Mezhebi çok geniş, sınırsız bir kavram şu popülizm, Ayrıca her cenahın sazını çalabiliyor. Şimdilerde sağ kanat milliyetçi otoriter popülizm revaçta. Kimler yazacaksa senaryoyu sakın unutulmasın. Lider karizmatik, yalan dağarcığı geniş olacak. Gerçekler her daim yalana boğdurulacak. Kavramın şanındandır zaten, hamaset, husumet ve şarlatanlık. Reklam farzdır bu mezhepte. Medyayı yandaş yapın. Kitlenin iradesi türlü oyunlarla, itinayla manipüle edilsin. Sonra başlasın şakşakçılık. Zulüm işin olmazsa olmazı, ardından, küstahlık ve şark kurnazlığı gelir. Yan cebine çokça dünyalık. Yandaşa zaten devlet malı arpalık. Dümdüz yürüyün, sağdan dönünce selamlık. Bize biraz ırkçılık, ayırımcılık filan lazım. Bu film kötü adamsız çekilemez. Acilen birkaç Erol Taş bulun. Birkaç düşmanla çokça kargaşa gerekecek. Kötüler gayrılardan, ayrılardan seçilsin.Devletin ideolojik ve baskı aygıtlarına haber salın. Kuşanıp gelsinler. Yaşı-başı gözetmeyin, analar da coplansın. Başrolleri saray soytarılarına verin. Senaryo yazımına ulusollardan da destek alınsın. Cendereyi sıkarken bir eli kan, öbür eli katran olmadan olmaz. Millete azcık korku otu da koklatmak lazım…
***
Şu sözcükler de başıboş bırakılmaya gelmiyor. Burada popülizmden konuşacaktık söz aldı kendini nerelere saldı. Tamam sadede geliyoruz. İnsanların çoğu, popülizmin bir sosyal hastalık olduğunu göremezler. Hele bizim gibi, popülizmin şark usulü adı olan halk yardakçılığının bir kültür olarak yerleşik olduğu toplumlarda, vatandaşın neyin popülizm olduğunu görmesi çok daha zordur. Vatandaşın kendi tercihlerimizin cezasını çektiğimizi anlamasına ve gidişatı değiştirecek önlemlere destek vermesine en büyük engel de yine popülizmin kendisidir. Sorunların çözümünde daralma gösteren modern yaşam insanı, bu daralmanın hem objesi hem nesnesi olarak son tahlilde ‘kendine’ tanıklık etmektedir. Maruz kaldığı kuşatmanın mağduru olduğu gibi, sebebi de olmanın açmazı içerisindedir aslında. Bu ironik hal ona, içinde bulunduğu durumdan çıkma zorluğu yaşatmaktadır. Buna insanın kendine rağmen kendiyle bir savaşı da diyebiliriz. Popülizm, yüz yıl öncesinde ortaya çıkan bir akım olmasına karşın sanatta ve politikada yıllarca etkinliğini sürdürmüş bir kavram. Türkçe’deki karşılığı sözlüklerde ‘Halkçılık’ gibi masumane bir anlamı olan popülizm, ‘halk’ kavramını donmuş bir kavram olarak anlamak ya da salt bugünkü halk gerçeğine yaslanmak gibi zaafları bünyesinde barındırdı her zaman. Böyle bir konum toplumun yarınlarına ışık tutucu nitelikte olamaz. Popülizm, halkın çıkarlarını savunan bir akım olarak tanıtır kendisini ve ilginç hareket yeteneğine ve gelişimini milliyetçi fikirlerle birlikte göstermiştir. Totaliter eğilim ve rejimler tarih boyunca hep popülist söylemler kullanılarak gelişti.
***
Sanat edebiyat da bundan payını aldı. Halkın iyi ve güzel yönlerini öne çıkarıp edebiyatın temeli haline getiren, yanlışını ve eksiğini ise hasıraltı eden bu anlayış ister sağ, ister sol jargon kullansın, toplumculuk desin, sonuçta yaptığı halk dalkavukluğudur. Sanat edebiyat da bundan payını aldı. “Toplumcu sanat’ adına işi öğreti çığırtkanlığına dökenlerin ortaya koydukları şeyler de bununla bağlantılıdır. Sanatın halk kitlelerinin varlığı bilinciyle ilintisini dile getiren, ‘Halka bağlılık’ ya da ‘Halka yakınlık’ kategorilerini popülizmle karıştırmamak gerek. Burada söz konusu olan, ‘yakınlık’ o yapının estetik ve zihinsel kapsamına hiç çaba göstermeksizin girmek değildir. Okuyucu da bu konuda bir çaba gösterme durumunda olmalıdır. Bu çaba içinde olanlar zaten popülist eğilimlere yüz vermezler. Çünkü o temiz duygularını sömüren, sırt sıvazlayan, alkış toplamak için her türlü dalkavukluğa başvuran, ama aslında halkı bir yığın olarak gören, ustaca manevralarla kıvırtıp halkın ardına saklananı çok iyi tanırlar. İster siyasette ister sanatta… Yaşamın hangi alanında olursa olsun popülizm; üzerinde yaşanılan değerlere karşı içten bir sabote hareketidir, o değerleri çözücü ve ziyan edicidir.