Son günlerde Türkiye gündemini oluşturan konulardan biri, Ayasofya Müzesi’nin camiye çevrilmesidir. Bu durumun seçimle ilişkisi vardır. Cumhur İttifakı oy erimesi yaşıyor; iktidarda kalmak için Ayasofya’yı camiye çevirme rol oynayabilir. Sadece oyla izah etmek yetersiz olacaktır.
Ayasofya bir simgedir. O ideolojik, kurumsal ve yaşamsal bir simge olarak inşa edilmiştir. Yani herhangi bir bina değildir. Nitekim ismi de buna uygundur. Ayasofya, Yunancada ‘kutsal bilgelik’ anlamındadır. Ayasofya ismi Hristiyan inancına göre tanrının ilk üç vasfından biridir. Zamanında Hristiyanlığı ileri düzeyde temsil eden bir simgedir. 1453 yılında Osmanlılar camiye dönüştürdüler. Hristiyanlığa karşı İslamın simgesi haline getirildi. 1934 yılında müze yapıldı. Bununla Türk ulus-devletinin Batılı olma simgesine dönüştürüldü.
Peki neden yeniden camiye dönüştürüldü Ayasofya?
Türk milliyetçiliği toplum içinde doğan bir ideoloji değildir. Çürüyüp dağılma sürecine giren İmparatorluk; varlığını sürdürebilmek için ideolojik arayışlara girmek zorunda kalmıştır. Türkçülük akımı bu ihtiyaçtan kaynaklanan; daha çokta devletin asker ve bürokrat çevrelerinin arayışları sonucudur. Ağırlıklı olarak da Balkan savaşlarında alınan yenilgiler sonucu gelişen bir ideolojidir. Arayışlara rağmen İmparatorluk 1.Dünya Savaşı’nda parçalanıp dağılacaktır.
Savaş sonrası Osmanlı enkazı üzerinde T.C. kuruldu. Cumhuriyetin ideolojisi Batı etkisi ile milliyetçiliktir ve modeli ise ulus-devlettir. Tepeden kurulan devlete Türklük esaslı bir ulus inşa süreci başlatılacaktır. Bu yüzyıllık bir hikayedir. Anadolu ve Yukarı Mezopotamya halkları dizayndan geçirilmeye çalışılacaktır. Toplumsal yaşamla ilgili olan hemen her şey Türkleşmeye uygun planlanacak ve uygulanacaktır. İşin içinde şiddet de vardır. Dersim Tertelesi bu hikayeyi çok iyi anlatır. Dersim’in kökü kurutulmak istenmiştir.
Asimilasyon çok yaygın uygulanacaktır. Bundaki hedef tüm faklı toplumsallıkları Türklük içinde eritip özümsemektir. Hayli başarılı da olunmuştur. Kürtler dışında farklı topluluklar ağırlıklı Türkleştirilmiştir. Tam başarılmayan alan ise Kürtlerdir. Kürtlerde tam başarılı olmama durumu tarihsel geçmişleri, toplumsal ve bulundukları mekân özellikleri, diğer Kürdistan parçalarla etkileşimler dirençli olmalarını sağlamıştır.
1970’ler ile birlikte kapitalizm yeni bir evreye girdi. Finans kapitalizm gümrüklere fazla takılmadan bütün dünyada dolaşma eğilimine sahiptir. Ulus-devlet gümrükleri engel oluşturur. Buna bilim ve teknoloji de yaşanan süreci hızlandırması, reel sosyalizmin çözülüp dağılması, iki kutuplu dünyanın sona ermesini de eklemek gerek. En önemlisi de özgürlük düşüncesi sonucu halkların uyanması ve mücadele etmesi genelde milliyetçi ideolojilerin aşılmaya başlamasıdır.
Türkiye’de milliyetçilik 1960’larla birlikte aşılma sürecine girdi. Bir yönüyle Türkiye’deki devrimci bir yönelim açığa çıkacak, diğer yönüyle de Kürtlerde uyanışın emareleri görülecektir. 70’lerde bu iki eğilim de kitleleşecektir.
Kemalizm epey sınırlanacaktır ve devlet yönetemez krizine girecektir. 12 Eylül askeri darbesi buna verilen bir cevap ve yeni ideolojik yönelimdir. O da Türk-İslam ideolojisini kendini İslam’a doğru kırmaya başlaması oluyor. Günümüz AKP-MHP’de anlamını buluyor.
Bu ideolojinin fiili adımları Evren cuntası tarafından atılmış ve beslenerek bugüne gelmiştir. Türkiye’nin Ortadoğu’da oynamaya çalıştığı rol, eski Osmanlı egemenlik alanlarına müdahaleyi hak görmesi; Libya’dan İran’a kadar geniş bir coğrafyada yayılması durumu açıklamaya yeterli olmaktadır. Eski içe kapanmacı ulus-devlet yapısıyla yürünmüyor, askeri güçle yayarak aşmaya çalışma girişimidir bu.
Bu yönelimin kitlelerde karşılığı var mıdır? Evet, belli oranda vardır. Anadolu imparatorluk coğrafyasıdır. O imparatorlukların sonuncusu Osmanlıydı. Zihniyetlerde imparatorluk düşüncesi çok güçlü olmasa da vardır. Bu kesimler mobilize edilerek beka sorunu halledilmek isteniyor.
İşte Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi, Fatih’in hatırlatılması; tarihi arka planında imparatorluğa gönderme yapmak içindir. Öyle bir göndermedir ki, çok katı laikçi çevreleri bile heyecanlandırdı. Ayasofya’da ilk cuma namazını kılmak için -laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor demeden- adeta sıraya girdiler.
Ancak yapılan açıklamalarda: Ayasofya’nın tamamen camiye dönüştürüldüğünü söylemek güçtür. Hristiyan ikonları namaz esnasında perdeyle kapatılacak, namaz bittiğinde perdeler kaldırılarak ziyarete açılacak. Bu durum Ayasofya’nın yeni statüsü isimlendirilmese de camii-müze şeklinde olacağını gösteriyor. Ayasofya ideolojik bir simge. Bu haliyle karma bir ideoloji oluyor. Karma ideolojiler ile yol almanın olanaksızlığı ortada. Uzun süre dayanması güçtür. Sürdürülemez; özgürlük dışında yaşanamayacağına delalettir.