• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
12 Haziran 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Hêlîn Ümit: Devlet ve iktidar söylem düzeyinde kalıyor

10 Haziran 2025 Salı - 23:02
Kategori: Güncel, Manşet
Hêlîn Ümit: Devlet ve iktidar söylem düzeyinde kalıyor

Devlet ve iktidarın sürece dair söylemi aşmadığına dikkatleri çeken Hêlîn Ümit, Kürtlerin yasal ve anayasal haklarının tanınması gerektiğinin altını çizerek, Meclis’in Komisyon oluşturması ve yasal düzenlemeleri yapması gerektiğini söyledi

Kürt Özgürlük Hareketi üyesi Hêlîn Ümit, Medya Haber TV’de yayınlanan Özel Program’da gazeteci Ersin Çaksu’nun sorularını yanıtladı. Hêlîn Ümit, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, ardından PKK’nin 12. Kongresi ve sonrasında yaşanan gelişmelere dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.

PKK’nin tüm kongrelerini tarihe yön verme temelinde gerçekleştirdiğini belirten Hêlîn Ümit,12. Kongresi’nin de halkların geleceğinde çok önemli dönüm noktasını kaydetti. Kongrede alınan kararların önümüzdeki süreci belirleyeceğini vurgulayan Hêlîn Ümit, bu kararlılıkta olduklarını dile getirdi. Kongrenin herkes tarafından tartışıldığına dikkat çeken Hêlîn Ümit, çıkan kararlar noktasında doğru pratikleşme arayışı içinde olduklarını söyledi. 12. Kongre’de  alınan kararların doğru anlaşılması gerektiğinin altını çizen Hêlîn Ümit, herkeste kongre noktasında tartışmalar yaşandığını söyledi.

‘Büyük bir değişim-dönüşüm kararlılığı var’

Hêlîn Ümit, “Büyük bir dönüşüm değişim kararlılığı var. 52 yıl boyunca Kürdistan’a damgasını vuran PKK, örgütsel varlığına son verdi. Yine stratejisini değiştirdi, silahlı mücadeleyi de sonlandırdı. Dost düşman herkes bunu anlamaya çalışıyor. Ortadoğu’da çok belirleyici olan hareket olarak biz, bir tuğlayı çektik. Biraz herkes buna göre konumlanmaya ve anlamaya çalışıyor. Gerçekten anlamaya çalışanlar var, kavramaya çalışanlar var. Ama bilinçli ve bilinçsiz çarpıtmaya çalışanlarda var. Bilinçli çarpıtmaya çalışanlar, sürecin içinde nemalanmaya çalışan, rantçı kesimler. Bunu sanki PKK’nin başarısızlığıymış gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Anlamaya çalışanlar ise, büyük değişimle birlikte nasıl devrimci demokratik değişimin dönüşümün, halklar lehine gelişmenin nasıl açığa çıkarılacağını tartışıyor. 1998’de uluslararası komplo gerçekleştiğinde, Türk devleti şöyle bir hezeyana kapılmıştı: ‘Biz sıkıştırdık, zorladık, bittiler, tükendiler, Önder Apo’yu Şam’dan çıkardık, kıstırdık’ havasına kapıldılar. Oysa Önderliğimiz, önceki değerlendirmelerinde de sonra yaptığı değerlendirmelerde de hep şunu söyledi: Bir bekleme sürecinde olduğunu, mücadelenin belli bir aşamaya geldiğini, Kürt halkının varlığının artık Ortadoğu’da, Kürdistan’da görünür hale geldiğini, varlık mücadelesinde ulusal direnişin yani Kürt ulusunun demokratik temelde dönüşünün gerçekleştiğini ancak özgürlük problemine cevap vermeden sıkıntı yaşandığını, Kürt sorununun çözümünün siyasal çözümünde gelişme yaratamadığını gördüğünü ifade ediyor” dedi.

‘Bu sürece nasıl gelindi, herkes tarihi iyi okumalı’

Herkesin tarihi iyi okuması gerektiğini belirten Hêlîn Ümit, “Bu tarihi araştırsınlar, Önder Apo’nun bu sürece nasıl geldiği gerçekten çok önemli tarihsel süreci ifade ediyor. Devletçi çözümden kopuş aslında o dönemden başlıyor. Özel’le yapılan görüşmeler… Şimdi geldiğimiz nokta aslında Önderliğimizin 93’te başlattığı, uluslararası komploya karşı direnişte derinleştirdiği hazırlık sürecinin bir sonucu oluyor. Böyle karşı tarafın ifade ettiği gibi artık ‘yapamaz duruma geldiler’den öte, kesinlikle böyle olmayan, tam tersine etkisi çok fazla olan, Kürt varlığını açığa çıkaran, bu anlamda önemli bir aktör haline getiren ama bu aktörü, yani Kürt ulusal gerçekliğini de bölge halklarıyla birlikte yaşama sorusuna cevap oluşturan bir çıkış oluyor. 12. PKK Kongresi’nde aslında alınan karar bunun yolunu açıyor” diye belirtti.

‘Yeniliğe kapı aralayan bir süreç içerisindeyiz’

Tüm kamuoyunun PKK ve Kürt gerçekliği üzerinden siyaset yapar hale geldiğini dile getiren Hêlîn Ümit, “PKK’nin Ortadoğu’da silahlı mücadele yürütmesi… Biliyorsunuz, son dönemlerde aslında herkes PKK üzerinden, Kürt gerçekliği üzerinden siyaset yapar hale geldi. Suriye’de, İran’da, Irak’ta, Türkiye’de bu böyledir. Türkiye’nin iç dengeleri bile Kürt sorununun karşısındaki konumlanışına bağlıdır. İçerideki anti-demokratik uygulamalar, yükselen faşizm, baskı ortamı, Türkiye toplumunun karşı karşıya kaldığı ekonomik kriz, sosyal dağılma bile bizim yürüttüğümüz mücadeleyle ilişkili. Ortadoğu’daki demokratik çözüm, dünya demokrasi mücadelesi açısından da çok büyük hamle haline gelecek. Yani bunun içerisine girmiş oluyoruz. Bu anlamıyla gerçekten heyecan verici. Gerçekten yeniliğe kapı aralayan bir sürecin içerisindeyiz” şeklinde konuştu.

‘Önderlik 40 yıldır böyle bir çıkış için hazırlık yapıyor’

Abdullah Öcalan’ın büyük bir hazırlığı olduğuna işaret eden Hêlîn Ümit, sözlerini şöyle sürdürdü: “40 yıldır Önderlik hazırlık yapıyor böyle bir çıkış açısından. Bunun Türkiye toplumu açısından özellikle, Türkiye aydınları açısından çok iyi anlaşılması lazım. Bu bir zorlanmadan kaynaklı başlatılan bir süreç değil. Eğer bu anlaşılmazsa, hem bu büyük değerlere haksızlık yapılmış olacak hem de bu sürecin gelişmesi sıkıntılı olacak. Önder Apo da biz de şöyle bir yaklaşım içinde değiliz: Şu hakkı devlet versin, şunu devlet yapsın, biz şunu bekliyoruz… Önder Apo bunu çok sert eleştiriyor gerçekten. Bir tür dilencilik. Devletten beklenemez yani. Demokratik toplum kendi kendisini örgütleyerek, aslında kendisini güç haline getirmeli ve demokratik siyaset temelinde gelişmeleri yaratmalı. Bu kadın özgürlüğü açısından da böyle, kimlik hakları açısından da böyle. Bu bir mücadele süreci. Şimdi biz mücadele tarzımızda bir dönüşüm yapıyoruz. Bunun anlaşılması lazım.”

‘Sürece denk adımları hızlıca attık’

Hêlîn Ümit, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısı sonrası ciddi adımlar attıklarını hatırlatarak, “Türkiye’deki bize karşı en uç, en fazla savaşan kişi ya da kesim. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Türkçülük temelinde ya da Türk ulusunun geliştirilmesi için kurumlaştırılan bir yapı. Yapay Türk uluslaşmasının aslında savunucuları ve mimarı. Şimdi böyle bir odaktan, böyle bir çağrının gelmesi aslında Türkiye tarihi açısından ciddi bir kırılma noktası. Buna Önderlik çok anlam verdi. Biz de anlamaya çalıştık. Ne oluyor dedik, fakat çok önemliydi. Akabinde Kürt-Türk barışından bahsetmesi, ‘Kürtsüz Türk, Türksüz Kürt olmaz’ dedi. Yani Kürtlüğün varlık olarak tanımının ifade edilmesini biz çok değerli bulduk, Önderliğimizde böyle buldu ve bu adıma denk düşecek adımları hızla attık. Bu anlamıyla Bahçeli’nin yaptığı, ‘Gelsinler siyaset yapsınlar, Öcalan gelsin umut hakkından yaranlansın, Meclis’te konuşsun’ sözü hala ortadadır. Süreç bununla başladı. Devlet nazarında karşılık bulmadı. Devlet Bahçeli’nin çağrısı olarak kaldı. Şu anda umut hakkı konusunda bir gelişme henüz yok. Hatta Adalet Bakanı ikide bir çıkıp, ne dediğini, neye yol açacağını bilmeden sorumsuzca açıklamalar yaptı. Mevzuat açıklamaları yaptı, ‘Mevzuatımızda bu yoktur’ dedi. Elbette biz gereken adımları attık. Silahlı mücadelesi stratejisinden vazgeçmede buna denk atılan adımlar olarak oldu” diye belirtti.

‘Her şeyi iktidar kontrol altında tutuyor’

Hêlîn Ümit, alınan kararlar karşısında devletin de değişim ve dönüşüme uğraması gerektiğinin altını çizerek, “Herşeye yön veren tek irade biz değiliz. Karşımızda bir devlet var, onun iradesi var, onun politikaları var. Bunda bir dönüşüm gerçekleşmezse, bu kararların pratikleşmesi mümkün değildir. Biz istediğimiz kadar, ‘Demokratik siyaset yapacağız” diyelim. Yollar açılmazsa nasıl yapacağız. Bunun yasaları çıkmazsa, biz istediğimiz kadar diyelim, böyle bir gelişme yaratacağız, fakat Önder Apo İmralı’da tutsak konumunda kalsın!  Bahsettiğim mekan olarak İmralı değil. Biz onu da reddediyoruz. İmralı sistemi. Halen görüşmeler izin dahilindedir. İki dudağın arasındadır. İzin verdi gitti, izin vermedi gitmedi. Ama biz, ‘Önder Apo’nun bu süreci yönetmesi temelinde biz bu adımları atarız, atıyoruz’ dedik. Fiziki özgürlüğü temelinde bunun hukuki karşılığı umut hakkı mı oluyor, öyleyse umut hakkı değilse özel yasa. Şu anda Türkiye’deki siyasi atmosfer şöyle değil: İktidar cenahı, AKP-MHP ‘Bizim bu gücümüz yok’ durumunda değildir. İstedikleri her kararı her konuda alabiliyorlar. Elbette ki farklı kesimler var, farklı odaklar var. Fakat Türkiye’de iktidar her şeyi kontrol altında tutuyor. Eğer bu konuda adımlar atılmıyorsa, bu niyetten kaynaklı. Sonunda gelip sorguladığımız konu niyet konusu oluyor” diye konuştu.

‘Devlet ve iktidar cephesinde her şey söylem düzeyinde’

Devlet ve iktidar cephesinde sürece dair herşeyin söylem düzeyinde kaldığına dikkat çeken Hêlîn Ümit, “Devlet Bahçeli’nin ortaya koyduğu çağrı ve sonrasında da gerçekten belli bir çabası gözüküyor, onu da yadsıyamam, fakat sözde kalıyor. Evet biz anlam veriyoruz. Türkiye’de öyle bir zihniyet gelişti ki Türkiye’nin kuruluşundan sonra, son 50 yılda bizi mücadelemizi bastırmak ve tasfiye etmek içinde korkunç bir şovenizm derinleşti. Türkiye toplumunun kafasında bir yalan inşa edildi bize dair, Kürtlere dair, PKK mücadelesine dair… Bunun kırılması açısından da yapılan açıklamalar gerçekten anlamlıdır. Bir şeyi sarsıyor. Şunu söylemesi önemli: ‘Kürtsüz Türk, Türksüz Kürt olmaz.’ Bu söylem bir Kürt varlığının da olduğunun kabulü oluyor. Şimdi o zaman bunun yasal-anayasal haklarının verilmesi lazım. Anayasa’da tanınması lazım. Bu konuda söylem düzeyindedir” dedi.

‘Meclis Kürt sorunu ile ilgilenmeli’

Türkiye’nin en ağır sorunun Kürt sorunu olduğunu vurgulayan Hêlîn Ümit, şöyle devam etti: “Meclis eğer ilgilenecekse, bu sorunla ilgilenmeli. Şimdiye kadar TBMM o kadar gündem dışı, o kadar tali konularla ilgileniyor ki o yüzden de hiç bir etkisi kalmamış durumda. Bu yürütme erki tarafından bilinçli mi yapılıyor, bilinçsiz mi yapılıyor bunlar tartışılabilinir. Evet başkanlık sistemiyle birlikte Türkiye parlamentosunun etkisi azaldı, azaltıldı. Fakat yine de parlamento var ve Türkiye genelini temsil ediyor. Partiler üstü olan bu konudan bahsediyoruz. Bu Kürt sorunu, Kürt sorununun çözümü konusunda atılacak adımlar sadece AKP-MHP’ye bırakılamaz. Böyle çözüm olmaz. Bu Türkiye’nin genel sorunu. Meclisin bu konuda ortaklaşması lazım. O yüzden de başından itibaren hem biz hem Önderliğimiz hızla bir komisyon kurulmasını önerdik, dile getirdik. Şimdi bu konuda da sanki kurulacakmış gibi gözüküyor ama oyalama bu konuda da yaşanıyor, zamana yayma!  Aslında şu ana kadar kurulmuş olması gerekirdi, çalışıyor olması gerekiyordu bu komisyonun. Aslında Türkiye’deki siyasi partilerin çoğu komisyon kurulması taraftarı. Yapılan açıklamalar öyle. İYİ Parti ayak diriyor. Belki Zafer Partisi işin içine girmeyebilir. Onlar da zaten çok etkili değiller. Ama başta ana muhalefet partisi olmak üzere, DEM Parti zaten içinde, diğer Gelecek Partisi, DEVA Partisi… Genel olarak komisyonun kurulması ve çalışması konusunda güçlü bir eğilim var Türkiye siyasetinde. Peki niye olmuyor? Bizde bunu sorguluyoruz. Bu konuda anlaşıldığı kadarıyla yine Bahçeli’nin çok açık beyanları oldu kurulması yönünde. Geriye bir AKP kalıyor. Demek ki AKP istemiyor. Çıkan sonucu söylüyorum. Burada gördüğümüz AKP’nin tümü de değil aslında.”

‘AKP içerisinde savaşın sürmesini isteyen kanat var’

AKP içerisindeki çelişkilere dikkatleri çeken Hêlîn Ümit, “AKP içerisinde bir kanadın sanki bu süreci istemediği, savaşın devam etmesini istediği görülüyor. Çünkü son 20 yıldır oluşan savaş ikliminden nemalanan rantiye kesimi oluştu. Medyasından sermayedarlarına kadar. AKP’nin siyasi tablosuna bunlar yansıyor. Medyada bazı tipler var, bununla karınlarını doyuruyorlar. Kürtlere, PKK’ye küfretmekle karınlarını doyuruyorlar. Ekmek kapıları yani… O yüzden bu kapıların kapanmasından çok korkuyorlar” dedi.

‘Komisyon kurulacak, yasa çıkaracak’

Silah sanayinde de özel sektörün de AKP döneminde geliştirildiğini kaydeden Hêlîn Ümit, “Geçmişte orduya aitti. Devlete aitti, kamu malıydı. Son yıllarda özel sektörde bu konuda gelişti. Nemalanan var. Örnekte verebilirim, Bayraktar. Savaşın bitmesini istemeyen, PKK’nin savaşmasını isteyen, bu sorunun böyle devam etmesini isteyen ve bunun üzerinden kendisini yaşatmak isteyen bir kesim var. Fakat mevcut toplumsal ve siyasal baskıya dayanamayacak AKP, kurulacak bir komisyon. Ne yapacak bu komisyon, mevcut bütün yasaları çıkaracaklar. Bu sorunun çözülmesi için tartışacaklar, izleyecekler, gerektiği kadar alt komisyon oluşturacaklar” dedi.

‘Tarihe ortak bakış açısına ihtiyaç var’

“Tarihe, geçmişe birlikte bakamayanlar, geleceğe birlikte bakamazlar” diyen Hêlîn Ümit, “Bizim tarihe bakışımızla, Türkiye egemenlerinin ya da Türkiye’deki tarih yorumu aynı değil. Tarihe de birlikte bakmamız lazım. O yüzden bir hakikatleri araştırma, gerçeği araştırma gerekiyor. AKP’nin temel argümanı nedir? Diyor ki; ‘Ben iktidara geldikten sonra Kürt varlığını tanıdım. Kürtlerin haklarını verdim. Kürtçe televizyon TRT-6 var. Kürtçe yayın yapılabiliyor’ diyor. Yasal, anayasal bir çerçeve yokken! Tarih bize Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Kürtlerin asli unsur olduğunu gösteriyor. Bunun yasallaşması yok. Çünkü tarihe bakış açımız farklı. Mevcut Türkiye egemenleri, siyasetçileri tarihi böyle okumuyorlar. Bizim bu tarihe ortak bir bakış açısına ihtiyacımız var. Türklerin, ilk Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmesiyle başlayan süreç, Kürtler yaşadığı ilişkiler, çelişkiler, bunlara dayanmazsa, bir halklar arası ilişki her zaman bozulmaya müsaittir. Bu uzak tarih açısından böyle. Yakın tarih açısından da sürecin ismini ne koymuşlar. ‘Terörsüz Türkiye’. Kesinlikle reddediyoruz. Biz bu kavramı kesinlikle reddediyoruz” şeklinde konuştu.

‘Terörsüz Türkiye’ söylemi değişmeli’

PKK’nin Kürt halkının en meşru mücadelesi olduğunu vurgulayan Hêlîn Ümit, şunları söyledi: “Kürt halkının 52 yıldır sürdürdüğü mücadele olmasaydı, bugün Kürtlerden kimse bahsedemezdi. Bunların da açığa çıkarılması lazım. Cumhuriyet tarihi boyunca bir tepki olarak gelişti. PKK’nin çıkışı buna tepkidir. Bazıları çıkıyor diyor; Amerikan’ın uydusu, şu getirdi, şunların maşası… Bu kadar Türkiye toplumuyla dalga geçmek olmaz, Türkiye halkına bu kadar hakaret etmek olmaz. Bakın Türkiye halkı diyorum; çünkü Kürt halkı gerçekleri biliyor, hakikati biliyor. Ama Türkiye halkında gerçekler o kadar çarpıldığı için şu anda deli gömleği giymiş gibi kendi haklarını dahi savunamıyor. Bundan dolayı savunamıyor. Çünkü tarihi bilmiyor. ‘Terörsüz Türkiye’ söyleminin değişmesi lazım. Bundan da öte geçmişe ortak bakabilmeli, birlikte değerlendirebilmeliyiz. Bu olursa gerçek kardeşlik süreci olur. Ne diyorlar, ‘Mili Birlik ve Kardeşlik’ süreci olarak da değerlendiriliyor. Kürtlerle Türkler arasında kan bağı yok. Ayrı halklardır. Peki kardeşlik ne üzerine olacak. Zihniyet birlikteliği üzerine olacak. Zihniyette ortaklaşma olursa kardeşlik olur. Kürtler Aryenik, Türkler Ural Altay grubundan geliyor. Köken olarak da ayrı, ama biz diyoruz ki; ortak bir ulus, demokratik ulus olabiliriz. Geleceği birlikte inşa edebiliriz. Geçmişte bu olmuş. Geçmişte Kürtlerle Türkler birlikte durmaktan kazanmışlar. Bunu görüyoruz. O yüzden Önderliğimiz sürekli geçmişe örnek veriyor. Selçuklulara, Alparslan’a örnek veriyor. Bunları çarpıtmaya gerek yok. Birlikte kazandık. Türklerde, Kürtlerde kazandı. Şöyle değil; Türkler geldi biz neden bunlara kapıları açtık 1071’de, bu bize kaybettirdi. Bunlar son kapitalist modernitenin milliyetçi dalgasıyla gelişen süreçlerdir. O anlamıyla komisyon bunlara çözüm bulmalı. Komisyon sadece pratik adımların nasıl atılacağını değil, bir de Cumhuriyet tarihinin başında ne hedeflendi? Katı bir Türk uluslaşması hedeflendi. Başarısız oldu. Bugün kabul ediyorlar; ‘Biz başarısız olduk’ diyorlar. Şimdi ikinci Türkiye yüzyılını yeniden kuralım diyorlar. Katılıyoruz. Ama bunun demokratik uluslaşma temelinde ortak zihniyete dayalı, kardeşlik hukuku inşasıyla yapılması gerekir.”

Geçmişle yüzleşmenin önemine işaret eden Hêlîn Ümit, “Asla unutmamak, unutturmamak lazım. Hafızasız bir toplum geleceğini sağlıklı inşa edemez. Bir insan düşünün ki; ne yaşadığını bilmiyor. Bir çocuk gibidir, hep muhtaçtır. Toplumlarda böyledir. Toplumların hafızası ne kadar güçlü ise, yaşadıklarını ne kadar anlamlandırırsalar, dersler çıkarırsalar, geleceğini inşa ederler. Şöyle de değil ama bazıları yarıştırıyorlar. Öyle de değil. Çözümleme, birlikte yaşamaktan uzaklaştıran ne varsa onları tespit edip, giderme ancak böyle bir ortak yaşam olur. Yoksa bizi zorla bir kafese de eve de koysalar, biz böyle bakamazsak; o evin içini cehenneme çeviririz. Eğer Türkiye bir vatan olarak çatı ise; o çatının altında birlikte yaşanacaksa, geçmişimize birlikte bakmayı öğrenebilmeliyiz. Komisyon çalışmaları açısından da en önemli gördüğüm şey budur” diye belirtti.

‘Savaşta ısrar eden Türk ordusu gerçekliği var’

Sürecin silah bırakma üzerinden tartışılmasının doğru olmadığının altını çizen Hêlîn Ümit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Herkesin merak ettiği altın soru bu oluyor herhalde… Önderliğimizin 27 Şubat çağrısı ardından gerekli adımlar atıldı ve kongremizde gerekli kararları aldı. Bunun en önemlisi de Türkiye’ye dönük silahlı mücadelenin sonlandırılmasıydı. Şu anda biz bu kararı almış bulunuyoruz ve uygulamadadır. Zaten aslında da ilk çağrıdan sonra da biliyorsunuz ateşkes ilan etmiştik. Buna da cevap gelmedi. Halen Medya Savunma Alanları’nda birçok yerde Türk ordusunun hareketliliği devam ediyor. Arkadaşlarımızın bulunduğu tünellere saldırılar devam ediyor, şehadetler yaşanıyor. İki gün önce HPG-BİM açıklama yaptı. Savaşta ısrar eden Türk ordu gerçekliği var. Ordu siyasetten bağımsız kendi kararlarını almıyor. Siyasetin tutumunu gösteriyor bu saldırılar. Yani Türkiye’deki yönetimin, iktidarın yaklaşımını gösteriyor. O anlamıyla bu durum herkeste kaygı uyandırıyor. Bu tür tartışmalar siyasi adım atılmadan, hukuki güvence sağlanmadan, silah bırakılma dayatılması bir nevi teslimiyet dayatması oluyor. Biz bunu böyle anlıyoruz. Ben şuna şaşırıyorum, Türk Devleti, istihbaratı bu kadar yıl bizimle savaştı, gerçekten bizi tanımıyorlar mı? PKK’de teslim olunmayacağını bilmiyorlar mı? PKK 14 Temmuz Direniş çizgisinde şekillenen bir harekettir. Zindandaki direnişçileri teslim alamadın, dirhem dirhem kendilerini erittiler. Bugün birçok tünelde de arkadaşlarımız birçok zorlukla karşı karşıyalar. İnsanüstü bir iradeyle mücadele ediyorlar, duruyorlar. PKK ile teslimiyeti yan yana getiremezler, kimse getiremez. Bildikleri halde bu dayatma nedendir? Ya gerçekten çok beceriksizler, bilmiyorlar, tanımıyorlar. Eğer bilinçli olarak yapıyorsalar da sabote etmek istiyorlar. Yani böyle bir dayatma gerçekten başta Önderliğimizin büyük emeğiyle, Türkiye, Kürdistan toplumunda yaşanan bu heyecanı, beklenti, ciddi bir destek varken; yine gerçekten Türkiye’nin geleceği açısından da çok yeni bir döneme ilerliyoruz.”

1990’ların zihniyetiyle hareket edildiğini dile getiren Hêlîn Ümit, “F-16’lar bundan önce tepemize bomba atıyordu. Şimdi gelip gidip teslimiyet içeren bildiriler atıyorlar. Bunlardan vazgeçmek lazım. Bunların kaygıyı derinleştirdiğini, süreç konusunda sorgulamaları derinleştirdiğini herkesin bilmesi lazım” dedi.

‘Kürt toplumu kimliğini PKK ile kazandı’

Kürt toplumun kaygılarını da anladıklarını kaydeden Hêlîn Ümit, “Kürt toplumu kimliğini PKK ile kazandı. Süreç hızlı gelişti. Onurunu onunla kazandı. Kürtler birbirinin yüzüne bakabiliyorsa, diğer halklarla yüz yüze bakabiliyorsa, yürüttüğü onur savaşıyla oldu. Böyle bir gerçeklik var. Kimse bize böyle silah bıraktıramaz. Farklı anlaşılmasın. Diyelim ki; silah bıraktı ne olacak? Bunlar idealleri olan, amaçları olan insanlar, biz öyle sıradan insanlar değiliz! PKK’de bu mücadeleyi yürüten özgürlükçü yapı, sistemin sunduğu bütün şeyleri elinin tersiyle reddetmiş, yeni bir yaşam kurmak istemiş. Yeni bir dünya kurmak istemiş, idealist insanlar, amaç insanları. Bunlar tartışılmadan, koşullar oluşturulmadan, şöyle mi isteniyor. Silahlar teslim edilsin, gelinsin, cezaevine girilsin. Orada kalsın suçlu gibi. Böyle mi istiyorlar. Biz suçlu değiliz ki, biz tarihin gördüğü en haklı mücadeleyi yürüten hareketin elemanlarıyız. Hiç kimse bir Apo’cuya, bir PKK’liye böyle yaklaşamaz. Bu tür tartışmalar yanlış” uyarısında bulundu.

‘Sorunun kaynağı tartışılmalı, çözümü tartışılmalı’

Türkiye’de toplumsal barışı geliştirmek isteyenlerin sorunu tartışması gerektiğinin altını çizen Hêlîn Ümit, “Sorunun kaynağını tartışmalı, çözümü tartışmalı. Mesela diyelim ki; biz silahları bıraktık, sorun çözülmez ise yarın başka gruplar çıkar. Çıkacaktır. Sorun kendini dayatıyor. Derler ya, gerçeklerin açığa çıkma gibi bir özelliği vardır. Sorunların da kendini dayatma gibi bir özelliği vardır. Toplumsal sorun kendi çözümünü arar, öyle ya da böyle, yanlış ya da doğru yöntemlerle ama arar. Bir çatlak yaratır. Bir daha benzer şeyleri yaşamak istemiyorsak, daha sağlıklı bir sürecin yaşanması isteniyorsa; yeni bir Türkiye, yeni bir Kürdistan’a uyanılmak isteniyorsa, böyle yaklaşılmalı. Programa gelirken, yanımda genç kadın gerilla grubu vardı, ‘silah bırakma’ sorusunun sorulacağını söyledim ‘Ne diyorsunuz; silah bırakır mısınız?’ dedim. ‘Bırakmayız’ dediler. ‘Ne olursa bırakırsınız’ dedim; ‘Diljin arkadaş, Önderliğimizin fiziki özgürlüğünün sağlanması lazım. Önderliğimizin bu süreci yürütmesi lazım. Silah tartışması olacaksa, bunu önderliğimiz bizimle yürütmeli’ dedi. Arkadaşların bir isteği budur. İkinci istemleri Meclis Komisyonu tartışılmalı, Kürt kimliği yasal olarak tanınmalı. Bu çerçevede bir şey söylediler. Türkiyeli yetkililer, en yeni arkadaşımıza sorsunlar, aynı cevabı alacaklar” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa tartışmaları

“Yeni Anayasa” tartışmalarına değinen Hêlîn Ümit, şöyle konuştu: “Bunun üzerine çalışmak lazım. Çerçeve olarak şunu söyleyebilirim. Türkiye’de bugüne kadar çeşitli anayasalar yapıldı. Fakat bu anayasaların temel özelliği demokratik olmamasıydı. Darbe ürünü olmaları, üstten indirgemeci anayasalar olmasıydı. O yüzden toplumsal sözleşmeden bahsedeceksek, bir toplumsal sözleşme olarak yeni bir Anayasa’dan bahsedeceksek, bunun demokratik olması çok önemli. Türkiye’de yaşayan tüm toplumsal kesimlerle belli bir tartışma ve ilişki içerisinde bunun şekillenmesi lazım. Çünkü şimdiye kadarki anayasaların temel hastalığı, üsttenci olması. Bugün eğer biz şeyi Osmanlı’nın bakiyesi ardından kurulan, sadece Türk uluslaşmasına dayalı bir yapı esas alındı diyorsak, bu üstten dayatmacılıkla ilgiliydi. Şimdi bakın bunları da sağlıklı tartışmak lazım. 1921 Anayasası’nı özgün ele alıyoruz, çünkü o Anayasa Anadolu’da yürütülen kurtuluş mücadelesinin çok canlı olduğu, Türkiye’deki dinamiklerin çok güçlü olduğu bir dönemde gerçekleşti. Erzurum Kongresi’ne Mustafa Kemal Kars vekili olarak katılıyor. Kürt kimliği reddedilmemiş, diğer halklar açısından da böyle bir gerçeklik var. Türkiye’deki etnik yapılar canlı ve o süreci sahipleniyorlar. 1921 Anayasası o şekilde şekilleniyor” dedi.

Hêlîn Ümit, ancak sonrasında 1924 ve devamı Anayasaların darbeci izler taşıdığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Üstten değil de tabandan gelişen bir şekilde inşa etmek gerekir. Anayasalar değişmez belgeler gibi yaklaşan bir kesim var. Oysaki toplumların eliyle inşa edilen bir şeyden bahsediyoruz. O zamanın koşulları başkaydı, şimdinin koşulları başka. Bir yere kadar insan anlam veriyor -meşrulaştırmak için söylemiyorum- Türkiye’nin oluştuğu koşullarda Osmanlı yakın bir hafıza, imparatorluk dağılmış, birçok halk milliyetçilik temelinde kopmuş, bu dar bir savunmacılık anlayışını geliştirmiş. Anayasa’ya bu damgasını vurmuş. Türkçülük açısından söylüyorum. Şimdi dünya değişti, bölge değişti, insanlık değişti, gelişme var. Bu kadar doğmatizm, tutuculuk, gericiliktir. Mevcut durumda ısrar etmek gericiliktir.”

Kürt sorununda çözümün Anayasal ve toplumsal sözleşmenin şart olduğunun altını çizen Hêlîn Ümit, “Ancak bu temelde gerçekleşebilir. Bunun da çok sağlıklı yürümesi ve birçok kesimin içine girerek, sahiplenerek, katılarak geliştirebileceği bir Anayasa tartışması yürütmek gerekli. Şimdi AKP bir komisyon oluşturmuş, Erdoğan’ın talimatıyla 11 kişilik, onlar çalışıyor. Bir komisyonun oluşmasıyla Türkiye’de demokratik anayasa oluşmaz. Bir taslak, bir çerçeve oluşturabilirler ama bunun mutlaka çok geniş kesimlerce tartışılması ve Türkiye toplumunun zenginliğine, gerçekliğine, sosyopolitik yapısına hitap eden bir düzeye getirilmesi gerekir” diye belirtti.

CHP’ye yönelik operasyonlar

Hêlîn Ümit, iktidarın CHP’ye yönelik operasyonu değerlendirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mevcut Türkiye’nin siyaset tablosu kaynıyor. Olan biten de çok olumlu değil. Bir yandan Türkiye’nin demokratikleşmesini gündeme taşıdığımız böyle bir süreçte CHP’ye yönelik bu tarz operasyonlar, bir yerde bir suç, bir yolsuzluk vardır, elbette bunlarla mücadele edilmeli ama ortadaki tablo bunu aşan bir durum. CHP’ye dönük sert bir saldırı var. Sağlıklı bir ortam değil. Bu, içinde bulunduğumuz süreci olumsuz etkiliyor. Acaba gerçekten süreci akamete uğratmak ya da tersinden kontrol etmek için mi böyle bir süreç yürütülüyor diye insan düşünüyor. Bizim yürüttüğümüz tartışmalarda bu da var. Bu gündem olmasa, Türkiye esas olarak Kürt sorunu ve içinde bulunduğumuz süreci tartışacak. CHP başta olmak üzere diğer partiler bu sürecin gelişmesine dönük tutum takındılar. Daha güçlü bir ses çıkacak, acaba bu engellenmek mi isteniyor. Böyle bir soru işareti var, bir acaba var. Sonuca ulaşmış bir düşünce olarak söylemiyorum ama böyle bir soru işareti var.

Ana muhalefet partisi CHP, şimdiye kadar Türkiye’nin demokratikleşmesi ekseninde çalışma yürütmedi. Ne kadar demokrasi ve demokratikleşme kavramını kullansa da Türkiye’nin kurucu partisi olduğunu iddia ederek, ona sığınarak mevcut iktidarın savaş politikalarına hep angaje oldu, arkasında durdu. AKP iktidarını önemli oranda ayakta tutan bir güç haline dönüştü. Sadece biz söylemiyoruz, Erdoğan’ın kendisi de ‘iyiki böyle bir muhalefet var’ diyor. Ona dua ediyor, ondan beslendi AKP. Şimdi gelinen noktada yürütülen demokrasi mücadelesi midir, yoksa iktidar kavgası mıdır? Bu soruyu iyi sormak lazım. CHP cenahında da muhalefet cenahında da demokratikleşme temelinde yürütülen bir kavga yok. Bir mücadele yok. Bazılarının ‘Bakın, Kürtler AKP ile anlaştı, DEM Parti Cumhur İttifakı’na dahil olacak, Kürtler AKP’nin yanında duracak’ gibi söylemler var. Böyle bir durum yok.

CHP bu tarihi dönemde rolünü oynayabilirdi!

En azından Kürt Özgürlük Hareketi olarak tutumumuzu şöyle açıklayayım. Türkiye’de kim demokratikleşme kavgasını yürütürse, demokratikleşme bayrağını kaldırırsa biz arkasında yürürüz. Mesele bu. Ama mevcut durumda tablo öyle görünmüyor. Önümüzdeki seçimleri kazanmaya dayalı CHP’nin bir stratejisi vardı. Buna dönük bir yaklaşım geliştirdi. Bir iktidar kavgası üzerinden… Güncel olarak Türkiye’nin yaşadığı yakıcı sorunlara çözüm üreten, bunun arayışında olan, bunun kavgasını yürüten bir tutum yok. Bu kadar tarihi bir dönemden geçiyoruz, gerçekten Türkiye tarihi açısından olumlu anlamda bir kırılma noktası, en azından yaşadığımız süreci ona çevirmeye çalışıyoruz, CHP rolünü oynayabilirdi. AKP’nin ayak diremelerine, ideolojik ya da zihniyet olarak anti demokratik yaklaşımlara, sosyal demokrat çizginin Kürt varlığının anayasal güvenceye alınması, bu sorunun hukuki ve siyasi zeminde çözülmesi için en azından sağ partilere göre daha önde olması gerekmez mi? Böyle olması gerekirken, biz böyle görmüyoruz. Bu anlamıyla CHP içerisindeki durumun da çok parçalı olduğunu ifade edebilirim. Fakat Özgür Özel’in bu sorun kapsamında yaptığı açıklamalar da negatif açıklamalar değil. Arkasında olduğunu söylüyor, desteklediğini söylüyor, demokratik bir masa kurulduğunda içinde olacağını söylüyor. Bunlar anlamlı ve değerli. Bunları önemli görüyoruz.

Bu Türkiye’nin meselesidir, partilerin değil

İktidar cenahı, AKP-MHP, özelde de AKP açısından şöyle bir şey var; bu süreçten elbette çıkar sağlamaya çalışıyor. Oyları düşmüş, yükseltmek istiyor. Kürtleri yeniden arkasına almak istiyor. Yitirdiği enerjisini Kürtlerin enerjisi ile kazanmak istiyor. Çünkü Kürtler özgürlükçü bir halk, yeniyi arıyor, kiminle olsa onu sürüklüyor. Kürtler böyle bir dinamizm. Demokratik ulus böyle bir dinamizm. Bunu arkasına almak istiyor AKP, fakat bu mesele Türkiye’nin meselesidir, partilerin meselesi değildir. Hiçbir partiyle bir anlaşma yoktur. Partiler üstü bir mesele. Türkiye halklarının, emekçi sınıfının kaderini ilgilendiren bir durumdan bahsediyoruz. O anlamıyla hiç böyle tartışmalara gerek yok, geriye çeken şeylere gerek yok. Mesela şu tartışma çok geri, çok anlamsız; ‘İşte İmamoğlu içeride olacak da Öcalan dışarıda mı olacak!’ Bu çok geri bir tartışma. Bu şantaj gibidir. İmamoğlu gerçekliği ayrı bir gerçeklik, Öcalan gerçekliği, Önder Apo gerçekliği çok ayrı bir gerçeklik. Önder Apo bir halkın lideri, bir özgürlük önderliği! 27 yılını mutlak tecritte geçirmiş bir Önderlikten bahsediyoruz. Böyle ele almak, kesinlikle süreci çok geriye çeken tartışmalardır.

Bizim derdimiz demokratik toplumu inşa etmek

Muhalefet kanadından da bunlara bir dur demek lazım. Biz bu iktidar kavgasının bir tarafı olamayız, halkımız olamaz. Bizim derdimiz başka. Bizim derdimiz yeni Türkiye’yi gerçekten demokratik ulus temelinde inşa etmek, demokratik toplumu açığa çıkarmak, iktidardan da nemalanmak değil. Halkımızın da böyle bir beklentisi yok, halkımızın çok makul talepleri vardır.”

‘AKP de CHP de bir bütünlük içerisinde değil’

Hêlîn Ümit, AKP’nin de CHP’nin de bir bütünlük içinde olmadığına dikkat çekerek, “CHP’nin bünyesinde demokratik bir birikim var. Gerçekten Türkiye demokrasisine inanan liberal demokratlar var, Türkiye’nin belli bir standarda kavuşmasını savunan bir kesim var. Bir de milliyetçi, şovenist bir kesim var. O kesimler Cumhuriyet sonrası şekillenmiş klasik CHP çizgisini savunanlar, savaşın bitmesini istemeyenler, onlar içerisinde de benzer biçimde sermayedarları var. Mevcut Türkiye’deki milliyetçi tablonun sürmesini istiyorlar” şeklinde konuştu.

‘Mahirlerin, Denizlerin çizgisini 52 yıl boyunca sürdürdük’

Barış ve Demokratik Toplum sürecinde demokratik güçlerin yaklaşımını da değerlendiren Hêlîn Ümit, “İlişkide olduğumuz demokratik sol sosyalist kesimleri sürecin başından itibaren bilgilendirmeye çalıştık, bilgi verdik. Görüşlerini almak istedik. Yine varsa eleştirileri, doğrudan bize iletmelerini istedik. Anlaşılmayan, anlamadıkları hususlar varsa, bizlerle doğrudan paylaşmalarını istedik. Çünkü Kürt hareketi çok yönlü özel savaş saldırısının altındadır. Bizim dostlarımızla birlikte olmamız önemli, biz bunu önemli görüyoruz. Biz bir çizgi sahibiyiz ve bu çizgiyi 52 yıllık sürdürdük. Bu, Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin yoldaşı olmak demekti. Biz Kürdistan dağlarında hep o çizgiyi güncelleyerek ayakta tutmak istedik. O bayrağın kaldırıcılarından olduk, elimizde hep o bayrak oldu. Önder Apo da vurguladı, bizim Kongre sonuç bildirimizde de var. Bu kongreyle de ilgili değil, çıkışımızdan itibaren böyle, biz sosyalist bir gücüz. Şu anda da demokratik sosyalizmi savunuyoruz. Aslında sadece Kürdistan’daki ulusal sorun, kimliksel sorun değil, özgürlük problemine cevap arıyoruz ve bunun sosyalizm ile gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Kongremizin sloganı: ‘İnsan olmakta ısrar, sosyalizmde ısrardır:’ Eğer insansan, insan olarak kalacaksan, sosyalist olmalısın. Bu böyle bir çağrı anlamını taşıyor. Tüm dünyaya, evrensel düzeyde bir çağrı anlamını taşıyor. O anlamıyla Türkiye sol sosyalist hareketleri Cumhuriyet’in başlangıcı ve günümüze kadar çok büyük bedeller verdiler. Bir sol, sosyalist mücadele geçmişimiz var. Bu çok saygı duyulacak, çok onurlu bir geçmiş. Türkiye’nin en aydınlık yüzleri bu yolda, en aydınlık yürekleri bu yolda kendini feda ettiler. Bu unutulacak değerler birikimi değil. Tam tersine, biz şunu yapmak istiyoruz: Varsa yürüdüğümüz yolda sorunlar, eksiklikler, bunları gidermek istiyoruz, demokratik sosyalizm çıkışı budur. Yine Türkiye Barış ve Demokratik Toplum çağrısı temelinde açılmak istenen yol, Türkiye’de sosyalizm mücadelesinin, emekçilerin mücadelesinin, kadınların mücadelesinin önünü açmak. Öyle bir aşamaya taşımak istiyoruz. Bunu anlayanlar var. Gerçekten bunu bir değişim dönüşüm olarak görenler var, ‘biz de katılırsak gerçekten Türkiye’de sadece Kürtlere karşı değil, Türkiye’nin demokratik sol sosyalistlerine yönelik 100 yıldır yürüttüğü baskı politikalarını birlikte parçalayabiliriz’ diyerek katılanlar var. Bir de doğmatik, reel sosyalizmin bakış açısıyla yaklaşan, ulus devletçi, herşeyi devletçi çözümde arayan yaklaşımla yargılamaya girişenler var. Zamanla daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum” ifadelerinde bulundu.

‘Süreç gelişme gösterecekse, medya ağzını yıkamalı’

Barış ve Demokratik Toplum sürecinde Türk medyasının savaş dilindeki ısrarı üzerinde de duran Hêlîn Ümit, “Medya Türkiye’de bağımsız değildir. Para komutan çağından geçiyoruz. Önderliğimiz ‘Parallah’ diyor. Para Allah olmuş! Türkiye’de medyada iktidarın güdümünde şekilleniyor ve o temelde yayın yapıyor. Biz medyanın diline bakarak, Türkiye’de devlet politikalarının çıkarsamalarını yapıyoruz. Gerçekten bu süreç gelişme gösterecekse, medya ağzını yıkamalı. İlk destur, ağzını yıkamak, ağzını temizlemek… Doğru konuşmak, gerçeklere saygılı olmak. Bu konuda toplumun, halkın, kadınların çıkarlarına saygılı olmak düzeye gelmek lazım. Bir ‘terör’ kavramı, Önder Apo’ya hitapya uçluklar, kesinlikle bizim kabul edebileceğimiz şeyler değil. Eğer doğru bir ilişki kurulacaksa, bu kavramlarla kurulacak, zihniyet kavramlarla kurulur. Düşünceyi belirleyen şey kavramlardır. Hangi kavramları kullanırsan, o zihniyete sahipsin” diye konuştu.

‘Bu medya diliyle yeni Türkiye oluşamaz’

“Yeni bir dile, yeni kavramlara ihtiyacımız var” diyen Hêlîn Ümit, “Bıraksınlar bu tekrarı. Biraz yenilikçi olsunlar, biraz heyecan yaratsınlar, biraz değişsinler. Başta medyanın değişmesi lazım. Bu medya diliyle yeni Türkiye oluşamaz, yeni zihniyet oluşamaz. Bunun mutlaka değişmesi gerekir” uyarısında bulundu.

‘Bu daha başlangıç, Önder Apo yürüyüşüne yeni başladı’

Hêlîn Ümit, Abdullah Öcalan’ın paradigmasına ve tarihi çağrısına desteklerin önemini vurgulayarak, “Kürdistan’da yürüttüğümüz mücadelenin karakterini çok iyi anlamak lazım. Kürdistan nasıl bir yerelliği temsil ediyor. Bunu anlamadan, yarattığı etkiyi de anlamak çok mümkün değil. Bu coğrafya, bu topraklar, bu insanlar, tarihin ilk halkı, ilk toplumsallık bu coğrafyada oluşmuş, insanlık burada doğuş yapmış, insanlığın beşiği… Burada yaşanan değişim ve dönüşüm, buradan çıkış yapan her fikrin dünyaya etkisi çok fazla oluyor. Evet, dünyadaki diğer gelişmeler de bizi etkiliyor ama genelde Ortadoğu, özelde Mezopotamya coğrafyası insanlık açısından hep belirleyici oldu. Şimdi böyle bir etkiyi tekrar görüyoruz. Bu Önder Apo şahsında yeni dünya çıkışı oluyor, özgür dünya çıkışı oluyor. Tarih kökenlerine gittiğimizde bunu görmek lazım. İkincisi; modern dünya tıkanmayı yaşıyor. Kapitalist modernite çok ciddi bir krizin içerisinde, insanlık gerçekten anlam sorunu yaşıyor, anlam krizi yaşıyor. Dikkat edin, Alain Badion (Filozof) Önder Apo’ya yazdığı mektupta ne diyor; özgürlük, adalet ve hakikat için arayışı, onda yarattığı etkiyi söylüyor. Çünkü kapitalist modernite her şeyin içini boşalttı. Bir maddi yapılar yığını açığa çıkardı, herşeyden teneke sesi geliyor, anlam kaybı oluyor. Biraz vicdanı, duyarlılığı olan, köklerine bağlı olan her insanda Önderliğin yaptığı çağrı karşılık buluyor. İnsan, anlamla insandır. Bu daha başlangıç, daha zirvesi değil. Biz daha yeni başladık. Önder Apo’nun büyük bir emekle geliştirdiği, olgunlaştırdığı bu zihniyet dünyası, özgürlük sistemi yeni yürüyor, yürüyüşüne yeni başladı. Elbette arkasında 52 yıllık bir hazırlık var, ben bunun dünyayı değiştirecek bir güce sahip olduğunu biliyorum. Dünyayı bu fikirler değiştirecek. Entellektüeller, sosyalistler, düşünürler, demokratlar… Onları da heyecanlı günler bekliyor” dedi.

HABER MERKEZİ

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Ankara’daki kadınlar barış siyasetini konuşacak

Sonraki Haber

Sosyalizmin yeni ufuk arayışı

Sonraki Haber
Sosyalizmin yeni ufuk arayışı

Sosyalizmin yeni ufuk arayışı

SON HABERLER

Akdeniz Kadın Arabulucular Ağı’ndan DEM Parti’ye ziyaret

Akdeniz Kadın Arabulucular Ağı’ndan DEM Parti’ye ziyaret

Yazar: Yeni Yaşam
12 Haziran 2025

İSİG: 12 yılda en az 770 çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirdi

İSİG: 12 yılda en az 770 çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirdi

Yazar: Yeni Yaşam
12 Haziran 2025

Kürt siyasetçi Feridun Yazar mezarı başında anıldı

Kürt siyasetçi Feridun Yazar mezarı başında anıldı

Yazar: Yeni Yaşam
12 Haziran 2025

Gazeteci Rahime Karvar hakkında tahliye kararı

Gazeteci Rahime Karvar hakkında tahliye kararı

Yazar: Yeni Yaşam
12 Haziran 2025

Amed Barosu: Kayıtlı çocuk işçi sayısı 1 milyon 372 bin 

Amed Barosu: Kayıtlı çocuk işçi sayısı 1 milyon 372 bin 

Yazar: Yeni Yaşam
12 Haziran 2025

Hindistan’da yolcu uçağı yerleşim yerine düştü

Hindistan’da yolcu uçağı yerleşim yerine düştü

Yazar: Yeni Yaşam
12 Haziran 2025

Cemil Tugay işçi kıyımını duyurdu!

Cemil Tugay işçi kıyımını duyurdu!

Yazar: Yeni Yaşam
12 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır