Ortadoğu’daki despot rejimlerden biri olan Suriye’de gerçekleşen 19 Temmuz 2012 devrimi ambargolara, saldırılara, küresel güçlerin hedef göstermesine rağmen ülkedeki halklar arasında pencere oldu
Tunus’tan başlayan “Halklar Baharı” birçok ülkede despot rejimleri alaşağı edip Suriye’de de ayaklanmalara yol açınca, 19 Temmuz 2012’de Kuzey ve Doğu Suriye halkları rejim güçlerini kentlerinden çıkardı. Tarih okumalarına Rojava Devrimi olarak geçen süreç 8. yılında. Rojavalılar, Suriye’nin halkları ve geleceği için mücadelenin sürdüğünü kaydetti.
Adı, kimliği, varlığı, tarihi çarpıtılan, asimile edilen ezilen halklara umut olan, Ortadoğu Rönesansı olarak adlandırılan Rojava Devrimi 8 yılını geride bıraktı. MA’da Nazım Daştan’ın haberine göre katedilen yolu anlatan PYD Eşbaşkanı Enwer Müslim (Şubat 2020’de PYD 8. Olağan Kongresi’nde Ayşe Hiso ile seçildi) Suriye’de iktidarda olan BAAS rejiminin çoğulculuğu ve var olan kültürleri yok saydığını belirterek, sistemin tek renk ve tek parti ile devam ettirildiğini söyledi. Müslim, Kürtlerin ise onurları, yaşamları ve özgürlükleri için mücadele yolunu seçtiğini kaydetti. Müslim, Şam’ın “şovenist” siyasetine karşı 19 Temmuz Devrimi’nin yeni bir durumu getirdiğini söyledi. 19 Temmuz Devrimi ile birlikte gerçekleştirmek istedikleri projenin “halkların projesi” olduğunu kaydeden Müslim, karşı duruşlar olduğunu kaydetti. Müslim, “Rojava ambargo altına alındı. Kuşatılmaya çalışıldı. DAİŞ, El Nusra (HTŞ) ve Ehrar El Şam gibi örgütlere destek verilerek, Rojava Devrimi yok edilmeye çalışıldı. Büyük ekonomik ve siyasi ambargolar uygulandı. Ancak tüm bunlara rağmen bu sistemi inşa edenler mücadele ederek, üçüncü yol siyasetini geliştirip, Suriye’nin geleceği için büyük bir proje olduğunu kanıtladı. Artık Kürtler, Araplar, Süryaniler, Türkmenler, Ermeniler ve Çerkesleri aynı cephede bulabiliyordunuz. Bunların bir arada ve birlikte mücadele etme zemini bulması ise 19 Temmuz Devriminin bir ürünüydü.”
Osmanlıcılık hayalini eleştiren Müslim şunları söyledi: “Ortadoğu’da ilk kez böylesi bir yapılanma insanlığın korunmasından, kadınların savunulmasından, eşitliğin geliştirilmesinden yana tavır takınıyor. DAİŞ dünya için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Ancak bu devrim sayesinde yok edildi. 19 Temmuz Devrimi halen devam ediyor. Ve öyle görünüyor ki bizi daha zor günler de bekliyor. Hem iç hem de dış bir savaşın içindeyiz. Özgür, demokratik bir toplum arayışımız devam ediyor. Tüm halkımıza devrimin 8. yılını kutluyoruz.”
‘Ermeni devrimi olarak gördük’
Rojava Devrimi’ne başından bu yana tanık olanlardan biri de Dirbêsiyê’de yaşayan Ermenilerden Şexmus Ehmed Fetah. Bavê Zana olarak tanınan Fetah ailesi Bitlis’ten 1915 Soykırımı döneminde göç etmek zorunda kalmış. Fetah, ANF’den Mustafa Çoban’a şunları anlattı: “Devrimin başında yer alan halklardan biri de bizdik. Kendimizi bu devrimde bulduk. Bu bizim devrimimizdir, özgürlüğe ulaşmanın devrimidir. Bu devrim sadece bir halkın değil, tüm mazlum halkların devrimidir. Ermeniler olarak kendi devrimimiz olarak gördük. Devrim başladığı zaman gördük ki bu Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Êzidîler, Araplar ve Aleviler gibi tüm halk ve inançların devrimidir. Sadece bir halkı içeren bir devrim olsaydı belki kendimizi içerisinde görmezdik. Tüm halkları kucaklayan bu devrime borçluyuz. Bizim için yeni bir asırdır. Devrim olduğu zaman sanki yeni dünyaya gelmiştik.” Ehmed Fetah, Türkiye sınırını kullanan güçlerin Serêkaniyê ve Til Temir’e girip Ermenilere ait yerleşim alanlarını yakıp yıktıklarını, bazı Ermeni kadınları da kaçırarak ailelerinden fidye istediğini kaydederken “‘Allah-u Ekber’ diyerek onları katlettiler. Onlar için o söz söylendi mi, her şey bitti. Şu anda Türkiye’de bulunan birçok halk aslından koparılarak Türkleştirildi. Osmanlı tarihini iyi okursak bunların ne için yapıldığını daha iyi görürüz” dedi.
QAMİŞLO-DIRBESIYÊ