- Hatay Şubesi Sekreteri Nilgün Aşkar, ‘Depremin insanların beyninde bıraktığı hasarların üzerine tozlu havanın verdiği ciddi sağlık sorunları insanları umutsuzluğa sevk ediyor. Tozun alerjik hastalıklar, astım, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kalp damar hastalığı ve inme hastalıklarını arttırmasının yanında gelecekte de kanser ve ona benzer kronik hastalıklar olabileceğini biliyoruz’ dedi
- TTB Yönetim Kurulu Üyesi Doktor Ali Kanatlı, ‘TOKİ’lerde çok ağır şartlar altında, kötü barınma koşullarında uzun mesailerle çalışan, beslenmeleri yetersiz olan işçilerin üstüne üstlük hak edişlerinin de ödenmemesi onları bu duruma yöneltmektedir. Bizler Türk Tabipler Birliği raporlarımızda işçi cinayetlerini sürekli takip ederek konuya dikkat çekmek için uğraşıyoruz’
- Eğitim Sen Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş, ‘Biz çocuklarımıza üç yıldır ücretsiz ulaşım, ücretsiz sağlıklı bir öğün yemek ve temizlik talep ediyoruz ama taleplerimiz hiç dikkate alınmadı. Ödenek yok deniyor ama özel okullara ödenek aktarılıyor. Kamu okullarına, emekçi çocukların gittiği okullara gelince ödenek verilmiyor’ diye belirtti
Duygu Kıt
Mereş merkezli 6 Şubat 2023’teki depremlerde en ağır yıkımı alan kentlerden olan Hatay’da “normal” hâlâ kurulabilmiş değil. Depremlerin 1000. gününü geride bıraktığımız şu günlerde kent merkezinde altyapıdan trafiğe, barınmadan sağlığa kadar pek çok sorun katlanarak devam ediyor. Kışın başlangıcıyla beraber soğuk, yağışlar, zorlu yürüyüş yolları ve altyapı eksiklikleri, depremzedeler ve öğrenciler için yaşam koşullarını her geçen gün daha da ağırlaştırıyor. Depremzedelerin en acil ihtiyaçlarından olan barınma sorunu kadar, şehrin eğitim ortamı da yıkımın ve ardından gelen belirsizliklerin etkisi altında. Geçen üç yıla rağmen iyileştirmelerin yetersiz olması barınma, sağlık ve eğitim alanındaki eşitsizlikleri Hataylılar için gün be gün derinleştiriyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yönetim Kurulu Üyesi Doktor Ali Kanatlı, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Hatay Şubesi Sekreteri Nilgün Aşkar, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş, kentin içinde bulunduğu duruma ilişkin gazetemize konuştu.
‘Hatay’da gelecek daha tehlikeli’
SES Hatay Şubesi Sekreteri Nilgün Aşkar, kentin yeniden kuruluşunda yapılan çalışmaların çoğunun halkı mağdur ettiğini söyledi. Aşkar, Hatay genelindeki tabloyu şöyle özetledi: “Mevcut durumumuzda yağışla her yer çamur içinde kalırken yağmurun yağmadığı zamanlarda şehri kaplayan toz bulutu sağlığı olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu süreçlerin sağlık açısından faturası muhtemelen önümüzdeki birkaç yıl içerisinde artan kronik rahatsızlıklar, kanser ve benzeri hastalıkların artması sonuçlarıyla karşımıza çıkacak. Kentte yaşanan bu sıkıntılar yediden yetmişe herkesi zorlamakta, ruh sağlığını da olumsuz etkilemekte. Deprem sonrası toparlanma umudu ile yeniden hayata tutunmaya çalışan insanların yaşadığı bu sorunlar öfkeyi, umutsuzluğu daha da besliyor.”
‘Bakım yükü kadınlarda’
“Hem çalışanların hem de halkın yaşadığı sorunların görmezden gelinmesi, taleplerinin karşılanmaması durumu artık şehir için kanıksanmış bir durum olmaya başlandı” diyen Aşkar, sözlerini şöyle sürdürdü: “1000. güne gelindiğinde sadece fiziki koşullar gibi sosyal-ekonomik koşullarda da bir düzelme hali söz konusu değil. Ve ne yazık ki bu süreçten en çok kadınlar, çocuklar, yaşlı ve engelli bireyler etkileniyor. Kadınlar için iş imkânları yeterli düzeyde olmayıp kadın; evin sorumluluğunu almak dışında, evinde bulunan çocuğun, yaşlının veya engellinin de sorumluluğunu daha fazla üstlenmiş durumda. Sosyal alanların yetersiz oluşu, engelli ve yaşlılar için hizmet veren kamu kuruluşlarının çoğunun depremde yıkılmış olması ve bugüne gelindiğinde sayıca yetersiz olmaları, bakıma ihtiyaç duyan bu kişilerin yükünü de en çok kadına yüklemiş durumunda.”
‘Hatay şirketlere teslim’
Hatay’da yaşamak için en temel ihtiyaç olan temiz havanın, gıdanın ve temiz suyun hala sağlanamadığını belirten ve “1000 gündür toz solumaktan insanların ciğerlerinde oksijene yer kalmıyor” diye ekleyen TTB Yönetim Kurulu Üyesi Doktor Ali Kanatlı ise şunları söyledi: “Depremin insanların beyninde bıraktığı hasarların üzerine tozlu havanın verdiği ciddi sağlık sorunları insanları umutsuzluğa sevk ediyor. Tozun alerjik hastalıklar, astım, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kalp damar hastalığı ve inme hastalıklarını arttırmasının yanında gelecekte de kanser ve ona benzer kronik hastalıklar olabileceğini biliyoruz.
1000 gün önce çöken altyapının insanlara yaşattığı sorunların üzerine plansız yapılaşmanın da hayatı zorlaştırdığını görmekteyiz. Plansız, programsız bir şekilde yapılaşmanın olması, yolların kazılması, kapatılması, depremden önce de yıllardır ihmal edilmiş Antakya’da trafiği daha da kötü bir hale getirilmesi, insanların yaşamının bu şekilde de zorlaşmasına neden oldu. Şehir adeta inşaat şirketlerine teslim edilmiş, yöneticilerinin olmadığı bir şehir haline dönmüştür. Şirket kendi kurallarını koyuyor ve kendi kuralları çerçevesinde işlerini yapıyor. Bu da şehir merkezindeki keşmekeşin artmasına neden oluyor.”
Barınma sorunu çözülmedi
Hala 200 bine yakın insanın konteynerlerde barındığını aktaran Kanatlı, “İhtiyaçtan çok fazla konut arzının oluşu da depremzedelerde ayrıca bir endişe yaratıyor” dedi. Kanatlı, şöyle devam etti: “1000 gündür barınma sorunu çözülememekle beraber yapılan konutların da denetimsiz, işçiliklerinin berbat, kullanılan malzemelerin de çok kötü olduğu birçok yerde gözlemlenmektedir. Özellikle TOKİ’lerin bu şekilde olması deprem geçiren vatandaşlarda ciddi endişeler yaratmaktadır. Hem ihtiyaçtan çok fazla konut arzı hem de rezerv alan adı altında depremzedelerin bahçelerine, tarlalarına, zeytinliklerine, mandalina bahçelerine, limon bahçelerine el konulması ayrıca bir tezat oluşturmaktadır. Depremden sonra yaşama tutunmaya çalışan, yeni yaşamını kurarak acılarını dindirmeye çalışan depremzede bu sefer de bahçelerine el konulmayla karşı karşıya kalıyor.”
İşçi cinayetlerinde artış
“2023-24 ve 2022 verileri kıyaslandığı zaman deprem bölgesindeki işçi cinayetlerinin ne kadar arttığını görebiliriz” diye ekleyen Kanatlı, şantiye halinde olan kentte işçilerin karşı karşıya kaldığı çalışma koşullarını ise şöyle sıraladı: “TOKİ’lerdeki denetimsizlik işçi haklarına yönelik gaspı da içermektedir. İşçiler gasp edilen haklarını arayacak makam bulamadığından hemen hemen her gün vinç üzerine çıkıp hakkını aramaya çalışıyor. TOKİ’lerde çok ağır şartlar altında, kötü barınma koşullarında uzun mesailerle çalışan, beslenmeleri yetersiz olan işçilerin üstüne üstlük hak edişlerinin de ödenmemesi onları bu duruma yöneltmektedir. Bizler Türk Tabipler Birliği raporlarımızda işçi cinayetlerini sürekli takip ederek konuya dikkat çekmek için uğraşıyoruz.”
‘Sağlık sisteminde sorunlar büyük’
Kanatlı, 290’a yakın hekimin konteyner aile sağlık merkezlerinde 21 metrekare içinde ciddi zorluklar altında görev yaptığını, birçok aile sağlık merkezinin yıkıldığını ve yenilerinin ise hala kurulamadığını belirterek şöyle devam etti: “Sağlık sistemi maalesef büyük sorunlar barındırıyor. Hastaların hemen ulaşabileceği mahallelerinde olması gereken aile sağlık merkezleri halen kurulamadı ve 2026 yılında da planda olmadığı belirtildi. Boşaltılan aile sağlık merkezi sayısı günden güne artmaktadır. Konteynerlerdeki aile sağlık merkezine gelen, kucağında bebeği olan hastalar, yaşlılar yazın sıcakta tozun altında, kışın da yağmurda, çamurda, açık alanda sıra beklemektedirler. Bu hastalara hizmet veren aile sağlık çalışanları, hekimler, hemşireler bu şartlarda hizmet vermenin sıkıntısını yaşamaktadırlar. Kış başladı ve ülkede yeni başlayan bir influenza ve covid salgını var. Fakat hastanelerimizin yoğun bakımları hazır değil. Salgın olmadan da yoğun bakım yatak sayısı sıkıntısından dolayı yoğun bakımda kalması gereken hastalarımız acil servislerde, sedyelerde kalmak zorunda kaldı. Bu da hastalıkların ağırlaşmasına ve ölümlerin artmasına neden olmaktadır.”
‘Hekimler desteklemiyor’
Hatay’da halen uzman hekim sayısının yeterli olmadığına vurgu yapan Kanatlı, devlet yetkililerinin Hatay’a yaklaşımının her alanda ciddi eşitsizlikler yarattığını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: “Hemen her gün sendikalar uzman hekim sayısının arttırılmasıyla ilgili eylemler ve çağrılar yapıyor. Maalesef şehrin yaşam koşullarının çok sert olması Hatay’a olan cazibeyi azaltmaktadır. 1000 gündür Hatay uzman hekimlerin mecburi hizmet köşesi olarak görülmekte ve buraya gelen uzman hekimler ya istifa etmekte ya mecburi hizmetleri biter bitmez çekip gitmektedirler. Bununla ilgili ne yöneticiler ne Sağlık Bakanlığı bir önlem almamaktadır. Hiçbir teşvik yapılmamaktadır. Teşviki bırakan bu durumda bile Antakya merkez gelişmişlik seviyesi Türkiye’nin sayılı ilçelerinin gelişmişlik seviyesi ile eş tutulmakta. Bu da gelenlerin özlük haklarında ve maaşlarında düşmeye neden olmaktadır. Misal 1000 gündür onkoloji hastalarımız maalesef şehir dışına gitmek zorunda kalıyorlar.”
‘Çocukların koşullarında iyileştirme yok’
Eğitim Sen Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş, depremin üçüncü yılı yaklaşırken hem kente hem eğitime dönük çalışmaların yeterli olmadığının altını çizerek söze başladı. Tıraş, Antakya ilçesinde 25’ten fazla okulun hala konteynerde eğitim verdiğini, kentin tamamının şantiye alanı olduğu için öğrencilerin süreçten olumsuz etkilendiğini kaydetti. Tıraş, şunları söyledi: “Çocuklarımız okula gelip giderken hem şantiye alanlarına yakın yerlerden geçiyorlar hem de yollar yapılmadığı için çamurla ya da daha zor koşullarda okullara gidip geliyorlar. Çocuklar ve kent dezavantajlı olmasına rağmen hem liseye geçiş hem üniversiteye geçiş merkezi sınavları dışında 7. ve 10. sınıflarda Türkçe ve matematik dersinde aynı içeriklerden yazılı oluyorlar. Örneğin İstanbul’da özel okula giden bir çocukla burada konteyner kentteki bir çocuk 7. sınıfta ya da 10. sınıfta aynı sorulardan yazılı oluyor. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Buradaki çocuklar dezavantajlı çocuklar ve onlara ekonomik destek de verilmesi lazım.”
‘Öğretmenler göçe zorlanıyor’
Tıraş, üç yıldır öğrenciler için talep ettikleri ücretsiz ulaşım ve bir öğün sağlıklı yemek konularında yetkililer tarafından somut bir adım atılmadığını aktararak, kentte eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunlara dair şunları paylaştı: “Biz çocuklarımıza üç yıldır ücretsiz ulaşım, ücretsiz sağlıklı bir öğün yemek ve temizlik talep ediyoruz ama taleplerimiz hiç dikkate alınmadı. Ödenek yok deniyor ama özel okullara ödenek aktarılıyor. Kamu okullarına, emekçi çocukların gittiği okullara gelince ödenek verilmiyor. Öğretmenlerimize kış ortasında konteynerleri boşaltmasıyla ilgili sık sık uyarıda bulunuluyor. Kışın ortasında öğretmenler nereye gidecek? Öğretmenlerimizin barınma probleminin çözülmemesi ve dönem ortasında dışarı atılması beraberinde eğitim öğretimi de olumsuz etkileyecek. Kısacası Hatay insanca yaşam koşullarının hala oturtulamadığı bir kent. Ama maalesef siyasi iktidar üç yılda birçok şeyi yaptık demeye devam ediyor.“









