Partisin Qers olağanüstü kongresinde konuşan Tülay Hatimoğulları, ‘Çözümün olmaması için hiçbir sebep yok. Yeter ki devlet İmralı ile diyalog konusunda mevcut çizgiyi geliştirip ilerletsin’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Qers (Kars) İl Örgütü, “Şimdi örgütlenme” şiarıyla 1’inci Olağanüstü Kongresi’nin gerçekleştiriyor.
Kongreye katılan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, burada yaptığı konuşmada kayyım atamalarına tepki göstererek, “AKP, seçimle elini bükemediği kesimlere, seçimle kazanamadığı belediyelere, OHAL döneminde uydurduğu bir yasa ile kayyım atamaya devam ediyor. Kayyımın ne Türkiye yasalarında ne de uluslararası yasalarda bir karşılığı yoktur. Şu anda AKP yasal bir kılıf uydurmuş olduğu korsan bir uygulama ile hayata geçirmektedir. Akdeniz Belediyesine de diğer belediyelerimize olduğu gibi kayyım atandı. Kayyım bir siyasi darbedir. Kayyım darbesinin 12 Eylül askeri cuntasının, asker postalıyla tankla topla gerçekleştirdiği darbelerden hiçbir farkı yoktur” ifadelerini kullandı.
‘Barış böyle tesis edilmez’
Tülay Hatimoğulları, “Kayyım, bu ülkedeki herkesin sorunudur. Kayyımın atandığı bir yerde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. O nedenle kayyım yalnız bizim değil bütün Türkiye’nin ortak problemdir. Kayyım gaspına karşı bütün Türkiye halkları olarak ortak ve demokratik bir mücadele yürütmek dışında hiçbir seçeneğimiz yoktur. Bir yandan bu iktidar barış mesajları verecek öte yandan kayyım atayacak. Bunu kabul etmek mümkün değildir. İktidar bizim bunu normal karşılamamızı, sineye çekmemizi bekliyorsa büyük yanılır. Halkımız kayyım darbesine karşı bütün demokrasi güçleriyle bizler karşı koymaya devam edeceğiz. Bir elinde gül bir elinde demir yumrukla barış tesis edilemez. Şu bilinsin ki aklımızla, mantığımızla alay etmeye kalkan, oluşan barış umutlarını darbelemeye kalkanlar aslında siyaseten kendileri kaybedecektir” diye ekledi.
‘Bölge savaşa sürüklemeye devam ediyor’
Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere değinen Tülay Hatimoğulları, şunları belirtti:
“Ortadoğu’da katliamlar durmuyor, savaşlar durmuyor, çatışmalar durmuyor. Türkiye’de yine aynı şekilde bu sorunlar varlığını sürdürüyor. Emperyalizmin sömürge politikaları ne yazık ki hız kesmeden devam ediyor. Şimdi dünya kendine yepyeni bir düzen kurmaya çalışırken, özellikle küresel sermaye bu düzeni şekillendirmeye çalışırken, ne yazık ki Ortadoğu coğrafyasında kan akıtmaya devam ediyorlar. Lübnan’da, Yemen’de, Filistin’de, Ukrayna’da, Suriye’de, Irak’ta… hangi ülkenin kapısını açıp bakarsanız bakın orada bir savaş, çatışma, çocuk ve kadın ölümleri, gözyaşı ve göçleri görüyorsunuz. Bu coğrafya çok çekti, biz çok çektik. Uğrunda savaştıkları petrol kadar insan kanı var o toprakların altında. Ama doymuyorlar. Ama bu çatışmaların bitmesine izin vermiyorlar. Oysa halkların birbiriyle sorunu yok. Oysa bu coğrafyada yaşayan inançların birbiriyle sorunu yok. Suni tartışmalar ve gerilimlerle bölge savaşa sürüklenmeye devam ediyor.”
‘Demokratik bir Suriye inşa edilmeli’
Saldırılara karşı özgürlük mücadelesinin sürdüğünü vurgulayan Tülay Hatimoğulları, “Halkların verdiği özgürlük mücadelesini de görmemiz gerekiyor. Siz değerli Kürt halkı bu direnişin öncülüğünü yapıyorsunuz. Kürt halkının verdiği mücadele bütün bölge halklarına örnek teşkil ediyor. Bu özgürlük mücadelesi, hak mücadelesi, ortak zemindeki mücadele çok önemlidir. Bugün Suriye’de bir yönetim değişikliği gerçekleşti ve Suriye’de yeni bir düzen kurulmak isteniyor. Bizler de yeni düzen kurulmasını istiyoruz. Bizim kurulmasını istediğimiz düzen Suriye’de yaşayan bütün farklı halkların ve inançların yönetimde temsil edildiği, kendi inançlarını özgürce yerine getirebildiği, kendi anadillerinde özgürce eğitim görebildiği, demokratik bir Suriye’nin inşasıdır. Demokratik bir Suriye inşa edilirken orada Rojava’da verilen mücadelenin önemi görülmelidir. Rojava çok önemli bir direniş sergiledi. Rojava, IŞİD’e karşı, kadınlara tecavüz eden, çocukları katleden, insanların gözyaşlarına bakmadan hunharca katliam gerçekleştiren o karanlık zihniyete karşı en güçlü mücadeleyi Arap halklarıyla birlikte verdi” dedi.
‘Kürtlere saldırıyorlar’
Kürt halkının Rojava’da büyük bir direniş sergilediğini ifade eden Tülay Hatimoğulları, “Kürt halkı aynı zamanda yepyeni bir yaşamı orada kurmayı başardı. Bir toplumsal mutabakat sonucu geliştirmiş oldukları ortak yaşam bildirgesi ile yaşama devam ettiler. O bildirgede ortak yaşam vardı, Rojava’da yaşayan bütün farklı halkların bir arada yaşayabileceği, kendi diliyle, rengiyle ve inancıyla özgürce yaşaması vardı. Kadınların siyasette ve kamusal alanda varlıkları vardı, O toplumsal sözleşmede seküler yaşam vardı. İşte oluşturulacak yeni Suriye yönetiminde bu toplumsal sözleşmenin orada varlık göstermesi, tanınması ve Kürt halkının statüsünün görülmesi çok önemlidir. Ne yazık ki Türkiye’de bu gelişmelerden sonra Suriye’deki bu son gelişmelerden neler yapılıyor? SMO üzerinden saldırmaya devam ediyorlar. Oradaki farklı çeteler üzerinden devam ediyorlar” şeklinde konuştu.
Abdullah Öcalan’ın mesajları
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın DEM Parti heyeti ile yaptığı görüşmeye değinen Tülay Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü:
“1 Ekim’den bu yana Türkiye’de kimi gelişmeler oldu. Bir barış süreci mi olacak ya da bu süreç bir barış sürecine mi evirilecek soruları soruluyor. Bu süreci sadece Kürt halkı izlemiyor. Türkiye’nin batısı Türkiye halklarının tamamı bu süreci izliyor. Bu bir yandan elbette çok iyi ve bizlerin umudunu büyütüyor. O ziyaretten hemen sonra heyetimiz parlamentoda temsili bulunan siyasi partileri ziyaret ettiler. Sayın Öcalan’ın mesajını kendilerine ilettiler. 25 seneyi aşkın bir süredir İmralı’da tutulan Sayın Abdullah Öcalan, 4 seneden fazladır ağır tecrit altında tutulurken, o kapılar biraz aralandığında gönderdiği mesaj barış ve çözüm oldu. Biz de kendisine selamlarımızı iletiyoruz. Bu mesaja sahip çıkacağımızın altını kalın kalın çiziyoruz. Kürt sorunu vardır ve Kürt sorununu ne mevcut olan iktidar, ne başka bir kesim bunu ‘terör’ parantezine alarak Kürt sorununu tanımlayamaz. Kürt sorunu siyasi, toplumsal, halkların ortak yaşamını zedeleyen bir sorundur. Kürt sorununun çözümü sadece Sayın Abdullah Öcalan’ın omuzlarına yıkılamaz. Sayın Öcalan’ın verdiği mücadelede ve gönderdiği mesajda en önemli vurgulardan biri sadece iktidar değil, aynı zamanda muhalefetin de üzerine düşen görev ve sorumluluğu hatırlatmıştır. Türkiye çok çekti, acılar çekti. Kürt halkı acılar çekti, gençlerini kaybetti, Türkler gençlerini kaybetti. Bizlerin buradaki en büyük muradı; bu kan ve gözyaşı dursun, ortak yaşamı birlikte inşa edelim.
‘Abdullah Öcalan’ın özgürlük hakkı sağlanmalı’
Tam da bu dönemde Kürt sorunun çözümünün hem Türkiye hem de bölgeye sağlayacağı faydaları gayet iyi biliyoruz. Bunun için Meclis adres olmalıdır, bunun için bu süreçte bütün demokrasi güçlerinin, parlamentoda temsili olan bütün siyasi partilerin sahiplenmesi şarttır. Heyetimiz siyasi partileri dolaştığında gördü, bunların bizlere de bilgisini verdi. Şunu söylediler; iç siyasette, yani muhalefet de dahil gerçekten toplum ve siyasi partiler çözüme hazır. Bu çözümün olmaması için hiçbir sebep yok. Yeter ki devlet çözüm konusunda ve İmralı ile diyalog konusunda mevcut çizgiyi geliştirip ilerletsin. Bunu yaparsa bu sürece bütün Türkiye halkları hazır, siyasi partiler hazırdır. Bu büyük bir olanaktır. Bizim için tarihsel bir olanaktır. Bu görüşmeler var ama bu görüşmeler tecridin tamamen kalktığı, sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlediği anlamını taşımaz. Bunun yanı sıra yapılması gereken Sayın Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük hakkının sağlanması, bu koşulların oluşturulması ve barış için daha çok çalışabilecek koşulların yaratılmasıdır.”
Kaynak: MA