HRW’nin de aralarında olduğu 3 kuruluşun yaptığı ortak açıklamada, Meclis’te kurulan komisyonun adaleti ve hukukun üstünlüğünü güvence altına alacak somut hukuki ve kurumsal reformlar önermesi gerektiğini vurguladı
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi ve Uluslararası Hukukçular Komisyonu, yaptıkları ortak açıklamada, Türkiye’deki partiler arası parlamento komisyonunun, görev ve yetkileri kapsamında Kürtler ve ülkedeki tüm diğer topluluklar için insan haklarını, adaleti ve hukukun üstünlüğünü güvence altına alacak somut hukuki ve kurumsal reformlar önermesi gerektiğini belirtti.
HRW ve diğer kuruluşlar komisyona kalıcı ve hak temelli bir barışı mümkün kılacak reformlara öncelik vermesi çağrısında bulunarak, yazılı bir brifing sundu. Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun önemine dikkat çeken kuruluşlar, “Komisyonun amacı, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi, milli birlik ve kardeşliğimizin pekiştirilmesi ve özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında çalışmalar yapmak” olarak açıkladı.
‘Yasalar değiştirilmeli’
HRW’nin Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, şunları söyledi:
“Kürt sorunu temelli 40 yıllık çatışmanın sona ermesi, yalnızca silahlı çatışmanın bitirilmesiyle değil; şiddet içermeyen siyasi faaliyet ve ifadeleri nedeniyle Kürtler ve diğer gruplara suç isnadında bulunulması ve insanların hapse atılması için uzun süredir kullanılan yasaların değiştirilmesine yönelik somut adımların atılmasıyla mümkün olacaktır. Partiler arası komisyonun elinde çatışma sonrası toplumunu şekillendirmeye katkı sunmak için eşsiz bir fırsat var. Komisyon insanları susturmak ve ötekileştirmek için kötüye kullanılan yasaların yürürlükten kaldırılması yönünde cesur tavsiyelerde bulunmalıdır.”
Brifing
“Türkiye’deki Kürtler ve diğer Tüm Topluluklar için İnsan Haklarının, Adaletin ve Demokrasinin Güçlendirilmesi” başlıklı brifing, üç kuruluşun Türkiye’de insan hakları ihlallerini ve hukukun üstünlüğü ile kuvvetler ayrılığına karşı müdahaleleri izleme, belgeleme ve dava takibi konularında yıllardır biriktirdikleri deneyime dayanıyor. Kuruluşlar, Türkiye’de özellikle Kürtler ve muhalif olarak görülen diğer kesimler aleyhine ayrımcı ve siyasi saiklerle uygulanan ceza hukuku hükümlerinin kötüye kullanılmasına odaklanıyor. Brifing, sorunlara dair eksiksiz bir analiz yapmayı hedeflemiyor ancak yapısal reformlara acilen ihtiyaç duyulan dört temel alanı ana hatlarıyla ortaya koyuyor. Kuruluşlar, komisyonun Türkiye’deki tüm bireyler ve topluluklar için insan haklarına saygılı, adil ve demokratik bir çatışma sonrası ortamın temellerini atabilecek uygulanabilir değişiklikler önermesi için çağrıda bulunuyor.
Brifingte öne çıkan dört başlık şöyle:
‘Terörle’ mücadele mevzuatında reform yapılması: Söz konusu mevzuatın silahlı gruplarla fiili ve somut bir bağlantısı bulunmayan çok geniş bir kesimi soruşturmak, özgürlüğünden yoksun bırakmak, kovuşturmak ve mahkum etmek için keyfi ve ayrımcı biçimde kullanılan muğlak ve aşırı geniş hükümleri yürürlükten kaldırılmalı ya da esaslı şekilde değiştirilmeli. Bu şekilde cezai takibatla karşı karşıya kalanlar arasında gazeteciler, avukatlar, insan hakları savunucuları ve diğer aktivistler ile görüşlerini barışçıl biçimde ifade eden insanlar yer alıyor.
Seçilmiş temsilcilere karşı ceza hukukunun kötüye kullanılmasına son verilmesi: Milletvekilleri, belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri dahil, seçilmiş muhalefet siyasetçilerinin keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılması, haklarında cezai takibat yürütülmesi ve görevden alınması yönündeki yaygın uygulamalara son verilmeli. Söz konusu seçilmiş görevliler, uluslararası insan hakları hukuku kapsamında korunan siyasi ifadeleri veya barışçıl faaliyetleri nedeniyle ve yalnızca bunlar gerekçe gösterilerek görevden alınmaktalar. Komisyon, demokratik alanın korunması ve özgür ve adil seçim hakkının güvence altına alınması amacıyla, seçilmiş birinin görevini icrasına getirilecek her türlü kısıtlamanın istisnai nitelikte olması, ciddi bir suç işlendiğine dair ikna edici kanıtlara dayanması, etkili yargısal denetime tabi olması ve özgür ve adil seçimler ile siyasi katılımı güvence altına alan uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarıyla uyumlu olması gerektiğini açıkça ortaya koymalıdır.
Barışçıl toplanma hakkının güvence altına alınması: Kamuya açık toplantı ve gösterilere yönelik sistematik kısıtlamalara ve bu hakkı kullanmaya çalışanların hukuki dayanaktan yoksun ve şiddet içeren polis müdahaleleriyle dağıtılmasına son verilmeli. Komisyon, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile bu alandaki uygulamalarda reform yapılması yönünde açık tavsiyelerde bulunmalıdır. Bu tavsiyeler, yetkililerin kitlesel toplantı ve gösterilerini demokratik katılımın olağan bir parçası ve katılımcı, çoğulcu bir toplumun göstergesi olarak görmelerini sağlayacak nitelikte olmalıdır.
‘Umut hakkı’nın tanınması: Salıverilme olanağı bulunmayan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını çeken mahpusların, salıverilme taleplerinin anlamlı ve gözden geçirilebilir bir usulle incelenmesi sağlanmalı. AİHM, Türkiye’deki mevcut sistemin AİHS’nin insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleyi yasaklayan 3. maddesini ihlal ettiğini tespit etmiş, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ise, tüm mahpuslar için gerçek ve nesnel bir salıverilme olanağını güvence altına alacak yasal reformların yapılması yönünde Türkiye’ye defalarca çağrıda bulunmuştu. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin koalisyon ortağı Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK ile çatışmanın sona erdirilmesi hakkında yaptığı Meclis konuşmalarında “umut hakkı”na açıkça atıfta bulunması dikkat çekmişti.
Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi’nden Ayşe Bingöl Demir, şöyle belirtti:
“Çatışmanın tarafları arasındaki diyalog süreci, kökleşmiş şiddet ve istisna hukuku döngüsünü kırmaya başlamak için tarihi bir fırsat sunuyor. Komisyonun, sivil toplum, hukuk örgütleri ve akademisyenlerin mevcut uzmanlığından yararlanması ve insan hakları ile hukukun üstünlüğünü güvence altına alan, sürdürülebilir bir barışın temelini oluşturmak için gerekli kapsamlı reformları savunma konusunda kapsayıcı ve geniş bir yaklaşım benimsemesi gerekir.”
Brifing ayrıca, komisyonun yargı bağımsızlığı ve ağır insan hakları ihlallerinde hesap verebilirlik konularını gündemine alıp bu konuda somut adımlar atılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Uluslararası Hukukçular Komisyonu Avrupa ve Orta Asya Program Direktörü Temur Shakirov, şöyle konuştu:
“Komisyonun görevini yerine getirebilmesi için sembolik tavsiyelerin ötesine geçmesi ve çatışma, baskı ve cezasızlığı onlarca yıldır ayakta tutan yapısal adaletsizlikler ile ayrımcı hukuki düzenlemeleri ele alması gerekir,” dedi. Shakirov, “Kalıcı bir barışa ulaşmak, bu temellerin yıkılarak onların yerine yaptırım gücü olan insan hakları güvencelerinin tesis edilmesi ve hesap verebilirlik ile demokratik kapsayıcılığın güvence altına alınmasıyla mümkün olacaktır.”
HABER MERKEZİ









