Selahattin Demirtaş yalnız siyasette değil edebiyat alanında da sözünün eri. Kendine verdiği ‘her yıl bir kitap sözünü bu yıl ‘Jamal’ adlı romanıyla yerine getirdi.
Demirtaş, bugüne kadar kaleme aldığı kitaplarıyla yalnızca politik kimliğiyle değil, güçlü anlatı dili ve toplumsal duyarlılığıyla da edebiyat dünyasında önemli bir yer edindi.
Selahattin Demirtaş’ın eserleri özünde angaje bir edebiyat kategorisinde sayılabilir. Ancak buna rağmen eserlerinde siyasi propagandayı ve sloganı başından beri dışlamasını bilmiş bir yazar.
Demirtaş’ın yazım tarzı, genellikle akıcı ve özenli bir dille dikkat çeker. Kendi deneyimlerinden, gözlemlerinden ve insanlardan beslenerek oluşturur karakterlerini. Eserlerinde zaman zaman felsefi tartışmalara da yer verir. Mizah onun edebiyatının önemli bir parçasıdır ve en acı olaylara bile ironiyle yaklaşmaktan çekinmez.
***
Eserlerinin geneline yayılan insana ve yaşama dair derin bir sevgi, ince bir mizah anlayışı ve toplumsal eleştiri “Jamal” romanında da görülüyor.
Yeni kitabı Jamal, bu üretken çizginin devamı niteliğinde. Evet, Jamal, tıpkı yazarın önceki eserlerinde olduğu gibi, sesi bastırılmış, kenarda bırakılmış hayatlara odaklanıyor. Fakat bu kez anlatının kalbi, sokağın içinde bir kedinin, bir sokak köpeğinin gözünde, bir çöp bidonunun yanı başında atıyor.
Gerçek hikayesinden kaçıp görünmez olmak için sokağı seçen Jamal sokak insanları ve hayvanlarıyla kurduğu sıcak ilişki, bir sokak belgeseli çekme çabasında olan -bir yandan da hastalığıyla boğuşan- bir genç kızın (Arus) sokağa dahil olmasıyla değişik boyutlar kazanıyor.
Anlatıcı Jamal’ın kendisi. Sokak da kendi sokağı olunca sokağa üsttenci bir bakış yerine içten, özgün, özgür ve rahat bir anlatım getiriyor. Bu sebepten olsa gerek kitaptaki sokak güzellemeleri kimi didaktik öğeler taşısa da okuyucuya abartılı gelmiyor:
“…Sokak, modern yaşamın Amazonları, el değmemiş, işgal edilmemiş bakir topraklarıdır. Sokakta yaşamak, modernitenin kalbinden moderniteye isyandır… İnsanı sınırlayan, zorlayan, zincirlerle, prangalarla hareketsiz, nefessiz bırakan ne kadar engel varsa, tamamı sokakta anlamını yitirir… Sokak özgürlüktür, özgürlük sokaktadır” (sayfa 61) diyen Jamal, “Mebur olmasan sokakta yaşanmaz. Bakmayın övüp durduğuma, benim hikayem başka” diyecektir.
Gerçekten de başka, bambaşka bir hikaye O’nunkisi. Aşkı, acıyı ve hüznü bir arada yaşayan; dünyamızın giderek yok olmaya yüz tutmuş arkadaşlıkları, dostluğu, vefayı ve özveriyi bizlere hatırlatan bir hikaye.
Selahattin Demirtaş dilini üslubunu bulmuş, bir yazara özgü teknik, söyleyiş ve biçimlendirme gibi özelliklerini oluşturmuş bir yazar olarak yeni teknik deneysellikten de kaçınmıyor.
***
Okurken yazar bize eski yeşilçam filmlerindeki saflığı, incelikleri, belli yönleriyle bir fotoroman tadında duyumsatıyor. Bu yazarın tercihi.
Burdan hareketle Jamal’ı bir gençlik romanı olarak değerlendirenler olabilir. Kimilerince daha çok gençlere yönelik kategorik bir durumu ifade eden ve ‘Gençlik Edebiyatı’ denilen edebiyat bizde yeterince gelişkin olmadığı için kendine bir yer edinmesi de kolay görünmüyor.
Oysa okuma alışkanlığının gelişkin olmadığı Türkiye gibi ülkelerde okumayı sevdirecek, yazınsal toplumsallaşmayı sağlayacak, bu sayede okuma edimini geliştirecek bu türden çalışmalara ve eserlere ihtiyaç var.
Jamal, bir gençlik romanı sayılabilir belki ama sadece genç kategorisindeki okurlarla sınırlandırılacak bir kitap değil. Zaten genel olarak Gençlik edebiyatını gençlerle sınırlamak da doğru bir yaklaşım olmasa gerek.
***
Kapak resmi de bu kitap için yazar tarafından özel olarak çizilmiş olan Jamal, Dipnot Yayınları tarafından basılmış. Şu alıntı roman hakkında bize bir fikir verebilir;
“Romanın açılışında başkarakterle bir çöp bidonunun kenarında tanışıyoruz. Açlıkla, utançla ve hayatta kalma mücadelesiyle örülmüş bu karşılaşma, romanın atmosferini ve duyarlılığını anında ortaya koyuyor. Bir parça mısır ekmeğiyle başlayan dostluk, kısa sürede sözcüklerin ötesine geçen bir bağa dönüşüyor. Jamal, insanlığın evrensel değerlerini yeniden hatırlatan, yürek burkan ama umutla sarmalanmış bir anlatı.”