• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Ekim 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Haber-Analiz

Halep: Kürtlere karşı yeni oyun

8 Ekim 2025 Çarşamba - 23:00
Kategori: Haber-Analiz, Manşet, Ortadoğu
Halep: Kürtlere karşı yeni oyun

Halep’te Kürtlere saldırısı stratejisiyle; toplumsal fayları kırmak Kürt, Sünni Arap, Alevi Arap, Ermeni, Süryani, Dürzi, Türkmen, Çerkes, Ezîdilerden oluşan DSG omurgasını parçalamak için Kuzey ve Doğu Suriye’deki Arap aşiretlere güven vermek, aşiretlerin ayaklanıp Şam Hükümeti tarafına geçmelerini sağlamak istiyorlardı

Mehmet Ali Çelebi

Suriye’de federasyonun Kürtlerin statüsünü güçlendirip Türkiye’yi de etkilemesi korkusu vardı. Havuz TV’leri tartışma programlarında harita üstünden, gazeteler manşetlerden TSK-HTŞ ortak harekat senaryolarını boca ediyordu. En son 7 Ekim’de Türkiye gazetesinin manşeti ‘YPG’yi birlikte vuracağız’ olmuştu. Dinsel motifler, çok eşlilik uygulaması, eşbaşkanlığa karşı refleksler nedeniyle aşiretler içinde bir kısmı ise HTŞ saflarına geçmek için harekete geçebilir. Ancak aşiretler, IŞİD, HTŞ ve SMO’nun zulmünü somut olarak yaşamış, acıları deneyimlemişti iç savaş boyunca Halep’te Kürtlerin çoğunlukta olduğu Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerine kapsamlı saldırı düzenlendi. Oysa Halep’teki Şêxmeqsûd-Eşrefiyê Mahalle Meclisi, Genel Komutanlık ile Şam-HTŞ geçici hükümeti arasında Halep’teki Kürtlerin yaşadığı güvenlik ve idari konularında 14 maddelik “ara” anlaşma imzalanmıştı. Yerel meclisler kalacaktı, ayrımcılık yapılmayacaktı. Mahallelilerin Halep İl Meclisi’nde, Ticaret ve Sanayi Odaları’nda ve diğer tüm alanlarda yürürlükteki yasalara uygun olarak tam ve adil temsil hakkı olacaktı. Serbest dolaşım hakkı garanti altında olacaktı. Halep şehri ile Kuzey ve Doğu Suriye’deki bölgeler arasında hareket etmeyi kolaylaştırmak için bir Koordinasyon Komitesi kurulacaktı. Esirler takas edilecekti. Şam İçişleri Bakanlığı mahallelere herhangi bir saldırıyı önlemekle yükümlü olacaktı. DSG, YPG ve YPJ çekilecek, yerel Kürt Asayişi (İç Güvenlik Güçleri) halkın güvenliğini sağlayacaktı. Kurulacak komiteler çözümsüz kalan meseleleri çözecekti. Sonra esir takası ile anlaşma boyutlandırılmıştı.

DSG, YPG ve YPJ çekilmişti. Ancak bu mahalleler kantonlardan kopuk olduğu için HTŞ-SMO, kanton yönetimlerine bazı şeyleri dayatma kozu olarak kullanmak istiyor, bu çerçevede sık sık taciz ediyor, lojistik yolları kapatıyor, insanları kaçırarak yıldırmak istiyor, korkutarak mahallelerde göç yaratıp İhvan-Selefi mezhepçiliğini yerleştirmek istiyordu.

Ancak HTŞ-Suriye Ordusu, Eşrefiyê Parkı ve Şîhan Kavşağı arasındaki yolu ve Cendûl (El Cindol) Kavşağı’nı da 1 Ekim’de toprakla kapatmıştı. Sonraki günlerde Şêxmeqsûd Mahallesi’nin batısındaki Yerimûk Yolu’nu ve Nadiya El Cela yolunu da kapattı. Bazı cami, okul ve Asturiyan Hastanesi’ne HTŞ güçleri yerleştirildi. 6 Ekim 2025 akşamı HTŞ, mahalleye erişim sağlayan diğer yolları da kapattı. Böylece mahalle tamamen izole edilmiş oldu. Şêxmeqsûd ve Eşrefiye Mahalleleri Genel Meclisi, mahallelere giriş-çıkışların tamamen ablukaya alınmasına karşı gösteri çağrısı yapınca akşam halk toprak ve askeri araçlarla kapatılan yerlere aktı, abluka karşıtı sloganlar atıldı ve basın açıklaması yapıldı. Meclis temsilcileri ve aşiret temsilcileri ablukanın kaldırılmasını istedi.

TSK’nin eğit-donat programından Suriye Ordusu (Süleyman Şah yani Emşat ve Hamzat güçlerinin ağırlıklı birim bölgedeydi) eylemcilere göz yaşartıcı gaz attı, gerçek mermilerle ateş açtı. Ordu, tanklarla kente girmeye çalıştı. İç Güvenlik Güçleri (DSG 1 Nisan anlaşması sonrası çekilmişti) karşılık verdi. Saldırı ve çatışmalar 7 Ekim sabahı yapılan ateşkese kadar sürdü. Sivillerden de askeri güçlerden de ölümler oldu. En az 60 sivil yaralandı. 7 Ekim öğle saatlerinde DSG Genel Komutanı Mazlum Ebdi, Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) Komutanı Rohilat Efrîn, Kuzey ve Doğu Suriye Dairesi Eşbaşkanı İlham Ehmed Şam’a giderek Ahmed Şara ve Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani ile görüştü. Ateşkese uyulmasının yanında önemli bir uzlaşma daha sağlandı: O da teokratik-diktatörlük içeren geçici Anayasanın değiştirilmesi, yeni Anayasa’yı tüm bileşenlerin toplantılarıyla belirlenmesi olmuştur. Böylece Mart ayında Lazkiye, Tartus, Banyas, Hama, Ghab Ovası gibi kentlerde Alevilere saldıran, temmuz ayında Süveyda’da Dürzilere saldıran cihadist güçler güven duygusunu, birlikte inşa damarlarını kesmiş oldu. HTŞ-SMO bir kez daha 10 Mart mutabakatıyla 1 Nisan Halep mutabakatına balta vurmuştu.

Neden bu saldırı düzenlendi?

Türkiye’de AKP kurmayları son dönemde HTŞ-SMO’yu kışkırtan açıklamalar yapıyordu, bu güçlere özgüven vermeye çalışıyorlardı. DSG’nin silah bırakıp bireysel olarak entegre olmasını isteyen argümanlar Erdoğan, Bahçeli, Fidan tarafından dillendiriliyordu. Özyönetim, federasyon, adem-i merkeziyetçi Suriye’ye izin verilemeyeceği üzerinden nefret-tehdit dili inşa ediliyordu.
Suriye’de federasyonun Kürtlerin statüsünü güçlendirip Türkiye’yi de etkilemesinin korkusu vardı. Havuz TV’leri tartışma programlarında harita üstünden, gazeteler manşetlerden TSK-HTŞ ortak harekat senaryolarını boca ediyordu. En son 7 Ekim’de Türkiye gazetesinin manşeti “YPG’yi birlikte vuracağız” olmuştu. Böylece cihadist yapılar motive ediliyordu. Türkiye, Suriye Ordusu içine alınıp tümenlerde toplanan cihadistleri eğitmeyi anlaşma kapsamına da almıştı. Aşiretlere de silah dağıtılıyordu. Havuz medyası ve havuz akademisyenleri; Alevi kentlerine ve Dürzilere konvoylar halinde saldıran aşiretlere vurgu yapıyor, bunun Kürtlere karşı da olabileceği üzerinden gözdağı veriyordu. Türkiye’nin arkalarında olduğu saikiyle cihadist güçler böylece Halep’te bir saldırı denemesi yaptı.

1- Tehditler saldırı ile beslenerek DSG, YPG ve YPJ üstünde baskı oluşturulmak istendi. Bu saldırı dalgasının aşiretlerin cihad ilan edip Lazkiye, Süveyda hattına saldırısını hatırlatıp kanton savunma gücü DSG’nin feshedilip güçlerinin ‘bireysel’ olarak Suriye ordusuna katılması hedeflendi. Yani caydırıcı etki üretsin isteniyordu.

2- Kürtlerin statü taleplerini aşağı çekmeleri, adem-i merkeziyet, özerklik, federasyon gibi sistem tartışmalarını gündemlerinden çıkarmaları için gözdağı verilmek istendi.

3- Türkiye, zamanı geldiğinde HTŞ ile ortak operasyon yapabileceğini söylüyordu. TSK, Suriye Ordusu içine monte edilen Emşat ve Hamzat gibi yapıları harekete geçirerek şartlarını kabule zorlamak istiyordu.

4- Halep korku yaratılarak Kürt nüfustan arındırılmak isteniyordu.

5- Türkiye ve HTŞ-SMO, eğer bir saldırı olursa, Halep’teki Kürt gücünün direnişi ne kadar göze alacağını test ediyordu.

6- Saldırı öncesi TSK’nin silahlandırdığı yeni Suriye ordusu güçleri kantonlara yakın yerlere yığınak yapıyordu. Türkiye ve HTŞ-SMO, Halep’te mezhepçi güçlerle kuşatılmış Kürtlere saldırıyla kantonları korkutup Kuzey ve Doğu Suriye’nin özsavunma gücü DSG’nin neler yapabileceğini test etmek istiyordu.

7- Suriye parlamentosu milletvekillerini belirlemek için halk yerine 5 Ekim’de sadece 6 bin kişiye oy kullandırmışlardı. 70’i seçimsiz atanırken 140’ını atanmış 6 bin kişi belirlemişti. Türkiye-Şara ittifakı, ‘artık seçim de yapıldı, herkes teslim olsun’ demek istiyordu. Konuştuğum Suriye’deki bir kaynak Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de de rejimin sandık kuramadığını söyledi. Kaynak “Sandık hiç kurulmadı. Öyle bir girişim de olmadı. Sandık meselesi zaten tamamen bir tiyatro çıktı” dedi. Seçim parodisiyle meşruiyet devşirmeye çalışmaları Halep’te dahi başarısız olunca saldırıyla bunun intikamını almaya çalışmışlardı.

8- Halep’te Kürtlere saldırısı stratejisiyle; toplumsal fayları kırmak Kürt, Sünni Arap, Alevi Arap, Ermeni, Süryani, Dürzi, Türkmen, Çerkes, Êzîdilerden oluşan DSG omurgasını parçalamak için Kuzey ve Doğu Suriye’deki Arap aşiretlere güven vermek, aşiretlerin ayaklanıp Şam Hükümeti tarafına geçmelerini sağlamak istiyorlardı.

9- Türkiye, çözüm süreci sürerken bu saldırı karşısında Türkiye’deki Kürt dinamiklerinin nabzını ve refleks katsayısını da ölçmek istiyordu.

10- Saldırı öncesi Ortadoğu ülkeleri, Trump’ın 20 maddelik Gazze Planı’na odaklanmıştı. 6 Ekim’de de Mısır, Katar arabuluculuğunda bu plan için Kahire’de Hamas, ABD ve İsrail heyetlerinin katılımıyla müzakereler vardı. Türkiye, HTŞ-SMO, dikkatlerin Suriye’den uzaklaştığı kanaatiyle harekete geçirmişti bazı güçleri.

11- Türkiye, HTŞ-SMO, Suriye’de Şam’a yaklaşan İsrail’in de reflekslerini test ediyordu. HTŞ-IŞİD-SMO, Süveyda’ya saldırdığında Şam’ı bombalayan İsrail, herhangi bir hava saldırı düzenleyecek miydi? Bunu görmek istediler.

12- Saldırı günü gündüz ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve CENTCOM Komutanı Charles Brad Cooper Hesekê kentinde, DSG Genel Komutanı Mazlum Ebdi, Kuzey ve Doğu Suriye Dışişleri Dairesi Eşbaşkanı İlham Ehmed, MSD Eşbaşkan Yard. Gassan el-Yusuf, Kadın Savunma Birlikleri Komutanı Rûhilat Efrin ve Suriye Gelecek Partisi Genel Başkanı Abdulhamid el-Mehbaş’ın olduğu heyetle görüşmüştü. Barrack, Ebdi ile daha önce de Amman, Şam gibi yerlerde görüşmüş ancak görüşmelerinden fotoğraf yayınlatmamıştı, ilk kez fotoğrafı Twitter hesabından paylaşmıştı. Halep’teki Kürtlere saldırıyla ABD’nin ne diyeceğini de görmek istiyorlardı. (Barrack ve Brad Cooper, ertesi gün 7 Ekim’de de Şam’a geçip Şara,, Esad Şeybani, Savunma Bakanı Muhraf Ebu Kasra, İstihbarat Başkanı Hüseyin El Selame’nin katılımıyla toplantı yaptı.)

13- II. Abdülhamid’in hacı ve ordu taşımak için Alman şirketine yaptırdığı İstanbul, Antep, Suriye-alRai, Suriye-Halep merkezi, Suriye-Şam, Suriye-Dera, Ürdün-Amman, Ürdün-Ma’an’dan, Filistin/İsrail-Akka-Hayfa’dan Kızıldeniz kıyısındaki Suudi Arabistan’ın çok sayıda kenti kapsayan Hicaz bölgesine yani Tabuk’tan Medine’ye uzanan Hicaz Demiryolu (1 Eylül 1908’de açılan demiryolunun ordu ve silah sevkini kolaylaştırmak için Yemen’e uzatılması düşünülmüş) yeniden canlandırmak isteniyordu. İstanbul-Halep-Şam, Şam-Medine etabından oluşan hatla İhvan Koridoru oluşturulmak isteniyordu. Bunun için de bu bölgenin tektipleştirilmesi isteniyordu.

14- Direnç gösterilemeyip başarı sağlansaydı moral çöküntüsü ve korku iklimiyle Alevilere ve Dürzilere de yeniden yönelecekler, teokratik anayasayı kalıcılaştıracaklardı. Ancak tank, havan, dronlarla saldıran tümenler beklemedikleri bir karşı direnç gördüler ve püskürtüldüler. Çünkü Kürt halkı Filistinlilerle birlikte en örgütlü Ortadoğu halkı olmuştur. Dinamik, hızlı refleks gösteren, barışa da savaşa da her an hazır, gözünü budaktan, sözünü iktidardan esirgemeyen bir halk gerçekliği vardır. Kürt jeopolitiği ticaret yolları, enerji koridorları, su ve tarım alanlarını kapsadığı için yeni yüzyılın parlayan yıldızı. Bir dönem Hititler’de olduğu gibi ‘Bin’ tanrının yan yana olduğu, kadın tanrıçaların etkilerini yansıttığı, semavi dinlerin, farklı dillerin harmanlandığı bu coğrafyayı HTŞ-SMO gibi tek mezhepçi yapılar taşıyamaz.

Aşiret beklentisi, garabet seçim

Geçici Şam hükümetinin kavramadığı şu: IŞİD zulmünü görmüş Rakka, Tabka, Derazor hattındaki aşiretler, Rojava sistemini tercih ediyordu. Rejime karşı Şam’a saldırı dalgası sırasında da, sonraki Türkiye’nin istihbarat oyunlarıyla harekete geçirme girişimi sırasında da kantonlardaki aşiretler ayaklanıp HTŞ-SMO tarafına geçme yoluna girmedi. Küçük bazı grupların manevrası boşa düştü. Bir aşiretin bir kolu kantonlardayken bir kolu HTŞ kontrolündeki kentlerde. Yani akrabalık bağları vardı. Buna rağmen Arap aşiretler Şam tarafına geçmeyi denemiyordu. Dinsel motifler, çok eşlilik uygulaması, eşbaşkanlığa karşı refleksler nedeniyle aşiretler içinde bir kısmı ise HTŞ saflarına geçmek için harekete geçebilir. Ancak aşiretler, IŞİD, HTŞ ve SMO’nun zulmünü somut olarak yaşamış, acıları deneyimlemişti iç savaş boyunca. MİT’in ve SMO’nun neler yaptığını deneyimlemişti. Cezaevlerinde neler yaşandığını biliyorlardı. Yönetim kademelerinde insan yerine konmadıklarını, bilmez, anlamaz, ancak bir kral, şeyh, emir tarafından güdülür olarak görüldüklerini kıyaslamalı deneyimlemişlerdi.

Aşiretler tekçi, emir-mürit yönetim sisteminin yürütüldüğüne Esad döneminde de, IŞİD döneminde de HTŞ-Şara döneminde de tanık olmuşlardı. Kanton sisteminde söz hakları olduğunu, konuştuklarını, itiraz ettiklerini, oy kullandıklarını deneyimlemişlerdi. Kadınların sesini günah sayan, okumasına, kurumlarda görev almalarına engel olan, kadınları eve hapsetmeyi sürdürmek, tek tip kıyafete hapsetmeyi devam ettirmek isteyen IŞİD, HTŞ, SMO gibi yapıların pratiğine karşı kadınlar özgürlüğün nimetlerini almışlardı. Artık yeni kuşak çocukları özgürlüğü tatmış, düşüncesi önemsenen, konuşan, üretime, yönetişim alanlarına katılan kadınlar yetiştiriyordu. Bu gibi nedenlerle aşiretlerin önemli kısmı olası bir DSG ile HTŞ-SMO-Türkiye savaşında bile Rojava’da kalmaktan yana tutum alacaklardır. Ayrıca HTŞ-Şara’nın kalıcı olacağına inanmıyordu Rojava’daki aşiret kolları.

Yine Ahmed Şara yönetimindeki yeni Suriye’de 5 Ekim 2025 günü Beşar Esad, Kenan Evren, Saddam Hüseyin, Hüsnü Mübarek, Ali Hamaney, İlham Aliyev, Vladimir Putin tarzı skandal bir seçim yapıldığını bütün dünyayla birlikte gördüler. 210 sandalyeli Meclis’in 70 milletvekilini Şara atamış, kalan üçte ikisi de halkın oyuna sunulmamıştı. Halklara oy kullandırılmamış, bunun yerine Şara’nın ekibinin belirlediği 6 bin kişi, 140 milletvekilini belirlemişti. Öyle ki Alevi kenti Lazkiye’de dahi Sünni vekillerin seçtiği ilan edilmişti. İttihat ve Terakki’nin 2012 sopalı seçimi bile böyle olmamış, seçmenlere oy kullandırılmış, Putin, Saddam Hüseyin, Mübarek bile böylesini yapmamış, herkes oy kullandırmış. (Bu seçim garabetini eğer Hakan Fidan’ın ve Katar’ın ekibi planladıysa muhtemeldir ki Türkiye için de bu seçim modelini gündeme getirebilirler. Çünkü havuz medyasında seçimi başarı olarak lanse edip öve öve bitiremediler. Fidan, hükümetin ilanından sonraki ikinci önemli adım olarak ilan ediyordu bu seçim komedisini. Oysa Rojava’da bütün halkların katıldığı seçimleri engellemek için ise TSK tehdit ve saldırılar düzenliyordu. Genel seçimler yaptırılmamıştı. En son Ağustos 2024’teki yerel seçimler de aralıklı saldırılar ve tehditler üzerine yapılamamıştı.)

Sun Tzu: Her şehir kuşatılmaz

Ünlü stratejist Sun Tzu, ‘Savaş Sanatı’ adlı eserinde şunları yazıyor: “Her yola girilmez, her orduya saldırılmaz, her şehir kuşatılmaz, her konuma karşı çıkılmaz ve her hükümdarın da emrine uyulmaz.” (Sun Tzu /Savaş Sanatı/ S. 42 / Parodi Yayınları)
Evet, her yola girilirse, her orduya saldırılırsa, her şehir kuşatılırsa, her egemenin emrine uyulursa ‘gelecek’ deprem yaşar ve çöker. Suriye’nin en karanlık tarafı Türkiye oldu. Suriye’nin özgürleşmesi yollarını heyelan-erozyona dönüştüren Türkiye, Suriye politikasıyla, halkların katılımcı eşitliğini kabullenmeyerek Suriye’yi bölünmeye sürüklüyor. Attığı her adım Suriye’de aidiyet duygusunu örseliyor, güven uçurumunu derinleştiriyor. Halkları Şam’dan uzaklaştırıyor. Bu halklar nezdinde Türkiye’ye karşı güven duygusunu da köreltiyor. İran, Suriye, Libya’da olanlardan ders alınmaz, Suriye ezberi devam ederse önüne geçilmeyecek kırılmalara neden olabilir. Hindistan ile dahi düşmanlaşmış Türkiye’nin gelecek için, barış için mevcut dış politika yapıcılarını değiştirmesi elzem. Ardından dış politikanın tamamen değişmesi, silah endüstrisi yerine güven inşa edici politika üretmek, halklar arasında köprüleri yıkmak yerine köpüler onarmak-kurmak gerekir.

Kuzey ve Doğu Suriye heyetinin Şam’da yaptığı görüşmeler ve uyarıları sonuç verecektir. Şara, bu çatışmayı havuz medyasının beklediği gibi genel bir savaşa çevirmekten şu konjonktürde kaçınacaktır. Aksi durumda Şam’ın ve kendisinin düşeceğinin ayrımında. İkonik Rojava deneyimi üzerinden anti-kapitalist, katılımcı eşitlikçi, çok dilli, çok kültürlü Toplumsal Sözleşmeli konfederal sistemin yolu açılır, Rojava komünleri ve Jineoloji damarları Suriye’nin bütününe yayılırsa barış bütün halkları sarar.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Doğa düşünür: Descartes’in özne yanılgısından ekolojik bilince

Sonraki Haber

Umut ile özgürlüğe yürüyüş: Hakikatin ve direnişin diyalektiği

Sonraki Haber
Umut ile özgürlüğe yürüyüş: Hakikatin ve direnişin diyalektiği

Umut ile özgürlüğe yürüyüş: Hakikatin ve direnişin diyalektiği

SON HABERLER

Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’nin yolları hala kapalı

Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’nin yolları hala kapalı

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ekim 2025

Umut ile özgürlüğe yürüyüş: Hakikatin ve direnişin diyalektiği

Umut ile özgürlüğe yürüyüş: Hakikatin ve direnişin diyalektiği

Yazar: Bedri Adanır
8 Ekim 2025

Halep: Kürtlere karşı yeni oyun

Halep: Kürtlere karşı yeni oyun

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
8 Ekim 2025

Provokasyonun gölgesinde: DEM Parti’nin sorumluluğu ve stratejisi

Doğa düşünür: Descartes’in özne yanılgısından ekolojik bilince

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
8 Ekim 2025

Ekolojik toplum devletsiz toplumdur

Ekolojik toplum devletsiz toplumdur

Yazar: Bedri Adanır
8 Ekim 2025

Komisyon masası devrilecek mi?

Gazze’ye barış, Rojava’ya savaş

Yazar: Heval Elçi
8 Ekim 2025

Çiftçiden acil satılık tarla

Çiftçiden acil satılık tarla

Yazar: Heval Elçi
8 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır