• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
5 Haziran 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Bahadır Altan

İhmal değil, kasıtlı katliam!

2 Mart 2024 Cumartesi - 00:00
Kategori: Bahadır Altan, Yazarlar
Demokrasi şöleni…

Erzincan’ın İliç ilçesi, Çöpler köyündeki doğa ve işçi katliamı, birkaç günlüğüne madenciliğin bütün coğrafyaya verdiği ve vereceği zararı görünür kıldı. Aslında olacaklar çok önceden dile getirilmişti. Konunun uzmanları yıllardır kamuoyuna uyarılar yapıyor, etkilerini bizzat yaşayan halklar madenciliğe karşı mücadele ediyordu. Eğer can kaybı olmasaydı daha önce barajdan sızan siyanürün Fırat’a karıştığında olduğu gibi bu ekokırım suçu da geçiştirilecekti…

Dokuz işçinin bedenlerine hala ulaşılmamasına rağmen şu anki durum da pek farklı değil. Muhalif kanallarda ayrıntıları gözler önüne seren uzmanlardan Cemalettin Küçük’ün ifade ettiği bir gerçek devletin tutumu ve niyetini de çırılçıplak ortaya serdi. Bölgede sağlık bakanı, çevre bakanı değil enerji bakanı boy gösterdi, hem de sözün arasında “Madencilik faaliyetleri bizim için hayatidir!” diyerek…

Madenciliğin devam ettirileceği anlamındaki bu söz ve madene karşı tek başına mücadele eden, uyarılar yapan Sedat Cezairlioğlu’nun hemen gözaltına alınması da aynı niyeti gösteriyor. Ölen öldüğüyle kalacak, yakın çevrede yaşayanlar 1986’da Uşak-Eşmede olduğu gibi zehirlenerek yaşamsal sorunlarla boğuşacak, siyanürün Fırat’a ulaşmasıyla da geri dönüşü olmayan etkileri bütün coğrafyada görülecekti. Çünkü iktidarı arkasına alan sermaye, devlet gücünü halka karşı kullanarak ne pahasına olursa olsun yeraltı kaynaklarını paraya çevirmeye, ülkenin kaynaklarını talan etmeye kararlı, AKP-MHP faşizmi ise bulabileceği en elverişli ortam…

Siyanürsüz altın, temiz madencilik diye bir şeyin olmadığı, şu anda işletilen onlarca altın madeninin yanında daha açılacak çok daha fazla madenin sırada olduğu gibi gerçekleri burada tekrarlamanın faydası yok. Bu köşenin ilk yazısında İliç’te ortaklığı olan uluslararası şirkete karşı Megali Panagia köylülerinin mücadelesinden söz ederek talanın boyutlarını anlatmıştık. Panagia köylülerinin samimi geçmiş olsun dileklerini de bu vesileyle iletiyorum. Sadece altın madenciliği de değil tek başına Muğla sınırlarında 3 termik santrala kömür yetiştirmek için açılan cehennem çukurları İliç’in birkaç katı alanda ekokırım suçunu işlemiş durumda. Yok edilen ormanların yerine gelmesi mümkün değil, o nedenle “ekokırım suçu” deniyor…

Artık birçok ülkenin ceza yasalarında yer alan ekokırım şöyle tanımlanıyor:

“Ekokırım, doğanın katledilmesi, gelecek kuşakları da etkileyecek şekilde, ağır ve telafisi mümkün olmayan doğa tahribatı, yani ekolojik yıkımdır. Böylesi büyük ölçekte doğa tahribatına sebep olan “kasıtlı fiiller” ise ekokırım suçudur. Bu bağlamda, İliç’te yaşananlar kesinlikle “ihmal suçu” değildir. Öngörüldüğü, uyarıldığı, ölçümlendiği, verileri sunulduğu halde, sonucu bilinerek yapılan bu kasıtlı fiiller, ihmal edildi denilerek geçiştirilemez veya örtbas edilemez.”

Bu tanım sadece altın madenciliği için değil kömürden mermere, kromdan demire, taş ocaklarından çimentoya kadar yüzölçümünün %60’ı madenlere tahsis edilen Türkiye’de henüz kanunlaşmadı. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 1186 adet maden ruhsatına karşı AKP iktidarının son 15 yılda bunu 386 bine çıkarması talanın boyutunu ve Ekokırım Yasası Yurttaş İnsiyatifi’nin meclise sunduğu yasa teklifinin maden tahribatına karşı yaşamı savunmada çok önemli bir koz olacağının göstergesi.

Maden talanının aktörlerinin AKP’nin büyükşehir adayları olması da tesadüf değil. İstanbul adayı Murat Kurum’un İliç’te kapasite artışına onay vererek 9 işçinin katlinde suç ortağı olması gibi İzmir adayı Hamza Dağ da aynı ayak izlerini takip ettiğini geçen hafta gösterdi. Akbelen’i yok eden ve hala köylülerin evlerinin, zeytinliklerinin dibinde dinamitler patlatan LİMAK’ın, suçlarını sanatla örtbas etmek için düzenlediği konserin davetiyelerini dağıtıp şirket patronlarıyla kol kola boy göstermesi bunu ifşa ediyor. Yani Efem Çukuru altın madeninin tehdidi altındaki İzmir için yeni riskler var!

Bütün bu iç karartıcı konuların yanında yüreğimize su serpen mücadeleler de oldu. LİMAK Flarmoni Orkestrası’nın 3 ilde düzenlediği ve Ramon Vargas’ı da alet ettiği konserlerin İzmir’dekine gelenler kapıda bir sürprizle karşılaştılar. Bir grup genç insan (Kendimi de bu nedenle gençlerden sayıyorum) bunun bir konser olmadığını, Akbelen’de Erzincan’dan daha beter bir katliama imza atan LİMAK’ın suçlarını örtbas etme çabası olduğunu haykırarak “suça ortak olmayın” çağrıları yaptılar. Ramon Vargas’a da, “Akbelen’de kuşlar sustu, sen de sus” dediler. Bu eylemden etkilenip geri dönenler, hatta protestocu gençlere katılanlar oldu. Apar topar çağrılan polisler Akbelen’in gözyaşları diye yere saçılan kozalaklarda, yüksek sesle yapılan çağrılarda ve dağıtılan el ilanlarında boşuna suç unsuru aradı. Yine de suçluluğun yarattığı korkuyla Hamza Dağ ve şirket sahipleri arka taraftan kulis kapısından içeri girmeyi tercih ettiler! Ertesi gün sabah haberlerinde ise Halk Tv sunucusu İsmail Küçükkaya, Limak Flarmoni Orkestrası’nın bu yeşil boyama konserinden övgüyle söz ederken ekrana son dakika olarak Elazığ’da göçük altında kalan işçilerin haberinin yansıması ise “muhalif” medyanın içler acısı iki yüzlülüğünü gözler önüne sermeye yetti.

Salonda yankılanan şu dizelerin ise Vargas’ın söylediklerinden daha fazla kulaklarda yer ettiğine eminim…

“Diyelim ki biz öldük, siz kaldınız

Diyelim ki kurudu ormanlar, nehirler, yuvalarında kuşlar

Diyelim ki ateş olup küller üfürdünüz memlekete

Baktınız kalmamış yakacak tek bir ağaç, sönmeyen ocak, akacak tek damla gözyaşı

Sonra?

Geçip ortasına ölümün

Düğün mü kuracaksınız…?”

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

DEM Parti’ye Lacan’dan mülhem bir bakış

Sonraki Haber

Emekli hazır parayı görünce!

Sonraki Haber
Ayaktakımı, teröristler, çapulcular

Emekli hazır parayı görünce!

SON HABERLER

İngiltere, BMGK Başkanlığı’nı devraldı

ABD, BMGK’nin ateşkes tasarısını veto etti

Yazar: Yeni Yaşam
5 Haziran 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Barışa giden yol, susturulan muhalefetten geçmez

Yazar: Yeni Yaşam
5 Haziran 2025

Kadın kırımına karşı barışı örmek

Kadın kırımına karşı barışı örmek

Yazar: Yeni Yaşam
5 Haziran 2025

Bir bilgeye vefa kitabı

Ticarileşen sanat ve kendini sunuş

Yazar: Yeni Yaşam
5 Haziran 2025

Onurlu bir barış

Onurlu bir barış

Yazar: Yeni Yaşam
5 Haziran 2025

Yalnız ekonomi mi?

Psikolojik işkence

Yazar: Yeni Yaşam
5 Haziran 2025

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı

Yazar: Yeni Yaşam
5 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır