DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Abdullah Öcalan’ın ikinci görüşmede ‘Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili oyalama, zaman kazanma, bekle-gör politikalarına tevessül etmek Türkiye halklarına yapılacak en büyük kötülük olur’ dediğini aktardı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye’nin “pozitif gündemlere” ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, Sêrt Belediye Eşbaşkanı Sofya Alağaş’a verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasına tepki gösterdi. Tülay Hatimoğulları, “Bu karar halkın iradesine, yerel demokrasiye apaçık bir saldırı ve darbedir. Belediye eş başkanlarımızı hedef alan bu saldırıları ve barış arayışlarını bu şekilde baltalamalarını kabul etmiyoruz. Bu operasyonel yaklaşımlar, gözaltılar ve tutuklamalarla bizlere geri adım attıracaklarını sanıyorlarsa bu iktidar ve yargı sistemi büyük yanılıyor” dedi.
‘Otel sahibine teşvikler verilmiş’
Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de 78 kişinin ölümüyle sonuçlanan yangın faciasına değinen Tülay Hatimoğulları, “Türkiye’yi kolay ölümler, değersiz hayatlar ülkesi haline getirmek isteyenlerin neden olduğu bir yangın felaketi ile karşı karşıya kaldık. Rant hırsı, denetimsizlik, onlarca eve ve milyonlarca yüreğe ateş düşmesine sebep oldu. Yitirdiğimiz canlarımızı konuşuyoruz, ihmalleri konuşuyoruz. İktidar ise ne bir özür diliyor ne de istifa kelimesini ağızlarına alıyor. Bu felakete kapı aralayanlar sermaye kazansın diye denetim yapmayanlardır. Otel sahibine teşvikler verilmiş, otel sahibi aldığı bu teşviklerle yüz milyonları bulan paralar kazanmış ama yangın engelleyecek alarmı verecek sistemi söndürme sistemini kurmamış. Bu felaketin nedeni aşırı merkeziyetçi yönetimdir. Liyakatsiz atamalardır. Kurumların içine boşaltan rantçı, rüşvetçi anlayışın ta kendisidir. Bu facianın asıl sorumlusu ‘Bütün yetki benim elimde olsun’ diye yerel yönetimlerin yetkisini sınırlandıran ve yerel yönetimlerin yetkilerini merkeze tahvil eden anlayışın ta kendisidir. Bu iktidar yapı denetimlerini dahi özel şirketlere verdi. Müteahhitler artık yapı denetim şirketlerini kendileri kuruyor. Ve biz bunu depremde, 6 Şubat depreminde o kadar büyük bir acıyla deneyimledik ki. Müteahhit kendi denetim şirketini kuruyor, denetimini kendi kendine yapıyor” diye konuştu.
AKP döneminde 24 facia
Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi: “AKP’nin 22 yıllık iktidarı döneminde 24 büyük facia yaşandı. Bu facialarda 100 bini aşkın insan yaşamını kaybetti. Rakamları da doğru söylemiyorlar. Yayın yasağı getiriyorlar ya. Rakamları da istatistiklere doğru işlemiyorlar. Ama 100 bini aşkın insan bu yaşanan 24 faciada yaşamını kaybetti. Kültür ve Turizm Bakanı başta olmak üzere bu felakette sorumluluğu olan bütün yetkililer derhal istifa etmelidir.
Ekrem İmamoğlu’na soruşturma
Bakın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu dün hükümetin muhalefet belediyelerine dönük uygulamalarını ve baskılarını eleştirdiği konuşmasını daha tamamlamadan ve daha kürsüdeyken jet hızıyla hakkında soruşturma açıldı. Kimse karnından konuşmasın. Olası rakiplerini yargı yoluyla yarışın dışına itmeye çalışmak hukuksuzluktur, anti demokratiktir.
ESP’ye operasyonlar
Bakın bu hukuksuz uygulamalar bir yenisi daha eklendi. Devrimci ve demokratik çizgiyi savunan, partimizin bileşenlerinden ESP’li yoldaşlarımıza yönelik siyasi soykırım gerçekleşti. 34 yoldaşımız birkaç gün önce tutuklandı.
JİTEM Davası
Dün JİTEM Ana Davası’nda zorla kaybetmeler yönünden zaman aşımı gerekçesiyle bu dava düşürüldü. Bu davanın düşürülmesini kabul etmiyoruz. Bu davanın düşürülmesi hukuksuzluktur. Çünkü insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımı yoktur. Bu davanın kapatılması apaçık bir şekilde 90’ların karanlığına sahip çıkmaktır. O dönemde işlenen cinayetlere karanlığa yolsuzluğa hırsızlıklar sahip çıkmaktır.
Gezi soruşturmaları
Bu hukuksuzluklar dizisini biz ne kadar konuşsak bitiremeyiz. Ama çok önemli bir tanesi var ki burada değinmeden geçemeyeceğim. Hak, hukuk demek, Gezi’yi bir intikam aracı haline dönüştürerek herkese soruşturma başlatmak değildir. Osman Kavalaların, Can Atalayların, Çiğdem Materlerin çıkması beklenirken, Ayşe Barım gözaltına alındı ve tutuklandı. Başka sanatçılar da ifade vermek üzere çağrıldığını duyduk. İktidar her sıkıştığında Gezi üzerinden toplumu sindirmeye çalışıyor. Bu yol doğru bir yol değildir. Toplumsal barışı sağlayacaksak her türlü demokratik itiraza ve görüşe saygı gösterilmelidir.
İmralı görüşmesini anlattı
Değerli Türkiye halkları hepimizin merakla beklediği ikinci İmralı görüşmesi gerçekleşti. İmralı görüşmesinde neler konuşuldu? İmralı görüşmesinden çıkan yol haritası elbette ki bu ülkede yaşayan Türklerin, Kürtlerin ve bütün halkların merakla beklediği bir konudur. Bunu biliyoruz. Ben öncelikle bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgiye geçmeden önce Sayın Öcalan’ın dışarıdaki bütün yurttaşlara gönderdiği selamı buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Öcalan görüşmede şunları ifade etmiş; ‘Çalışmalarıma devam ediyorum’ demiş. Kamuoyunda meraklı beklediği görüşmeye ilişkin Türkiye toplumunu ilgilendiren bazı önemli hususları da şu şekilde sizlerle paylaşmak isterim. Sayın Öcalan, küresel, bölgesel ve ulusal krizlerin üst üste bindiği tarihsel bir dönemden geçtiğimizi değerlendirmiştir. ‘Bu üst üste binmiş kriz döneminde Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili oyalama, zaman kazanma, bekle-gör politikalarına tevessül etmek Türkiye halklarına yapılacak en büyük kötülük olur’ demiş.
Yaşanan krizlere karşı Türkiye toplumunu ve bölge halklarını korumanın yolu bellidir. Sayın Öcalan’ın çağrısı nettir. Türkiye’yi demokrasi zeminine çekmek, krizlerden kurtarmanın tek çaresidir. Bu kapsamda Sayın Öcalan meseleyi şiddet ve çatışma zemininden demokratik hukuk ve demokratik siyaset zemine çekmeyi hedeflediğini bir kez daha bu görüşmede de ısrarla vurgulamıştır. Sayın Öcalan’ın son görüşmede vurguladığı gibi tarihin kritik dönemeçlerinde sağlanan ortaklaşmalar, sorunların çözümüne önemli katkılar sağlar.
22 Ocak tarihindeki görüşmede Sayın Öcalan, mevcut sorunların ancak demokratik hukuk yoluyla kökten çözümünün mümkün olduğunu önemle vurgulamış. Sayın Öcalan’ın şu hususları önemli altını çizdiğini ifade etmeliyim; Sürekli beka kaygısı üreterek, işçi ve emekçinin alın terini güvenlik politikalarına harcandığı, yoksulluğun derinleştirildiği, hukuksuzlukların sıradanlaştığı, sömürünün yaygınlaştığı, kadın ve çocuk düşmanlığının arttığı bu kısır döngüden çıkmanın yol haritasını sunmaya hazır olduğunu ifade etmiş.
Türkiye’nin bütün bu prangalardan kurtulmasının zeminini oluşturmaya hazır olduğunu güçlü bir şekilde dile getirmiştir. Evet, biz de diyoruz ki tarihin bu önemli kırılma dönemlerinde Türkiye bütün prangalarından kurtulmalı ve kısır döngüden kurtulmadır. Evet biz de diyoruz ki tarihin bu önemli kırılma dönemlerinde Türkiye tüm prangalarını atmalı, yüzyıllık ezberden ve kısır döngüden kurtulmalıdır.
Ayrıca Sayın Öcalan, son görüşmede heyetimize Bahçeli’nin yaklaşımının devlet aklıyla buluşması halinde barışa hizmet edecek tarihsel bir çıkışa vesile olacağını belirtmiştir. Özellikle tarihe not düşerek altını çiziyoruz. İktidar da artık güven artırıcı somut adımlar atmalıdır diyoruz. Güçlü bir çözümün iradesi ortaya konulmalıdır.
‘Barış gergin fay hatları üzerinde inşa edilemez’
Barış gergin fay hatları üzerinden inşa edilemez. AKP’nin yıllardır gerdiği fay hatlarını daha fazla germeye çalışması en çok barış ve demokrasi umudunu yaralamaktadır. Öyle yeni anayasa çağrıları yaparken MGK’nin kırmızı kitap denen gizli anayasasına sarılarak demokrasi gelmez. Yüzyıldır başkaldırı ve bastırma ikileminde acı dolu bir tarih yaşadık. Bu artık aşılmalıdır.
Bugün derdi demokrasi ve hukuk olan herkese çağrımızdır. DEM Parti’ye güvenin. Bizler Türkiye’nin demokratikleşmesinin hilafına olacak en ufak bir şeyi kabul etmedik, etmeyiz. Bakın Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt barışı derken; emeğin sömürülmediği, emekçinin emeklinin hakkını aldığı, halkların varlığının inkar edilmediği, kendisini özgür ve eşit bir şekilde ifade edebildiği, Alevilerin eşit yurttaşlık haklarına sahip olduğu, doğanın katledilmediği, kadınların eşit ve özgürce yaşadığı, çocukların istismara uğramadığı öldürülmediği ve güvende yaşadığı, gençlerin işsiz kalmadığı bir düzeni kast ediyoruz.
‘Barışın sesini yükseltelim’
Bütün Türkiye halkları olarak rahat bir nefes almayı hakkediyoruz. Çok yorulduk savaştan çatışmalardan, kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici siyasetten. Bunun için Türkiye’nin bu süreci ıskalamaması çok önemlidir. Bu konuda muhalefete çok büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Bu süreci ıskalamamak için devletten olan beklentilerin yanı sıra bu iktidarın çözüm haritasını talep etme hakkımızın yanı sıra muhalefetin de Kürt sorununa yaklaşımının daha belirgin ve toplumsal barışın sağlanması konusunda daha büyük rol ve misyonu üstlenmesi gereken bir dönemden geçiyoruz. Buradan çağrımız; barıştan, emekten, haktan, hukuktan, emekten yana olan demokratik bir Türkiye’de yaşamak isteyen bütün insanlaradır. Gelin barışa hep birlikte sahip çıkalım, barışın sesi olalım, barışın sesini yükseltelim.
‘Suriye’de çıkışın yolu mutabakattır’
Bugün Suriye’de şiddet ve çatışmaların en kapsamlı şekilde devam ettiği bölge Kuzey ve Doğu Suriye bölgesidir. Kuzey ve Doğu Suriye bölgesinde sivillere dönük saldırılar ne yazık ki devam ediyor. Suriye Milli Ordusu adlı paralı lejyoner çeteler, Tişrin’de halay çeken sivilleri katlediyor. Sanatçıları, barış nöbeti tutanları katlediyorlar. Bu saldırıları yayınlayarak da insanlığa karşı suç işlediklerini de apaçık bir şekilde itiraf ediyorlar. Bu çetenin Tişrin Barajı ve çevresindeki sivillere yönelik saldırıları uluslararası hukuka, insanlık hukukuna aykırıdır. Çatışmalarda sivilleri hedef almak Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde kesin bir biçimde yasaktır.
‘Kuzey ve Doğu Suriye’nin statüsü tanınsın’
Türkiye, derhal SMO üzerinden devam ettirdiği çatışmalara son vermelidir. Suriye’de siyasal sürecin ilerlemesine hep birlikte katkı sağlanmalıdır. Bir an önce diyalog ve müzakere zeminin açılması çağrısını yapıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye’nin temsilcisi ile Fransa Cumhurbaşkanı görüşüyorsa; neden Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ile görüşmesin? Mesela İlham Ehmed İngiltere parlamentosuna gidip orada görüşmeler gerçekleştirebiliyorsa neden Türkiye’deki yetkilerle bir görüşme gerçekleştirmesin? Suriye’yi bir arada tutacak tek çıkış yol demokratik ulus anlayışıyla oluşturulacak yeni bir toplumsal mutabakattır. Çözüm Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin statüsünün tanınmasıdır. Demokratik anayasal çözüm, bütün halkların ve inançların sigortasıdır.
‘Ölümlerin önüne geçmenin yolu demokratik Suriye’yi inşa etmektir’
20 Ocak’ta Suriye’de bir acı olay daha yaşandı. Suriye’nin Humus kentinde bir Alevi akademisyen kadının kaçırıldığı haberleri geliyor. Doktor Raşha El Ali. Kaçırıldıktan sonra işkence gördüğü, parmaklarının kesildiği ve sonra katledildiğine dair haberler okuyoruz. Suriye’de Alevilerin ve farklı halkara ve inançlara mensup olan insanların katliamlarının, ölümlerinin önüne geçmenin tek yolu demokratik bir Suriye’yi inşa etmektir. Ancak bu şekilde Kürtler, Araplar, Dürziler, Ermeniler, Türkmenler, Süryaniler, Çerkesler, Aleviler, Sünniler ancak bu şekilde barış ve huzur içinde yaşayabilir.
‘Bu sürece hep birlikte sahip çıkacağız’
İmralı kapıları her açıldığında Ortadoğu ve Türkiye halklarına barış ve demokrasi ısrarı büyüyor. Bu umudu söndürmeye bu umudun önünde durmaya hiç kimsenin gücü yetmez, yetmeyecektir de. Örgütlü yapılarımızla dönemin ruhuna uygun örgütleme, eylem, mücadele yol ve yöntemlerini kesinlikle geliştireceğiz. Fikriyatımıza özgücümüze ve örgütlülüğümüze güveneceğiz. Çoklu miras geleneğimize yaslanarak; bu sürece hep birlikte sahip çıkacağız.
Zaman ‘bekleyeyim, izleyeyim, göreyim, mücadele etmeden evimde oturayım’ zamanı değildir. Tam tersine barışın bu ülkede bu kadar yoğun konuşulduğu bir dönemde başta DEM Parti olmak üzere merkezinden yereline kadar hepimizin toplum içinde barış çalışmalarını sürdürmek için olanca gücümüzle çalışmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Onurlu bir barışa ulaşmak için gece gündüz demeden hep birlikte çalışacağız. Bu mücadele mutlaka başarıya ulaşacak.”
Kaynak: MA