu.

Güzelliğin kendisi bir birey gibi toplumsallık içinde anlam kazanıyor ve yaşam buluyordu. Bencilliğin ve bireyciliğin tavan yaptığı, toplumsal olanın her an aşındırıldığı modernizm çağında ise güzellikten söz etmek giderek zorlaşıyor. Kapitalist dünyada birbirini en çok besleyen, büyüten ve varlığını belirleyen hakikatler, en çok birbirinden koparılan ve anlamından soyutlanan gerçeklikler haline geldi. Yaşama bütünlüklü bakan, kendini doğanın aynasında bulan düşünce ve hislerden; hakikati bölen ve dağıtan bir dünya anlayışı türedi.  Kapitalist modernizm, güzelliği yalnızca bedensel ölçülere indirgedi. Bedenin inceliği, gençliği,  belirli yüz hatları öne çıkarılarak ruhun derinliği, sezgisi, toplumsal ve duygusal zekâsı ise görünmez kılındı. İnsan, kendi bütünlüğünden koparıldı; parçalanmış bir varlık haline getirildi.  Kadın, yaşamın ve doğanın yaratıcı gücü olmaktan çıkarıldı, nesneleştirildi, ölçülecek ve pazarlanacak bir meta haline dönüştürüldü. Doğa, yalnızca insanın arzularını tatmin eden bir sahneye dönüştü; ruhun derinliklerinde saklı sezgiler, toplumsal bağlar ve varoluşun estetiği unutuldu.

Böylece güzellik, modern dünyada parçalanmış bir kavrama dönüştü. Beden ve ruh ayrıldı; iç ve dış koparıldı; insanın özü, kendi varoluşuyla, doğayla ve toplumla olan bağını kaybetti. Güzellik, artık bir görüntüden ibaret, ruhsuz ve anlamsız bir imaj haline geldi. İnsan,  kendini yansıtan aynadan uzaklaştı; doğanın uyumu, toplumsal dayanışmanın estetiği ve ruhsal bütünlük gözden kayboldu. Haliyle insanlığın özü olan toplumsallığı paramparça edildi.  Geçmişiyle, geleceğiyle hatta günüyle bağ kurumayan bireyler çoğaldı. Özünden uzaklaşan kişiler, güzelliğinin anlamını unuttu. Yaşamı kucaklamak onu güzelleştirmek yerine, ona sahip olmaya ve pazarlanacak bir şeye dönüştürdü. Örneğin; ilk çağlarda insanların duvarlara çizdiği resimler onların ortak duygu ve düşüncelerini yansıtan resimlerdi. Sanatın doğuşu bu resimlerle başlamıştı. O dönemdeki insanlar için sanat kendini aşmanın, yaşamın anlamını aramanın ve aynı zamanda yaratmanın yoluydu. Dolayısıyla onun güzelliği bireysel zevkler için yapılışı değil, toplumsal bir karakter taşımasındandı. Günümüzdeki sanat anlayışına baktığımızda, artık değil toplumun duygularını düşüncelerini yansıtmak, bireyin duygularını bile doğru düzgün işleyemeyen bir sanat anlayışı türedi. Sanat artık bir anlam üretmek,  kendini aşmak veya güzelleştirmek için değil para için yapılan bir araç haline geldi. Bugün sanat dallarından biri olarak kabul gören pop müziğe baktığımızda yalnızca sanat dalı değil;  milyarlarca dolarlık bir endüstri oldu. Konserlerden elde edilen gişe gelirleri, dijital platformlarda dönen şarkılar, reklam anlaşmaları, moda markalarıyla yapılan iş birlikleri… Bu tablo bize pop müziğin sanat olmaktan ziyade bir ticari hasılat kapısı haline getirilmiş olduğunu gösteriyor. Kendini özgür kılmayan sadece paraya hizmet eden bir sanat alanında güzellikten de bahsetmek mümkün olmuyor. İnsanın paraya hizmeti aslında köleliğe hizmetidir. Dolayısıyla hakikatinden uzaklaşma halidir. Hakikatinden uzaklaşan birey özgür değildir ve özgür bir sanatta üretemez.

Peki güzellikten bu kadar arındırılmış bir dünyada insanlığı hakikati ve özüyle nasıl buluşturacağız? Abdullah Öcalan’ın, “Ahlaki ve politik toplum dışındaki güzelliği güzellik saymıyorum. Güzellik ahlaki ve politiktir’ ifadesi, güzelliğin gerçek kaynağını anlamak için güçlü bir anahtardır. Ahlak burada bireyin kişisel kuralları değil, toplumun ortak vicdanı ve değer dünyasıdır. Politika ise iktidarın dar anlamıyla siyaset değil, toplumun kendi yaşamını örgütleme, karar alma ve ortak geleceğini kurma iradesidir bu iki unsur birleştiğinde toplum,  yalnızca çıkar ve rekabet üzerinden değil; dayanışma, adalet, eşitlik ve özgürlük üzerinden kendini var eder. İşte güzellik bu zeminde doğar.

Ahlaki ve politik toplumda güzellik, yalnızca gözün gördüğü bir biçim değil, yaşamın kendisini sürdürme ve anlamlı kılma tarzıdır. İnsanların birbirine duyduğu sorumluluk, doğayla kurulan uyum, kadın ile erkeğin eşit varoluşu, dostluğun ve dayanışmanın kalıcılığı, bütün bunlar estetiğin en derin biçimlerini oluşturur. Güzellik, etik değerlerle iç içe geçtiğinde, salt bir görüntü olmaktan çıkar; hakikatin, özgürlüğün ve toplumsal uyumun ifadesine dönüşür.

Güzellik Abdullah Öcalan’ın işaret ettiği gibi, yalnızca etikle köklenen ve politik bir toplumsallıkla yaşanan bir değer olduğunda gerçek anlamına kavuşur. Gözle görülenin ötesinde, ruhla hissedilen, toplumsal bağlarla güçlenen, yaşamın bütünlüğünü ve ahengini taşıyan bir varoluş tarzıdır. Bu nedenle güzellik, bireyin yalnızlığında değil; toplumun ortak vicdanında ve özgür yaşamında ışığını bulur.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Erdoğan, BM 80. Genel Kurulu için New York’ta

Sonraki Haber

Çözümün kaderi Apo’nun özgürlüğüne bağlıdır

Sonraki Haber
Tam zamanında yapılan uyarı

Çözümün kaderi Apo’nun özgürlüğüne bağlıdır

SON HABERLER

Zilan Vejîn: Kürt tarihi dağlarda kendini buldu

Zilan Vejîn: Kürt tarihi dağlarda kendini buldu

Yazar: Heval Elçi
22 Eylül 2025

Tam zamanında yapılan uyarı

Çözümün kaderi Apo’nun özgürlüğüne bağlıdır

Yazar: Bedri Adanır
22 Eylül 2025

Hakikatten kopan estetik, güzellik sayılır mı?

Hakikatten kopan estetik, güzellik sayılır mı?

Yazar: Bedri Adanır
22 Eylül 2025

Erdoğan, BM 80. Genel Kurulu için New York’ta

Erdoğan, BM 80. Genel Kurulu için New York’ta

Yazar: Yeni Yaşam
21 Eylül 2025

Kabataş-Bağcılar tramvay hattında teknik arıza

Kabataş-Bağcılar tramvay hattında teknik arıza

Yazar: Yeni Yaşam
21 Eylül 2025

SÛR-FEST konser ve halaylarla son buldu

SÛR-FEST konser ve halaylarla son buldu

Yazar: Yeni Yaşam
21 Eylül 2025

Kürtçe ezgiler Brüksel Filarmoni Orkestrası ile buluştu

Kürtçe ezgiler Brüksel Filarmoni Orkestrası ile buluştu

Yazar: Yeni Yaşam
21 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır