Yazar Mehmet Sait Taşkıran’ın Yıldızlı Gece ve Büyük Umutlar Müzikholü isimli kitapları NotaBene Yayınları tarafından çıktı. Taşkıran, öykülerinde Türkiye’nin hemen hemen her köşesine dair sarsıcı öyküler kaleme alırken okuru yoldaş eyliyor
Ahmet Güneş / İstanbul
Yol her zaman öğretici olmuştur. Yolun yoldaşı olmayı öğrenmek hassas bir dengeyi beraberinde getirir. Evet, yol gösterileni öğrenmektir. Mehmet Sait Taşkıran da böylesi bir yazar. Aynı zamanda seyyah bir yazardır. Köy köy, ilçe ilçe gezmiş Türkiye’yi ve bu toprakların altında yatan linçleri de katliamları da ve aynı zamanda aşkları da yazmış. 2016 yılında Notabene Yayınları’ndan çıkan ilk öykü kitabı Yıldızlı Gece ile başlayan yazarlığını bu sene aynı yayınevinden çıkan Büyük Umutlar Müzikholü ile devam ettirdi. Taşkıran, Kürdistan’dan Trabzon’a, geçmişten günümüze olagelen, artık bugünlerde anmalarla akla gelen halkların göçünü, ıstırabını, küçük yerlerde fısıltıyla ve bazen bir dedikoduyla ayyuka çıkan zulümleri ince ince işliyor öykülerinde. Bazen bir otel odasında gördüğü, bazen de kahvesinde bir köyün, karşılaşır ve unutmaz. Çünkü yol unutturmaz da. Ama bu bir almanak öyküleri değil. Sadece bu kadar değil.
Dokuz ayrı öykü
İlk öykü kitabı Yıldızlı Gece iki bölümle 9 ayrı öyküden oluşuyor. Kitabı elinize aldığınızda bir korkuyla karşılaşıyorsunuz: Lökofobi. Yani beyaz renkten korkmak. Bir otel odasında aslanlarla ilgili bir belgesele seyirci oluyorsunuz. Okur olarak farklı bir deneyim. Belgeselde yaşananlar bir insanın ruhunda yaşananlarla beraber anlatılıyor. Sonra başka yerlerin tekinsizliği toplumsal tekinsizliğe yelpaze açıyor. Uzak bir köyde yaşanan bir kaçak sınır ticareti hadisesinden sonra köyü basan jandarmanın hırpaladığı köylüler, bir başka öyküde Çıldır Gölü’nde yaşanan bir Ermeni cinayeti. Yani bir hurafenin cinayeti, bir dedikodunun cinnetini okurken resmi tarihin suç ortaklığını sezebiliyorsunuz. Tabi yol sadece öyle değil. Gittikçe farklı yollar, okudukça bambaşka hayatlara tanık oluyorsunuz. Seyyah gibi giderken bir de bakmışsınız Doğu Ekspresi’nde gizemli bir aşka şahitlik var, hem de yol üstünde, yolluklarıyla insanlar…
Gavur Mahallesi’nden Kars’a
Taşkıran, ikinci kitabı Büyük Umutlar Müzikholü’nde yer yer Yıldızlı Gece’ye selam gönderse de bir başka yaşananlara tanıklığa davet ediyor. Mesela IŞİD’in gerçekleştirdiği ve acısı hala devam eden Şengal’deki Ezidi Soykırımı’na değinirken Mardin’deki hasımlarının üzüntüsüne değiniyor. Böylesi bir anlatımda ise Kürtler arası suni sınırlar bir anda ihlal edilmiş oluyor. Tıpkı Ayvalık ile Girit arasındaki sınırların gereksizleşmesi gibi mübadele döneminin kuşaklar boyu devam eden ağrısı gibi. Taşkıran, sizi burada da bırakmıyor, Okmeydanı’ndaki bir güvercin uçuşundan Tarlabaşı’ndan Gezi İsyanı günlerine bakışla da okuru İstanbul semalarında dolaştırıyor. E, yol bu, dolaştırır. Her durak farklı bir serencam, gizemli bir endamla başlar. Michel Foucault’dan mülhem Büyük Kapatılma öyküsü ile sokağa çıkma yasaklarında sizi Gavur Mahallesi’ne götürüp bir annenin çiçeklere bakışıyla yaşananları tarihe not düşer. Kendi adıma bu öykü üzerinden şunu diyebilirim: O kahır günlerine dair ne yazılsa tarihe bir nottur. Aynı zamanda zulme şunu der: Seni unutmadım! Tabi Taşkıran’ın öyküleri tamamen politik çağrışımlı değildir. Misal, kitaba adını veren Büyük Umutlar Müzikholü adlı öyküde Bingöl’ün soğuk gecelerinden birindeyken bir anda kendinizi Kiğı ilçesindeki bir müzikholde bulabiliyorsunuz. Öyküler arası geçişler zengin bir dille okuru köy köy gezdirirken ince ağrılardan haber uçurur. Son yıllarda sıkça karşımıza çıkan ve şu anki mevcut hükümetin finans katalizörü olan ‘kentsel dönüşüm’ün Kars’ta gerçekleştirdiği yıkım ile ‘küçük hayatlar’daki büyük yıkıma Kars Kalesi’nden bakabiliyoruz.
Taşkıran, geçmişte hem öğretmenlik hem de Atlas ve Magma dergilerinde seyyah yazarlık yaptığı için deneyim ve aktarımları kocaman bir harita çıkarıyor okurun önüne. Tabi o haritalardaki siyasi ve coğrafi sınırlar her öyküde yeniden çizile çizile anlamını yitiriyor. Kasabalı aşkların inceliği, linçlerin tarihi, engebeli arazilerin cinayeti, yıldızlar altında bir yürüyüş, karda mahsur kalmak, çaresizlikten her çareye toslamak, yoldan çıkmak ama en nihayetinde yolda olduğunu unutmamak. Taşkıran’ın öyküleri zengin diliyle her yansımadan birçok yere güvercinler uçuruyor. Okuru bol olsun.
Mehmet Sait Taşkıran kimdir?
1981 yılında Urfa’da doğdu. 2003 yılında Bursa Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. Felsefe öğretmenliği yaptı. Kültürel çalışmalar için yurt içine ve yurt dışına seyahatlerde bulundu. Kent, kültür, doğa içerikli yazıları başta Atlas ve Magma dergilerinde olmak üzere çeşitli dergilerde yayımlandı. İlk öykü kitabı Yıldızlı Gece 2016 yılında yayımlandı. Yaşar Kemal Öykü Yarışması ve 2017 Homeros Öykü Yarışması’nda öyküleri ödül aldı. Dijital belgesel dergisi PostSeyyah’ta editörlük yapıyor ve mitoloji, edebiyat, mekân, kent içerikli atölyeler düzenliyor.