Onun mizahi sadece gülmek için değildi. Zalimleri ve zulümlerini ti’ye almak içindi. Onlar zulümle bizi korkutacaklarını sandıkları için gülünçtüler. Haklı olan bizlerdik, Türkmenler, Kürtler Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, bilimum mazlum halklardı haklı olan. Sırrı, bu halkların bahçesinde bir nadide çiçekti
Hüseyin Kalkan
Abdullah Öcalan, Sırrı Süreyya Önder’le ilgili gönderdiği ilk mesajda onun Baba İshak geleneğinin temsilcisi olduğunu söylüyordu. Şöyle diyordu Öcalan: “Onun taşıdığı büyük önem şudur: Adıyamanlı ve Türkmen kökenli ideal biri olarak Baba İshak geleneğini temsil ediyor. Büyük barış çabasını topluma yansıtan, toplumsal ön yargıları şahsında kırabilen biridir. Bunu da yaptı. Ön yargıları toplumda kırdı, Meclis’te kırdı, sokakta kırdı.”
Baba İshak, Kürtlerin, Türkmenlerin, Rumların, Ermenilerin, Süryanilerin, Alevilerin önderiydi. Babailer, Anadolu Selçuklu Devleti’nin ordularını defalarca yendi. (Kimi kaynaklara göre 12 kez.) Selçukluların düzenli ve eğitimli bir ordusu vardı. Babailer derme çatma silahlarla Kefersud’dan yola koyuldular. Kadın, erkek, çocuklar, koyunlarını, öküzlerini ve köpeklerini yanlarına alarak yola düştüler. Her karşılaştıkları yerde Selçuklu ordusunu perişan ettiler. Amaçları Amasya Kalesinde hapsedilen pirleri Baba İlyası kurtarmaktı. Selçuklu yöneticiler çareyi paralı askerler kiralamakta buldu. Malya ovasındaki son savaşta kiralık zırhlı Frenk askerini en ön saflara dizdiler. Bu askerlerin zırhlarına ok ve kılıç işlemediği için Selçuklu ordusu yenilgiden kurtuldu. Malya Ovası büyük bir katliama sahne oldu. Kadınlar, çocuklar ve hayvanlar katledildi. Bu isyanın önderlerinden Baba İlyas, Amasya kalesinde asıldı, Baba İshak ise isyan sırasında öldü.
Bir Türkmen dervişi
O modern bir Babai derviş idi. Belki Sırrı Süreyya Önder’i tanımlayacak cümlelerden biri bu. Tıpkı Baba İshak gibi onun isyanı da kardeşlik ve eşitlik içindi. Onu ilk ‘Beynelmilel’ ile tandık. Sevdik. Hem Cuntacı generalleri ti’ye alıyordu, hem de Cuntanın zulmünü bütün yönleri ile ortaya koyuyordu. Bu film kısa sürede 12 Eylül darbesini anlatan bir klasik oldu. Bu filimde iki kıymetli misafiri de vardı. Sistemin bir kenara atmaya çalıştığı, görmezden geldiği değerlerdi. Bunlarda biri hemşehrisi Kahtalı Miçê. Diğeri Maraş’ın deli dolu kızı Dilber Ay’dı. İkisine de Beynelmilel’de rol verdi. Kahtalı Miçê, vefat ettiğinde şöyle yazmıştı t24’e: “Yazdığı şiirlerin her zaman bir hikâyesi oldu; bu hikâyede her zaman yoksulun yanında yer aldı. Bizden biri diye bir tanım varsa, bu en çok ona uygundur. Diğer yandan söylediği Kürtçe ya da Türkçe parçalarda iki önemli noktadan asla ödün vermedi; bunlardan ilki sesi, ikincisi de ritmiydi. Mustafa, sesi ve ritmiyle Adıyaman, Antep, Maraş, Malatya ve Urfa’yı şad etti. Onun da gönlü şad olsun. Araştırmacılar ilerde yazacaklardır; Hüseyni, Hicaz, Kürdi, Segâh, Hüzzam ve Saba makamlarının hakkını verdi ve o makamları hiç incitmedi. Büyük sanatkârlar Allah’ın verdiği yeteneklerin ağırlığı altında ezilmeyenler ve bu başarıyla kimseyi ezmeyenlerdir. Ama gördük, ama yaşadık; Mustafa çıplak ayaklarıyla ateş üstünde iki dilin şarkılarını söyledi.” (26 Şubat 2025) Dilber Ay ise Hz. Ali’nin torunu olduğuna inanırdı. Önder’le tanışmaları eskidendi. Önder, bir Üniversite öğrencisiyken harçlığını çıkarmak için Dilber Ay’ın arkasında saz çalar. Ama Dilber Ay, çalmasını beğenmez, kendi deyimi ile biraz hırpalar Sırrı Süreyya’yı. Sazı kırılır. Sonra da yeni bir saz alması için kendine para verir. Diler Ay’ın ‘Beynelmilel’de oynamasında biraz bu eski karşılaşmanın pay var belki. Sonra filmleri birbirini izledi. O… Çocukları (2008), F Tipi Film (2012), Düğün Dernek (2013), Ejder Kapanı ( 2010), Süt Tozu, Taş Yok mu Taş ( 2007), Yaşıyor (2017). Bu filmlerin kimini yönetti, kiminde oyuncu olarak yer aldı.
Zarif ve espritüel
Onun mizahı sadece gülmek için değildi. Zalimleri ve zulümlerini ti’ye almak içindi. Onlar zalimlikleri ile bizi korkutacaklarını sandıkları için gülünçtüler, haklı olan bizlerdik. Türkmenler, Kürtler Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, bilimum mazlum halklar. Sırrı bu halkların bahçesinde nadide bir çiçekti. Yaptığı her işte bunu gösterdi. Yaptığı her işte sevdik onu. Siyaset yaparken, barış süreçlerini yürütürken. İşini yaparken zarif ve güler yüzlüydü. Bilge bir Babai dervişi gibi sabır ve hikmet doluydu. O Kürtlerin, Türkmenlerin, Alevlilerin, Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin zulme direnme geleneğinden geliyordu. Bir yerlerden gelip Anadolu’yu işgal edenler, Anadolu’nun bütün evlatları gibi onu da incittiler. Cezaevlerine tıktılar, işkence yaptılar. Sırrı, onları ti’ye aldı, alay etti. Zalimleri gülünç duruma düşürdü. O önde yürüyen bir dervişti. Onun anısı barış davasına bağlı kalmayı gerektiriyor.