Xarpet ve Amed cezaevlerinde yaptıkları ziyarete dair aktarımlarda bulunan İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Avukat Yusuf Erdoğan, ‘Hastane sevkleri gecikiyor, tahliyeler erteleniyor ve sosyal izolasyon derinleşiyor’ dedi
İnsan Hakları Derneği(İHD) Amed Şubesi, hapishanelerinde yaşanan sorunları yerinde izlemek ve raporlaştırmak amacıyla geçtiğimiz haftalarda Amed ve Xarpet (Elazığ) hapishanelerini ziyarette bulundu. Ziyaret kapsamında tutsaklarla konuşan avukatlar, tutsakların yaşadığı ihlalleri ve taleplerini dinledi.
Yapılan ziyaretlerde yer alan İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Avukat Yusuf Erdoğan, tutsakların iletişim, sağlıklı yemek, hijyen ve hastane sevklerinde sorunlar yaşadığını ve hasta tutsakların ise raporlara rağmen tahliye edilmediğine dikkat çekti. Sorunların çözümü için herkese sorumluluk düştüğünü belirten ve İHD olarak gerekli başvuruları yapacaklarının altını çizen Yusuf Erdoğan, “Hasta tutsaklar bu sürecin pazarlık konusu olmamalı” diyerek hasta tutsakların amasız fakatsız bir şekilde tahliye edilmesi çağrısında bulundu.
Yusuf Erdoğan, İnsan Hakları Derneği’nin uzun süredir hapishanelerdeki durumları izlediğini belirterek, “Türkiye hapishanelerinde yıllardır değişmeyen, artık kronik hale gelmiş sorunlar var. Gözlem kurulları, Adli Tıp Kurumu ve idari engeller, mahpusların en temel haklarına erişimini engelliyor” dedi.
‘Hastane sevkleri geciktiriliyor’
Yusuf Erdoğan, hasta mahpusların yaşadığı temel sorunların başında tedaviye erişim ve tahliye engellerinin geldiğini söyledi:
“Mahpuslar hastaneye sevk edilmekte zorlanıyor, sevk edildiklerinde kelepçeli muayeneye maruz kalıyorlar. Kimi zaman ilaçlarına erişemiyor, kimi zaman tedavileri aylarca erteleniyor. Bu durum artık bir istisna değil, sistematik hale geldi.”
Yusuf Erdoğan, ayrıca Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) rapor süreçlerinin tahliyelerin önünde ciddi bir engel oluşturduğunu belirtti:
“Bir mahpus tam teşekküllü devlet hastanesinden ‘cezaevinde kalamaz’ raporu alsa bile, bu yeterli sayılmıyor. Adli Tıp’tan ikinci bir rapor isteniyor. Üstelik ATK olumlu rapor verse bile, 5275 sayılı kanun kapsamında ‘toplum güvenliği açısından tehdit oluşturup oluşturmadığı’ gerekçesiyle tahliye edilmeyen ağır hastalar var. Bu artık açık bir yaşam hakkı ihlali.”
‘R tiplerinden çok şikayet geliyor’
Yusuf Erdoğan, Elazığ Kampüs Hapishanesi’nin Türkiye’deki özel örneklerden biri olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Elazığ’da bulunan R Tipi hapishane, ‘rehabilitasyon tipi’ olarak tanımlanıyor. Yani ağır hasta mahpusların tedaviye uygun koşullarda tutulması gerekiyor. Ancak ziyaretlerimizde gördük ki bu koşullar sağlanmıyor. Tekerlekli sandalye kullanan mahpuslar, asansörlerin yetersizliği, uygun olmayan yataklar ve hijyen eksikliği nedeniyle ciddi zorluklar yaşıyor. Görevli personelin refakat desteği de neredeyse hiç yok. R Tipi cezaevleri hastaların iyileşmesi için değil, adeta unutulmaları için var. Bu cezaevlerinden çok sayıda şikâyet geliyor.”
‘Sosyal izolasyon derinleştiriliyor’
Yusuf Erdoğan, Amed hapishanesinde de benzer sorunların sürdüğünü belirtti:
“Salgın sürecinden bu yana Diyarbakır ve çevre cezaevlerinde ortak etkinliklerin ya hiç yapılmadığı ya da ciddi biçimde kısıtlandığını söyleyebiliriz. Spor, kurs, kültürel etkinlik gibi ortak alan faaliyetleri bazı yerlerde tamamen yasaklanmış durumda. Bu da mahpusların sosyal izolasyonunu derinleştiriyor. Yine mahpuslara Kürtçe gazeteler, dergiler, hatta kitaplar verilmediği yönünde çok sayıda şikâyet aldık. Bu, ifade özgürlüğünün ve dil hakkının açık ihlalidir.”
‘Diş tedavileri yapılmıyor’
Yusuf Erdoğan, hem Xarpet hem Diyarbakır hapishanelerinde diş tedavisi ve genel sağlık hizmetlerinde ciddi aksaklıklar yaşandığını da belirtti:
“Mahpuslar diş tedavilerinin aylarca geciktirildiğini, bazı hapishanelerde tedavi sırasının altı aya kadar uzadığını aktardı. Bu durum hem fiziksel hem de psikolojik açıdan yıpratıcı.”
‘Y ve S tipleri insanlık onuruna aykırı’
Yusuf Erdoğan, son yıllarda sayısı artan S Tipi ve Y Tipi yüksek güvenlikli hapishanelerin yeni bir tecrit sistemini beraberinde getirdiğini söyledi:
“Bu hapishanelerde mahpuslar tek veya iki kişilik hücrelerde tutuluyor. Diğer mahpuslarla ve hatta infaz koruma memurlarıyla bile temas minimuma indiriliyor. Ortak alan yok denecek kadar az. Havalandırmalar ‘kuyu tipi’ biçiminde yapılmış, güneş görmüyor. Mimari yapının kendisi insanlık onuruna aykırı.”
Kadınların talepleri karşılanmıyor!
Yusuf Erdoğan, kadın mahpusların uzun süredir mahrem alanlara yerleştirilen kameraların kaldırılmasını talep ettiğini, ancak bu talebin hâlâ karşılanmadığını söyledi. Kadınların özel gereksinimlerinin ücretsiz ve düzenli biçimde karşılanmadığını, çocuk hapishanelerinde ise çocukların eğitim, sosyal destek ve psikolojik hizmetlerden mahrum bırakıldığını vurguladı.
‘Cezaevleri sistematik yalnızlaştırma politikası uyguluyor’
Yusuf Erdoğan, devletin her yıl yeni hapishaneler inşa etmesini “hizmet” olarak sunmasının yanlış bir algı yarattığını belirtti:
“Sürekli yeni hapishaneler yapılıyor ama mahpus sayısı azalmıyor, tam tersine kapasite sürekli aşılıyor. Bu, Türkiye’de suç ve ceza politikasının cezalandırma üzerine kurulu olduğunu gösteriyor. Devlet ‘hapishane yaptık, bu bir hizmettir’ diyor ama bu yaklaşım insan haklarına aykırıdır. Hapishaneler ne ıslah ediyor ne topluma kazandırıyor. Tam tersine, insanları sistematik bir yalnızlaştırma ve çürütme sürecine sokuyor. Biz İHD olarak, cezaevlerinde ıslah anlayışının tamamen insan haklarına aykırı olduğunu düşünüyoruz.”
Kaynak: ANF









