Wan’da faaliyet yürüten İnsan Hakları ve Medya Derneği’ne 8 ayda 50 şiddet başvurusu yapıldı. Dernek Sözcüsü Burcu Şeber, kadınların adalete erişiminin engellendiğini ve şiddette birçok başlık altında maruz kalındığını söyledi
Wan’da 2021 yılında kurulan İnsan Hakları ve Medya Derneği (İHAMED), kentte yaşanan insan hakları ihlallerini belgelemek ve medya aracılığı ile kamuoyuna duyurmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Ölümleri ve zorla kaybettirmelerle ilgili hukuki destek için kurulan dernek daha sonra kadın hakları konusuna yöneldi. Kasım 2024 yılında aktif olarak kadınlara hukuki destek çalışmalarına yoğunlaşan dernek, bugüne kadar binlerce kadına ulaştı.
Kasım 2024 ile Temmuz 2025 tarihleri arasında derneğe 43 kadın başvuru yaptı. Yapılan başvurulardan 22’si fiziksel, 6’sı dijital, 16’sı psikolojik, 2’si ekonomik ve 4’ü cinsel şiddet oldu. Dernek, başvuruculardan 29’una hukuki destek sunarken, diğer başvuruları yetkili kurumlara yönlendirdi. Dernek Sözcüsü avukat Burcu Şeber ile dernek üyesi avukat Fatma Ülgen, çalışmalarına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Kadınlar adliyelere ulaşamıyor’
Derneğin asıl amacının 2021 yılında sınır ölümleri, zorla kaybetmeler ile ilgili hem hukuki hem de kamuoyu gücünü arttırmak adına kurulduğunu belirten Burcu Şeber, daha sonra çalışmaları biraz daha genişletmek için kadın hakları departmanını kurduklarını dile getirdi. Konu ile ilgili birçok akademisyen ve tecrübesi olan kadın hakları alanında çalışan hak savunucuları ile beraber ortaklaşarak bir şiddet hattı kurma çalışmalarına başladıklarını söyleyen Burcu Şeber, “Ama bu sadece ‘şiddet hattı kurduk bitti’ anlamına gelmiyor. Bunun aslında nasıl sürdürülebilir olacağını araştırdık. Çünkü şiddette maruz kalan kadın ve kız çocuklarının sayısı her geçen gün ne yazık ki artıyor. Biz, ‘bunu ne kadar iyileştirebiliriz’ diye dernekte çalışan arkadaşlarımızla bir gözlem yaptık. İlk önce şiddette maruz kalan bir kadın ya da bir kız çocuğu ‘ilk nereye gidiyor’ onu inceledik. Aldığımız verilerde şuna ulaştık; kadınlar adliyelere ulaşamıyor, kolluk ifadelerine yer verilmiyor ve adalete erişimi engelleniyorlar. Bu yüzden ilk olarak Aile Sağlık Merkezlerine (ASM) yani sağlık ocaklarına gidiyorlar. Orda doğru yönlendirmelerinin olmadığını ve bazen oradaki raporlardan da hatalar çıkabildiğini fark ettik. Bu yüzden ASM’ler için bir bilinçlendirme, ortaklaşma çalışması yürütmeye karar verdik. Bu çalışmamızın çok önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi.
‘Kadın ya da kız çocukları, şiddette birçok başlık altında maruz kalıyor’
Birçok Sağlık Ocağı ve ASM’ye gittiklerini ve buralarda elde ettikleri verilerde oralara çok yoğun başvurular yapıldığını öğrendiklerini ifade eden Burcu Şeber, “İlk ulaştıkları yer sağlık ocakları, aile sağlık merkezleri olduğu için bir eğitim programı düzenledik. Alanında uzman birçok adli tıp uzmanı, akademisyen hocalarımız ve sağlıkçılar ile ortaklaştık ve eğitimler verdik. Bu eğitimlerin en önemli kısmı raporlamaydı. Şiddete maruz kalan kadın ve kız çocuğunun raporlaması doğru yapılırsa, öyküsü doğru alınırsa, adalete erişim basamaklarını çok hızlı çıkabilir. Bunun çalışmalarını yaptık ve halen devam ediyoruz. Bir kadın ya da bir kız çocuğu, şiddette maruz kaldığı zaman aslında birçok başlık altında maruz kalıyor. Şiddettin birçok türü var ama bunların bilinmediğinin tespiti yapıldı. Bu eğitimlerden sonra çok olumlu dönüşler aldık. Şimdi aile sağlık merkezlerinden bize birçok vaka gelmeye başladı. Bu da eğitimin olumlu bir etkisiydi’’ diye konuştu.
‘Kayyım adalete erişimi engelliyor’
Kayyım atanan belediyelerin kadınlara hukuki destek protokollerini iptal ettiğini hatırlatan Burcu Şeber, ”Kadın ve kız çocuklarının adalete erişimi devlet tarafından güçlendirilmeye çalışılıyorsa, kayyım hangi gerekçe ile bu protokolleri iptal etti? Bu protokolleri iptal ettiği için kişilerin zaten adalete erişimi kısıtlıyken, artık öngörülemeyecek bir şekilde çığ gibi büyüdü ve adalete erişimleri ne yazık ki tamamen kısıtlandı. Kadın dayanışma merkezleri, sığınma evleri, psiko-sosyal destek alanlarında kurulmuş olduğu birçok çatı, protokollerle iptal edildi. Ama kentte bu alanda çalışma yürüten birçok kurum var. Şuna inanıyoruz ki, ortaklaşarak, birleşerek kadın alanında güçlenmeye ihtiyacımız var. Çalışmalarımızı bu alanda yürütmeye çalışıyoruz. Bu yüzden aile sağlık merkezleri ile temas kurmaya çalışıyoruz. Çünkü buralar kadınların ilk temas kurdukları yerler” diye belirtti.
‘Devlet kadını korumuyor’
Av. Fatma Ülgen, alınan başvuruları gizlilik amaçlı sadece dijital arşiv sistemine kaydettiklerini belirterek, “Bu verilerle birlikte bir hafıza oluşturuyoruz. Yakın zamanda da buna ilişkin bir açıklama yapacağız. Kadına ve kız çocuğuna yönelik şiddetle ancak ortaklaşarak ve birleşerek mücadele edilebilir. Bizler bu sebeple motive oluyoruz ve çalışmalar yürütüyoruz. Aile sağlık merkezlerini, muhtarlıkları ziyaret ediyoruz ve birçok kurum ile ortaklaşarak eğitim çalışmaları yürütüyoruz. Çünkü şunu biliyoruz; asıl görevi kadını korumak olan devletin, bütüncül politikalar geliştirmek yerine, kadını yok sayan politikalar geliştirdiğini görüyoruz. Bizler de tam bunun karşısında olan bir yerde politikalar geliştirmeye ve hukuki destek vermeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Kadınlar, kız çocukları fuhuşa ve uyuşturucuya sürüklendiğini biliyoruz’
Wan’da çok fazla şüpheli kadın ölümü gerçekleştiğini anımsatan Fatma Ülgen, “Bu ölümler intihar olarak adlandırılıyor. Fakat bizler yaptığımız çalışmalarda görüyoruz ki bunlar intihar değil, birer şüpheli kadın ölümüdür. Çünkü bu ölümlerin ardından çok fazla sebep olduğunu biliyoruz. Sahada yaptığımız çalışmalardan gördüğümüz üzere kadınlar ve kız çocuklarının fuhuşa ve uyuşturucuya sürüklendiğini biliyoruz. Dijital şiddete maruz kalan bir kadın hukuk mekanizmalarına ulaşamadığı için kendini nasıl koruyacağını bilmiyor. Hukuk ve adalet mekanizmalarına erişemiyorlar. Boşanmak istiyor fakat adli yardım sistemi çalışmıyor. Bunun yanında toplumsal yapı ve diğer durumlar da bununla birleştiğinde kadını ölüme sürükleyen bir noktaya götürüyor’’ diye konuştu.
Kaynak: MA