Erdoğan’ın ilk planı Suriye’de bir Sünni İslam Devleti kurmaktı. O zamanlar stratejik derinlik zamanlarıydı ve her şey mümkün görünüyordu. Bu plan Türkiye’ye çok pahalıya mal oldu. İşsizlik patladı, ekonomi iflas etti, enflasyon çift hanelere yerleşti.
Bu arada Rusya, Suriye’ye indi, Türkiye üzerindeki etkisini güçlendirdi. Denetim mekanizmasının ayaklarını oluşturdu. Rusya, Suriye’deyken, Suriye’de bir İslam devleti kurmanın mümkün olmayacağını gören Erdoğan, planını revize etti. Artık elinde bulundurduğu (Cereblus, El-bab ve Afrin ve cihatçıların elinde olan İdlib’de) bir İslam devleti kurmaya karar verdi. Astana sürecinde İdlib’de gözlem noktaları kurma tavizini koparınca artık bu işin olmasının bir zaman meselesi olduğunu sandı. Ancak sorunun o kadar basit olmadığını geçen zamanda gördü.
Evdeki hesabın çarşıya uymadığı durum tekrar yaşanmaya başlandı. Revize ettiği planının bile suya düştüğünü gören Erdoğan agresifleşti. Cihatçılara verdiği desteği pervasızca artırdı. Onlar da rejim güçlerine ve bu arada Rus askerlerine önemli zararlar verdi. Seçme Rus birliklerinden bazı askerlerin cihatçı saldırılar sonucu öldüğü haberleri dolaşıma girdi. İdlib’de Türk askerlerinin peş peşe yaşamlarını yitirmesi bu olaydan sonra gerçekleşti.
Eski dost düşman olmaz mı?
Revize ettiği planını uygulamak için Putin’in baskısına karşı koymak, direnmekten başka yol yok. Bunu şimdiye kadar en iyi anlamış olması gereken Erdoğan’dır. Ancak, Ankara’nın tek başına Rusya’ya karşı direnme şansı hiç yok. Güvenlik analisti Dr. Metin Gürcan, İdlib’de 5 askerin yaşamını yitirmesi ile ilgili Twitter paylaşımında, “Yerel kaynaklar Taftanaz’dan Reyhanlı’ya yaralı tahliyesinin karayolu ile yapıldığını, tahliye helikopterlerimizin Reyhanlı’ya gittiğini söylüyor. Demek ki Moskova saldırı sonrası yaralı tahliyesi için bile İdlib hava sahasını açmadı” dedi. Yani Rusya, yaralıları almak için bile Suriye hava sahasını Türk Hava Kuvvetleri’ne açmadı. Varın gerisini siz hesap edin. Erdoğan, Rusya’dan buna yakın bir baskı göreceğini hesap etmiştir. Ettiği için de bir süreden beri Amerika ile ilişkileri geliştirmeye başladı. Ama şimdilik ABD’nin sahada ağırlığını ne kadar Türkiye’den yana koyacağı belli değil. Üstelik Trump, seçime giderken mümkün olduğu kadar alengirli işlere girmek istemez. Dostu Erdoğan için bile istemez.
Ayrıca İdlib sorununun sürüncemede kaldıkça çözülmesinin zorlaştığı anlaşıldı. Putin, artık sorunun sürüncemede kalmasını istemiyor. Sürüncemede kaldıkça bir şekilde cihatçıların güçlendiği anlaşıldı. Ankara, sınıra asker yığmayı sürdürüyor. Belki böylece Rusya’yı yeni bir masa kurmaya zorluyor. Zorlayacağını sanıyor. Putin, ancak karşılığını alırsa adım atar. Mevcut koşullarda ABD bile Putin’i bir şeye zorlayamaz.
Beşer beşer asker cenazesinin gelmesini kamuoyuna anlatmak hayli zor. Zaten Suriyeli mültecilerden dolayı, tabanı ile başı dertte olan AKP’nin buna daha ne kadar dayanacağı belirsiz. Beri yanda Libya sorunu orada duruyor. Erdoğan ve işbirlikçileri lehine tek bir gelişme olmadı. Hal böyleyken İdlib’in bu şekilde patlaması Erdoğan için hiç iyi olmadı. Ülkenin diğer sorunları ile birlikte ele alındığında, bir değil birkaç iktidarın altından kalkacağı bir durum değil. Hem AKP grubunda, hem AKP tabanında homurtular çoktan yükselmeye başladı bile. Hükümet ve parti sözcülerinin peş peşe yaptığı açıklamlar kimseyi tatmin etmiyor.
Savaş ve darbe
Savaşların darbe ihtimali üzerinde iki yönlü etkisi var. Dünya ve Türkiye deneyimleri bunu gösteriyor. Birinci etki savaş ile uğraşan askerin darbe yapmak için fırsat bulamaması. İkinci ve en önemlisi ise savaşan askerin ülke içinde itibarının ve imkânlarının artmasıdır. Türkiye ise askerler bir süreden beri küçük çaplı savaşlara girip çıkmaktadır. Bazıları askerin böylece meşgul olduğunu sanabilir. Ancak anlaşılıyor ki imkânları artırmışlar ve bazı hazırlıklar yapmışlar. Yani darbe dinamiği yürürlükte. Bu kesinlikle darbe olacak anlamına gelmez. AKP’liler ise bir yanda darbe analizi yapan ABD düşünce kuruluşuna kızarken, bir yanda da kendileri darbe analizi yapmaya başladı. Sonuç olarak Erdoğan hem iç politikada sıkışmakta, hem de dışarda işler rast gitmiyor. Durumu lehine çevirmek için ise çok fazla imkân yok.