• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
14 Mayıs 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Hipotezler II: Bizdeki durum

6 Ağustos 2018 Pazartesi - 23:04
Kategori: Yazarlar

600 yıl süren Osmanlı Devleti, merkezi-askeri feodal ve dolayısıyla da çok uluslu bir devletti. Ele geçirilen topraklardan ganimet, köylülerden de vergi (aşar) merkeze aksın, ayrıca asker devşirilsin devlet için yeterliydi; bunun için de tebaânın din adına halifeye ve güç adına padişaha itaat etmesi gerekliydi. Uzun imparatorluk döneminde pek çok köylü isyanları oldu, yerleşik yaşama geçmede direnenler oldu; hepsi kılıçla bastırıldı; “Baba devlet” anlayışı bu şekilde halkın genlerine kadar işledi. Merkezi-askeri yapısı gereği de bir türlü burjuva devrimini yapamadı. Cumhuriyet döneminde de “baba devlet” imgesi devam etti ve gerçekleştirilen askeri darbelerle bu iyice pekiştirildi. Askeri darbelere de toplumun ancak bilinçli sol yanı direndi ve kanlı bir şekilde bunlar da bastırıldı.

Bu gelişmeler, geniş halk yığınlarında,ister istemez “öğren(t)ilmiş çaresizlik” düşünce ve duygularının yerleşmesine yol açmıştır: “Ne yaparsan yap, sonucu değiştiremiyorsun”,  yani “yılgınlık ve teslim olma”. Bu durum, oldum olası sol muhaliflerin aşamadığı en büyük bariyeri oluşturmuştur. Bu öğren(t)ilmiş çaresizliği güçlendiren ise; halkın eğitimsiz bırakılması ve bu boşluğun din ile eski fetih günlerinin kahramanlık özlemleriyle (asla milliyetçilik değil!) doldurulması, büyük kitlelerin zaten okuyup araştırmadığı için solun bir “öcü” olarak gösterilmesi olmuştur. Böylelikle halk, devletten hep yakınmasına ve aslında solun kendi çıkarlarını savunduğunu görmesine rağmen, sürekli yenilen tarafta olmaktansa daha büyük güce biat etmeyi yeğlemiştir; dedeleri hep öyle ayakta kalmamış mıdır? “Bir şey yapılması gerekiyorsa devletimiz (büyüklerimiz) yapar” anlayışı, “ben odunu aday yapsam seçilir”,“Ay’a dört şeritli otoban yapacağımızı söylesek oy verirler”, “bize cahiller gerekir” anlayışı, hammaddenin tam da istedikleri tavda olmasını sağladıklarını göstermektedir.

Milli burjuva devlet kurulamadığı için, milliyetçilik, efsanelere dayalı mitler ile anti-komünist (kelimeyi bile yanlış yazar ve telâfuz ederler) ve antidiğer milliyetler düşmanlığından öteye geçememiştir; ne ABD üslerine, ne ülkenin parsel parsel emperyalistlere satılmasına, ne de yer altı-yerüstü zenginliklerinin talan edilmesine asla söz etmezler,hatta söz edenlere, “Bağımsız Türkiye” diyenlere saldırırlar. Halkın,dikkate aldığı tek şey “güç”tür; güç kimdeyse onu hemen kabul eder. Yeryüzünde en fazla işgale uğrayan ve en fazla “uygarlığın” gelip geçtiği yer Anadolu’dur ve Anadolu halkı, güç zayıflamaya ve yeni bir güç ortaya çıkmaya başlamaya görsün, hemen eskisini satar; yenisine “efendim biz de sizi bekliyorduk, eskisi yok mu ah o eskisi” deyiverir: Timur’un filleri ve Nasrettin Hoca! Sürekli yönetilmiş olan halk için kooperatif kurarsınız, ne yönetimine katılır ne bir katkı sunar, aralarından birisini (en çakalını) yönetici yapar çıkar!

Demek ki güce itaatin ötesinde, bir de “tembellik” işin içindedir, kendi düşünmez, uğraşmaz, onun yerine birileri düşünsün ister; yani enerji tasarrufu yapar. Tarlaya yüzyıllardır ataları ne ekiyorsa onu ekip biçmeye devam eder, köylerin yolları-evleri yüzyıl önce nasılsa öyledir; evinin duvarına bir bakraç kireç bile sürmez, sabahtan akşama “kayfede” pişpirik oynar, akşam TeVe başında ajansları izlerken büyük siyasetçi kesilirler; eski köye yeni adet getirmekten ve getirilmesinden hiç hoşlanmazlar, getirmeye çalışanı dışlarlar… Esnaf da benzer yapıdadır; hem büyük sermayeden yakınır, hem “tevekkül” eder.

Yarı sömürge montaj sanayisiyle az çok yeşeren işçi sınıfı da gerçekleştirilmemiş burjuva devriminden payını almıştır; feodal ilişkilerin sürdüğü toplumda bir ayağı köydedir ve akrabalar arası destek her daim yanındadır; yani zincirlerinden öte kaybedeceği şeyler vardır ve sınıf bilincine bir şekilde direnir. Emperyalizme bağımlı burjuvamız ise evlere şenliktir; ne burjuva kültürüne ne de dinamizmine sahiptir. Böyle bir zeminden,burjuva anlamda bile olsa demokrasi çıkması son derece güçtür; diktatörlükler hep işine gelir.

İnsan, evrimsel olarak hazza (doyuma) ulaşmaya, acıdan kaçınmaya programlıdır; park ve bahçelerdeki çiçekli alanları bile kestirmeden gidebilmek için yola çeviriverir. Hoş,bu park ve bahçeleri yapanlar da işlev anlayışından yoksun olduklarından veya amirlerine üstten geometrik ve harika görünen maketler sunduklarından ve “aferin” aldıklarından olsa gerek, kullanıma hiç uygun olmayan parklar yapmaya devam ededururlar…

Bir sonraki yazıda, son 16 yıldaki “değişimi” ele alacağız.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Bütün dağılınca parça kayboluyor

Sonraki Haber

Faşizm konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir

Sonraki Haber

Faşizm konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir

SON HABERLER

Gözlerden kaçmasın… Sekiz yaşındaki çocuk…

Sırrı Süreyya’nın dediği gibi… ‘Çocukların gözlerine bakarak…’

Yazar: Yeni Yaşam
14 Mayıs 2025

Rojava mutabakatı: Yeni-Osmanlıcılığın krizi

Keşmir’de savaş: Pakistan neden ‘dost ve kardeş’?

Yazar: Yeni Yaşam
14 Mayıs 2025

Kürtçe nasıl yaşam dili olur?

Kürtçe nasıl yaşam dili olur?

Yazar: Yeni Yaşam
14 Mayıs 2025

Bir bilgeye vefa kitabı

‘Dil varlığın evidir’

Yazar: Yeni Yaşam
14 Mayıs 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Gönülleri birleyecek toplumsal sözleşme ve barış

Yazar: Yeni Yaşam
14 Mayıs 2025

Yalnız ekonomi mi?

Ektiğinizi biçersiniz

Yazar: Yeni Yaşam
14 Mayıs 2025

Bakırhan: Öcalan konuşmalı ve müzakereye geçilmeli

Tuncer Bakırhan’dan Lozan açıklaması: Odağımızı kaybetmeyelim

Yazar: Yeni Yaşam
14 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır