HDP, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı bir dizi eylem takvimi çıkarma hazırlığında. HDP’li Encü, tecridin toplumsal bir sorun olduğunu vurguladı
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), 2 Ekim’de Diyarbakır’da ortak bir açıklama yaparak “Birliği kuralım, tecridi kıralım, özgürlüğü sağlayalım” kampanyası başlattı. Yapılan açıklamada yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekilerek, “dilimize, kültürümüze, varlığımıza, irademize ve yaşam hakkımıza ipotek koyanlara karşı el ele mücadele tarihsel görevimizdir” dendi
Kesintisiz mücadele çağrısı yapılan açıklamada yine kadını, genci, yaşlısı, işçisi, emekçisi, köylüsüyle tüm halklar ve inançlarla birlikte demokrasiyi kuruncaya dek bu mücadelenin sürdürüleceği vurgulandı. HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Ferhat Encü, başlatılan bu kampanya ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
Tecrit CPT raporlarıyla tescillendi
PKK lideri Öcalan’ın İmralı Cezaevi’ne konulduğu günden bu yana temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını söyleyen HDP’li Encü, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) İmralı Cezaevine ilişkin birçok defa rapor hazırladığını, 2019 yılında yapılan son İmralı ziyaretinden sonraki hazırlanan raporla da tecridin bir kez daha tescillendiğini ifade etti. CPT’nin tecride karşı verilen mücadeleler sonucunda İmralı’ya gittiğini vurgulayan Encü, “2016’da 51 Kürt siyasetçinin 8 günlük açlık grevi sonucunda Sayın Öcalan ailesiyle görüştü. Avrupa’da Kürtler ve dostları çeşitli eylemler gerçekleştirdikten sonra CPT, o dönem de İmralı’ya gitmek zorunda kaldı” diye belirtti.
2014’ten sonra mutlak tecrit uygulandı
Tecridin hukuksal bir sorunun ötesinde toplumsal bir sorun olduğunu kaydeden Encü, “Sayın Öcalan, toplumsal barışın sağlanması, yaşanan çatışmaların, savaşın ve dökülen kanın ortadan kaldırılması için önemli bir rol oynadı. 2011 yılından başlayan 2014’e kadar gelen süreçte bunu gördük. 7 Haziran sonrasında başlayan çatışmalı süreçten sonra Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabilecek olanaklar da ortadan kaldırılmış oldu. Çözüm süreci bittikten sonra İmralı’da şartlar giderek daha da ağırlaştı ve Sayın Öcalan’ın tüm dünyayla bağını kesen mutlak tecrit sürecine girilmiş oldu. Zaman zaman İmralı kapıları aralansa da, tecrit politikası hep devam etti” dedi.
CPT’nin açıkladığı raporda Türkiye’ye, tecrit koşullarına son verilmesi ve Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüştürülmesi tavsiyesinde bulunduğunu aktaran Encü, ancak hala değişen bir şey olmadığı gibi son dönemde bu hukuksuz duruma kılıf uydurmak için mahkeme kararı ile 6 aylık avukat görüşü ve telefon görüş yasağı getirildiğine işaret etti.
Tecride karşı eylem programı
Diyarbakır’da ilan ettikleri deklarasyonla bir an önce tecridin kırılması için harekete geçme kararı aldıklarını belirten Encü, “Toplumsal barışı sağlayacak, buna öncülük edecek bir insanın özgürlüğünden yoksun bırakılması hiçbir topluma fayda sağlamayacaktır” dedi.
Kampanya kapsamında ilk olarak halkla buluşmaları esas aldıklarını ifade eden Encü, birçok bölgede tecrit politikasına karşı eylem programı açıklayacaklarını belirterek, “Bu programlarda yürüyüşler, halk buluşmaları olacaktır. Nasıl bir Türkiye? Mevcut olan krizi nasıl aşabiliriz? Toplumsal barışı nasıl sağlanır? Bu krizden nasıl çıkabiliriz? Bu kapsamda işsizlik sorunundan tutun ekolojik ve kadına yönelik bir çok konuyu esas alan bir mücadele hattı çizmeye çalışıyoruz” dedi.
Yan yana, omuz omuza mücadele
Tecridin tüm topluma ve demokrasi güçlerine uygulandığını ifade eden Encü, kendini demokrat olarak nitelendiren tüm sivil toplum örgütleri, kurum ve kuruluşlar ile birlikte herkesin bu zeminde bir şeyler söylemesi, mevcut koşullara karşı ses çıkarması gerektiğini de dile getirdi. HDP olarak yan yana omuz omuza mücadele edebilecekleri ortak bir bakış açısı ortaya koyabilecek bir hattı kurmak istediklerini söyleyen Encü, mevcut politikalardan rahatsız olan herkesi birlikte hareket etmeye davet etti.
AKP-MHP’nin Türkiye’yi ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak hiçbir şekilde yönetemediğini vurgulayan Encü, “Bu yönetilememeye karşı beraber direnmemiz ve beraber sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Bu kadar haksızlığın hukuksuzluğun olduğu ortamda sessiz durmak buna ortak olmak demektir” şeklinde konuştu.
İSTANBUL