Geçtiğimiz pazartesi günü, Hazreti Huseyn’in şehadetinin 1339. yıldönümü, Aşura Günü’ydü. Hazreti Nuh’tan beri bir kurtuluş ve şükran günü olarak kutlanan Aşura Günü, Hicri 61, Miladi 680 yılında tarihin en kanlı günlerinden biri haline gelmişti. O günden beri Aşura, bir şükran günü olmaktan çok bir yas günü olarak anılır. Bu yıl hicri 1461 olduğuna göre 1380. yaslı Aşura’yı idrak etmiş bulunmaktayız.
Kısaca değinecek olursak olay şöyle gelişiyor.
Hazreti Ali’den sonra kısa süre için beşinci Halife olan Hazreti Hasan’ı ikna edip sonra da zehirleterek şehadetine yol açan Emevi saltanatının kurucusu Muaviye’nin ölümüyle yerine geçen oğlu Yezid’e biat etmeyen Hazreti Huseyn’in Irak halkının davetine uyarak Kufe’ye gelmesiyle bunu engellemek istjyen Yezid ordusu arasında Kerbela’da meydana gelen kıt’al, “Kerbela Olayı” adıyla anılır. Tüm ailesi ve az sayıdaki arkadaşıyla Kerbela’da Fırat Nehri yakınında Yezid ordusuyla karşılaşan Huseyn, biat etme teklifini reddeder ve savaşmak zorunda kalır. Kendi yol arkadaşlarının yüz katı civarında kana susamış ordu karşısında ebette savaşı kaybedeceğini bilmesine rağmen inancından ve ilkelerinden ödün vermeyerek direnmeyi seçer. Yanında kundaktaki bebeği, onüç ve onyedi yaşındaki oğulları ve toplam 72 arkadaşıyla şehit olur.
Doğru bildiğinden hayatı ve ondan da fazlası, tüm ailesinin hayatı pahasına şaşmamak. İnancı uğruna her şeyi göze alıp zulme karşı direnmek.
İşte biz buna, “Huseyni Duruş” diyoruz.
1380 aşura, bu olayı hatırlatır. 1339 yıldır insanlar her yıl bu olayın acısını duyar, yasını çeker.
Alevi dünyasında bu yas, hicri yılbaşıyla başlar ve On İki İmam’a atfen on iki günlük oruçla sürdürülür. Bu oruçta gücü yetenler on iki gün boyunca hiç su içmezler. Et yenmez, düğün yapılmaz, soğan başı bile kesilmez. İftar/ftar akşam yemeğinden sonra sahura kalkılmaz. Tıraş olunmaz. Yani kelimenin tam anlamıyla yas tutulur. On ikinci gün ise oruç öğle saatine kadar tutulur ve sabahtan ateşe konulan Aşure çorbasıyla iftar edildikten sonra aşuralar herkese dağıtılır. Akşam yapılan bir “Aşura Cemi” ile son bulur.
Bu arada özellikle Şadi’li Aleviler arasındaki bir gelenekten söz etmek isterim. Köyün gençleri ellerine kaşıklarını alarak tek tek evleri dolaşır, önlerine konan Aşure leğenini kaşıklarlar. Kaşığı en son bırakan, leğeni bitirmek zorundadır.
Şiilerde bu yas daha dramatik yaşanır. Alanlarda toplu yas törenlerindeki mersiyeler eşliğinde zincirlerle döğünmeler, kanlı görüntüler yürekleri yakar.
Tekrar yazının başlığına dönecek olursak Hüseyni Duruş’un yalnızca İslam alemi için değil, tüm insanlık için geçerli olduğunu söylemek zorunda olduğumuz gerçeğiyle karşılaşırız. Yapılan bir bilimsel araştırmada “Kur’ana uygun yaşam biçimi”nin başta İrlanda ve arkasından İskandinav ülkelerinde olmak en çok Müslüman olmayan toplumlarda geçerli olduğu ortaya çıktı. 39. sıradaki Malezya ilk Müslüman ülke, Türkiye altmışa yakın bir sırada. İslamı ve ahiret yaşamını ön plana çıkaran Müslüman ülkelerinde, İslam’ın anlamı olan “Barış”ı ve adaleti rafa kaldıran yönetim biçimleri altındaki Müslüman halkların geri kalmışlığının temeli bu zihniyettir.
Yalnızca iktidarın istekleri doğrultusunda fetvalar veren bir din kurumu, dini yozlaştırmaktan başka bir şey yapamaz. Türkiye’de dini kontrol altında tutmak ve tek tip dindar yurttaş yetiştirmek amacıyla kurulmuş bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesine ters ve inanç özgürlüğünü kısıtlayıcı bir kurum olmaktan öteye gidememiştir.
Din derslerini zorunlu kılıp kendi anlayışlarını herkese kabul ettirmek isteyen, eğitimi çağın gerisine iterek her tarafa, en çok desteği almasına rağmen üniversite sınavlarında en geride kalan İmam Hatip okulları açan, felsefeyi müfredattan çıkarıp tüm dersleri din dersinden daha geri plana iten, “dindar ve kindar” nesiller yetiştirmeyi amaçlayan bir eğitim sistemiyle ne Kur’an’a uygun yaşam sağlanır, ne de çağı yakalamak.
Huseyni Duruş, adaletten, eşitlikten yana duran, ilke ve inançları uğruna hayatı pahasına direnen insanların duruşudur. Elbette sonunda zafer onların olacaktır.
Bu inançla ve bu ilkelerle yaşayanların Aşura lokmalarının kabul olmasını dilerim.