İran İnsan Hakları Örgütü Direktörü Mahmood Reza Amiry-Moghaddam, ülkede son 5 ayda her gün 4 ila 6 kişinin idam edildiğini söyledi
İdam cezaları nedeniyle insan hakları örgütlerinin gündemindeki yerini koruyan İran İslam Cumhuriyeti, Kürt gazeteci aktivist Pexşan Ezîzî’ye verdiği idam cezasıyla gözleri yeniden İran’daki yaşam hakkı ihlaline çevirdi. İdamların neden olduğu yaşam hakkı ihlallerini Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendiren İran İnsan Hakları Sivil Toplum Örgütü (IHR) Direktörü Mahmood Reza Amiry-Moghaddam, 2024 yılının yaşam hakkı ihlali açısından en kötü yıl olduğunu söyledi.
İdam cezalarının topluma korku salmaya yönelik bir girişim olduğunu dile getiren Amiry-Moghaddam, Pexşan Ezîzî’ye verilen idam cezasının ise İran’daki kadın hareketinin Jîna Amînî’nin katledilmesine yönelik düzenlediği protestoların gelecekte tekrarlanmasını önlemeyi amaçladığını ifade etti. Amiry-Moghaddam, “Yaklaşık iki, üç yıl önce kadın, yaşam, özgürlük (Jin, jiyan, azadî) hareketi olduğunu, Kürt bölgelerinde ve İran’ın diğer bölgelerinde Kürt kadınların bu harekette çok aktif olduğunu hatırlıyoruz. Dolayısıyla bunun gelecekte benzer protestoları önlemeye yönelik bir girişim olduğunu düşünüyoruz. Bunun hukukta ya da yasal sistemde herhangi bir dayanağı yok. İdam cezasının askıya alınmasına gelince, temelde davayı tekrar gözden geçireceklerini söylediler, bu yüzden tekrar bu cezaya çarptırılabilir. Ancak İranlı yetkililerin geri adım atmak zorunda kalması ve davayı gözden geçirmeyi kabul etmesi, uluslararası baskının, İran içindeki ve dışındaki avukatların, insan hakları savunucularının kampanyalarının etkili olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
‘Ekim’de 168’den fazla kişi idam edildi’
Her yıl düzenledikleri raporları gelecek haftalarda yayınlayacaklarını aktaran Amiry-Moghaddam, “İran İnsan Hakları 2008 yılından bu yana İran’daki ölüm cezasına ilişkin yıllık raporlar yayınlıyor ve sanırım 2024 yılı infaz sayısı bakımından en kötü yıllardan biriydi. Aylık raporlar da yayınladık. Örneğin Ekim ayında, sadece bir ay içinde 168’den fazla infazla en yüksek aylık infaz sayısına ulaştık. Özellikle son 4-5 ayda, her gün 4 ila 6 kişi infaz edildi” diye konuştu.
İran rejiminin en büyük krizini yaşadığını, sorunları çözmekte yetersiz kaldığını ve idam cezalarını da hayatta kalma süresinin uzatmak için kullanıldığını vurgulayan Amiry-Moghaddam, “Hepimiz DAİŞ’in yönetimi istikrara kavuşturmak istediğinde nasıl toplu infazlarla işe başladığını hatırlıyoruz ve insanların aklında kalan resim bu. Dolayısıyla idam cezası çok güçlü bir araç. Ancak diğer taraftan İran’da idam cezasına karşı artan bir muhalefet de görüyoruz. ‘Salı günü idam cezasına hayır’ kampanyasını (No to Execution Tuesdays) muhtemelen duymuşsunuzdur. Bu yeni bir şey, çünkü normalde protestoların ve kampanyaların çoğu idama mahkum edilen siyasi mahkumlarla ilgilidir. Ancak şimdi görüyoruz ki insanlar başka suçlardan dolayı idam edilmeye de tepki gösteriyor” diye konuştu.
‘Çoğu zaman bilgi alamıyoruz’
Kadınların idam edilmesine dair IHR’nin 2010-2024 yıllarını kapsayan “İran’da Kadınlar ve İdam Cezası: Toplumsal Cinsiyet Perspektifi” başlıklı raporlarına dikkati çeken Amiry-Moghaddam , söz konusu raporun amacı idam cezasının toplumsal cinsiyete özgü yönlerine dikkat çekmek olduğunu söyledi. İran’da idam edilenlerin çoğunun erkek olduğunu, ancak kadınlara verilen idam cezalarının toplumda dikkat çekmeyen yönlerinin olduğuna işaret eden Amiry-Moghaddam, “Örneğin, cinayet suçlamasıyla ölüm cezasına çarptırılan kadınların yaklaşık yüzde 70’i erkek partnerlerini öldürmüşlerdir. Bu davaları incelediğimizde, aile içi şiddet hikayelerini görüyoruz. Kadınlar normalde boşanma hakkına sahip değildir. Dolayısıyla, aile içi şiddete karşı mücadele eden, istismarcı bir ilişkiden çıkmaya çalışan ve yasalar onları desteklemediği için bunu başaramayan kadınlar oldu. Kendini savunmak için hareket eden kadınlar oldu. Çocuk gelinler, kendilerine şiddet uygulayan kişilerle zorla evlendirilen genç kızlar oldu. Dolayısıyla ayrımcı yasalar ve toplumsal faktörlerden oluşan büyük bir yelpaze var ve bu yelpaze kadınlar için erkeklerden farklı. Örneğin, herhangi bir suçtan, özellikle de siyasi olmayan suçlardan idam cezasına çarptırılan kadınların çoğu zaman aileleri tarafından yalnız bırakıldığını görüyoruz. Onları destekleyen herhangi bir ağları yok. Çoğu zaman onlar hakkında hiçbir bilgi alamıyoruz, çünkü kadın cezaevlerinden nispeten daha az bilgi geliyor. Dolayısıyla, yasalarda ayrımcılığa uğramanın yanı sıra, dikkat çekmek istediğimiz toplumsal bir faktör de var” şeklinde konuştu.
‘İran dünyadaki en büyük çocuk infazcısı’
İran’da çocuklara yönelik idam cezalarının da yaygınlığını vurgulayan Amiry-Moghaddam, çocukların da pek çok sorunla karşı karşıya kaldığını belirtti. Çocukların henüz 18 yaşına gelmeden hapis cezası ve idamlar karşı karşıya kaldıklarını belirten Amiry-Moghaddam, “İran dünyanın en büyük çocuk infazcısı. Son 35 yılda dünyadaki çocuk idamlarının yüzde 70’inden fazlası İran’da gerçekleşmiştir. Cezai sorumluluk yaşı söz konusu olduğunda da kız ve erkek çocuklar arasında bir fark olduğunu görüyoruz. Bu nedenle tavsiyelerimizden biri de uluslararası toplumun İran’dan kız ve erkek çocuklar için eşit reşit olma yaşı getirmesini istemesidir. Ayrıca çocuk ve çocuk olmayan sınırı da 18 olmalıdır. Ancak şu ana kadar bunu kabul etmediler. İnsan haklarının bu derece ihlal edildiği bir ülkede çocukların durumu çok daha kötü” diye belirtti. Amiry-Moghaddam ebeveynleriyle hapishanede olan çocukların birçok yönden istismar edildiğini de kaydetti.
‘Kürdistan’da insanlar çok daha örgütlü’
İran rejiminin “jin, jiyan, azadî” protestolarından sonra Kürdistan ve Belucistan’a yönelik güvenlik temelli yaklaşımını arttırdığını belirten Amiry-Moghaddam, bu bölgelerde eylemler sırasında öldürülen insanların çoğunluğunun Kürt ya da Beluci olduğunu söyledi. Amiry-Moghaddam, kadını ikinci sınıf vatandaş olarak gören İran rejiminin ayrıca Kürtler ve Beluciler gibi İran’daki halklara hem ırklarından dolayı hem de dini inanışlarından dolayı baskı yaptığını ifade etti. Amiry-Moghaddam, şöyle devam etti: “Kürdistan Bölgesi söz konusu olduğunda insanlar çok daha örgütlü. Pexşan Ezîzî’nin idam cezasını protesto etmek için büyük bir grev yaptılar. Yani İran’ın diğer bölgelerine göre kendilerini çok daha iyi organize etmeyi başardılar. Bence bu İranlı yetkilileri korkutan bir şey, herhangi bir organize hareket ya da faaliyetten korkuyorlar. Bu yüzden bu bölgelerde, özellikle de Kürdistan’da baskı uzun zamandır çok yüksek, ancak durum daha da kötü. Siyasi görüşleri nedeniyle idam edilen son kadın Kürt Shirin Alam Hooli’ydi. Ayrıca kadın Kürt aktivistlere karşı verilen yeni idam cezaları var. Bu, rejimin insanları bastırmak için daha fazla şiddet kullanmaya çalıştığını gösteriyor, ancak bunu başaracaklarını sanmıyorum.”
İdamlar duyurulmuyor
İnsan hakları örgütlerinin İran’da yasaklı olduğunu ve bu nedenle kendilerinin de İran merkezli faaliyet yürütemediğini belirten Amiry-Moghaddam, ülkede bütün risklere rağmen güçlü bir ağları olduğunu söyledi. Amiry-Moghaddam, şunları söyledi: “İdam cezası söz konusu olduğunda tüm infazların yüzde 90’ı resmi medya veya resmi kaynaklar tarafından duyurulmuyor. Bize, İran insan hakları kaynaklarına geliyorlar. Ve eğer birisi bu bilgiyi sağladığı için yakalanırsa çok ama çok ağır cezalara çarptırılabilir. Neyse ki giderek daha fazla insanın bizimle temasa geçtiğini ve bize geldiğini görüyoruz. Bu yüzden rejimin korku stratejisinin işe yaramadığını düşünüyorum. Ancak bizim için kaynaklarımızın güvenliği en yüksek önceliğe sahip. Bunu asla tehlikeye atmıyoruz. İran dışında da İranlı yetkililer gözdağı vermeye çalışıyor ama bunun faaliyetlerimiz üzerinde herhangi bir etkisi olmuyor.”
İç tehdit
Amiry-Moghaddam, uluslararası toplumun dikkatinin İran ile İsrail arasında yaşananlara yöneldiğini ve İran rejiminin de bu durumu daha fazla idam için bir fırsat olarak kullandığını belirterek, şunları kaydetti: “Temmuz sonu Ağustos başında İran ve İsrail arasındaki gerginlik artmaya başladıktan sonra idam sayısının dramatik bir şekilde arttığını görüyoruz. Bu nedenle uluslararası toplumu İran’daki duruma dikkat etmeye ve İranlı yetkililer üzerinde baskı kurmaya çağırıyoruz. Uluslararası toplum ile İran rejimi arasında kurulacak her türlü diyalogda insan hakları ve özellikle de idam cezası gündemin en üst sıralarında yer almalıdır. Ülke içindeki insanların durumunu dikkate almadan oturup başka şeyler hakkında konuşamazlar. Bu gelecek için de iyidir, çünkü İran rejiminin bölgede istikrarsızlık yaratmaya çalışmasının tek nedeni içeriden tehdit edilen bir rejim olmasıdır. İran rejimi için en büyük varoluşsal tehdit, ülke içinde yaşayan insanlardır. Bu nedenle uluslararası toplumu dayanışmaya ve insan hakları durumunu gündemlerinin en üst sırasına koymaya çağırıyoruz.”
Haber: Hîvda Çelebi / MA