Rojava Film Komünü tarafından çekilen ‘Heval Birako’ filmi, DAİŞ çetelerinin elinde esir kalan iki kardeşin direniş dolu hikayesini anlatıyor. Filmin öyküsü, Türk devletinin SİHA saldırısında katledilen gazeteci Nazım Daştan tarafından kaleme alındı
Zana Deniz
Kuzeydoğu Suriye’de 2015 yılından itibaren çalışmalarını sürdüren Rojava Film Komünü, bölgede birçok filmin çekimine katkıda bulunarak sinemanın gelişmesine yardımcı oldu.
Rojava Film Komünü tarafından 2024 yılının Ağustos ayında çekimlerine başlanan ve Ekim 2024’te tamamlanan “Heval Birako” filmi, DAİŞ çetelerinin elinde esir tutulan iki kardeşin öyküsünü konu alıyor.
Rojava’da Türk devletinin SİHA saldırısında katledilen gazeteci Nazım Daştan’ın hikâyesinden uyarlanan filmin senaryosunu yönetmen Önder Çakar yazarken, yönetmenliğini Numan Yiğit üstlendi.
Kuzeydoğu Suriye’de çekilen film 1 saat 53 dakika sürüyor. Aynı zamanda Êzidî toplumunun Şengal’de yaşadığı 73. Ferman da izleyiciyle buluşturuluyor.
Uzun süredir Kuzeydoğu Suriye – Rojava’da çalışmalarını sürdüren yönetmen Numan Yiğit ile “Heval Birako” filmine dair konuştuk.
Filmin öyküsünün şehit gazeteci Nazım Daştan’ın hikâyesinden senaryoya uyarlandığını belirten Numan Yiğit, “Rojava Film Komünü tarafından 2024’ün Ağustos ayında çekimlere başladık. 7 Ekim 2024 tarihinde ‘Heval Birako’ filminin çekimleri sona erdi. Hazırlık süreciyle birlikte çalışma üç ay sürdü. Film kolektif bir emekle ortaya çıktı. Öykü, katledilen gazeteci Nazım Daştan’ın hikâyesinden uyarlandı. Daha önce Nazım Daştan ile yönetmen Önder Çakar arkadaşımız bu hikâye üzerine sohbet etmişti. Önder Çakar bu sohbeti daha sonra senaryoya dönüştürdü. Ardından benim yönetmenliğimde bu film ortaya çıktı,” dedi.
Kardeşlerin yaşam mücadelesi
“Heval Birako” filminin 13 Kasım tarihinde Rojava’da gerçekleştirilecek olan Uluslararası Film Festivali’nde izleyiciyle buluşacağını belirten yönetmen Numan Yiğit, “Filmin savaş sahneleri ağırlıklı olarak Reqa’da çekildi. Diğer sahneler ise Qamişlo ile Amûdê arasında bulunan Sebahiya köyünde çekildi. Filmde DAİŞ çetelerinin elinde esir tutulan iki kardeşin hikâyesi anlatılıyor. Bu, bir arayış ve kavuşma öyküsüdür. Önündeki engellerin parapsikolojik boyutlarını da ifade eden bir anlatımı var. Film, halklar ve sinemaseverler tarafından gerekli ilgiyi görecektir. İlk gösterimini Amûdê Sinema Katliamı’nın yıl dönümü olan 13 Kasım tarihinde Rojava Film Festivali’nde yapacağız” dedi.
Êzidîlerin yaşadıkları izleyiciyle buluşacak
Êzidî toplumuna yönelik DAİŞ çetelerinin gerçekleştirdiği 73. Fermanı tüm yönleriyle izleyiciye aktardıklarını vurgulayan yönetmen Numan Yiğit, “Rojava’da ve DAİŞ saldırısı altındaki birçok yerde maalesef acı gerçeklikler yaşandı. Özellikle Êzidî halklara yönelik DAİŞ çeteleri tarafından dünyanın gözü önünde vahşice katliam ve soykırım gerçekleştirildi. Bu soykırımla birlikte aileler, kadınlar, çocuklar kendi gerçekliklerinden koparılmaya çalışıldı. Bu savaşın en büyük mağdurları kadınlar ve çocuklardı. Biz de çocukların kendi kültürlerinden, topraklarından ve halklarından DAİŞ çeteleri tarafından koparılmasına karşı verdikleri içsel mücadeleyi ve arayışı hikâyemizin merkezine koyduk. Çocukluğunu bile yaşayamadan DAİŞ çetelerinin elinde işkenceyle zorla tutulan iki kardeşin, Êzidî halkının binlerce yıllık fermanlara karşı direnişini ve mücadelesini ele almaya çalıştık,” dedi.
‘Halkın desteğini hissettik’
Rojava’da film yapmanın aynı zamanda bir mücadele gerçeğini ifade ettiğini belirten Numan Yiğit, “Rojava’da, Kürdistan’da sinema yapmak, film çekmek başlı başına kültürel bir direniştir. Bu bir savaş gerçeğini ifade eder. Film çekim sürecinde prodüksiyon engelleri, sorunlar, sıkıntılar yaşanıyor; ancak savaş ve olağanüstü hal koşullarında film yapmak ayrı bir mücadeledir. Bu engellerin üstesinden gelmemizin temel nedeni toplumun ve sanatseverlerin desteğidir. Halkın büyük bir desteği ve çabası var. Film üretiminde halk aktif biçimde destek oldu. Sinema emekçileri elbette çalışmanın öznesiydi; fakat halk da elinden geleni yaptı. Bu çalışmalar halkın desteği olmadan asla başarıya ulaşamaz. Bu çalışmamızda Êzidî halkının ve köylerinin ciddi desteği oldu. Bu durum engelleri ortadan kaldırıyor, çalışmayı kolektif bir aşamaya getiriyor,” dedi.
Rojava devriminin başlangıcından itibaren sinema da devrimle birlikte kendini geliştirdi ve bu açıdan sinemaya ciddi bir alan yaratıldı. Engellemelerle karşılaşan Kürt sinemacılar ve yönetmenler açısından Rojava devrimi bir sinema sahasıdır. Yüzyılın sineması içinde Rojava devriminin açtığı bu alandan kaynaklı Kürt sineması da kendine yer bulacaktır. Bu da Kürt yönetmenlerin, sinemacıların, set emekçilerinin ortak amaçla bir araya gelmesi ve bir kültürü, devrim sinemasını ve toplumsallığı savunmasıyla mümkün olacaktır. Aynı zamanda uzun yıllar saldırılardan dolayı gerçekleştiremediğimiz Rojava Uluslararası Film Festivali 13 Kasım tarihinde düzenlenecek. Festivale katılım oldukça yoğun. Bu tarz sinema çalışmalarını önemsiyoruz,” dedi.