• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
16 Aralık 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

İki şaire dair

7 Haziran 2018 Perşembe - 04:40
Kategori: Yazarlar

Nazım Hikmet ve Ahmed Arif ölüm yıldönümleri nedeniyle çeşitli etkinliklerde anılıyor. İki büyük şairimizi değişik yıllarda böyle bir Haziran takviminde kaybettik. Hasan Hüseyin ‘Haziran’da ölmek zor’ demişti Nazım’ın arkasından. Yıllar sonrasında da yine aynı takvimde Ahmed Arif’i kaybettik. Bu köşenin sınırları içinde bu iki ustayı birkaç cümle ve dizeyle anmak ve anımsatmak istedim.

Nazım Hikmet…

Kavgasıyla, sevdasıyla şiirin ‘Mavi gözlü dev’i. Gel gör ki biz bu dev’i mahalleli bir arkadaşımızmış gibi önadıyla anarız. Sadece Nazım deriz ve bu bir saygısızlık sayılmaz. Yıllar sonrasında öğreniriz ki; bu sıcaklığı Yanis Ritsos ona yazdığı bir şiirde en yalın haliyle ifade etmiş ve ondan da bize bulaşmış sanki:
“Nâzım sen bizi öyle çok sevdin, biz seni öyle çok sevdik ki
Küçük adınla çağırır herkes seni
Herkes sen der sana
Özgürlük ki adlarından biridir senin, O senin en güzel adın.”
Nazım; mücadelesiyle, aşklarıyla, şiiriyle 61 yıllık ömrüne birkaç ömür sığdırdı. Toplamda ömrünün 12 yılı mahpusta geçer ama ‘Yaşamaya Dair’ şiirinde dile getirdiği gibi hep dışarıyla birlikte yaşadı:
“Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…”
Ömrünün son 10 küsur yılında memleketten sürgündür ve kaçaktır.
Yani hasret ve tutkuyla, büyük düşlerle doludur. Başı köpük köpük bulut, içi dışı deniz memleket ve artık yorulmuştur yüreği.

“…Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında”
Yıllarca onu vatan hainliğiyle suçlayan sistem, son yıllarda onu düşünce yapısından, sanatından soyutlayarak magazinleştirmeye çalışmaktadır. Unutulmamalıdır ki; Nazım davasıyla, sevdasıyla, acısıyla, hasretiyle, kavgasıyla, bir bütündür. Onun protestosu yalnızca kişisel ve yazınsal değil, toplumsal ve tarihseldir de.
…Ve Ahmed Arif
Nazlı filintası şiirimizin. Mısranın haysiyeti… Kavgalı, yaralı ve sevdalı.
Ahmed Arif bir kavga şairidir. Öyle bilinir ama aynı oranda bir aşk şairidir O. Öyle bir sevda ki bu, bütün fasıllar bir araya gelse bile kavuşmak mümkün değildir. En toplumsal izleklerde bile ilan-ı aşk makamında bir kara sevda her dem duyumsatır kendini.
Ahmed Arif destansıdır, epiktir. Bazen kırılgan olsa da söylem çoklukla dobra dobradır. En koyu karanlığında bile umut eksik değildir:

‘…Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz, bilirim.
Ama hesap dağlarladır,
Umut, dağlarla…’
Hemen her şairin ilk şiirleri sonraki şiirleri yanında biraz boynu bükük kalır. Ancak Ahmed Arif şiirinde böylesi bir acemilik ya da hamlık görülmez. Erken olgunlaşmış daha doğrusu aceleye getirmeden bir kuyumcu işçiliğiyle işlenmiş, bekletilmiş, demlenmiş bir şiirdir Onunkisi. Korkusuz, pazarlıksız.

“Seni sevmek,
Felsefedir kusursuz.
İmandır, korkunç sabırlı.
İp’in, kurşun’un rağmına,
Yürür pervasız ve güzel.
Sıradağları devirir,
Akan suları çevirir,
Alır yetimin hakkını,
Buyurur, kitabınca…”
İçerisi ve dışarısı, düş ile gerçek iç içedir. Şiirinin öznesi doğrudan kendisidir. Lirizmin doruğundadır. Tek bir dizede bile teklemeden, anlatım sıkıntısı çekmeden.

***
Bu büyük ustaları anlatmak sayfalara, kitaplara sığmaz. Bu yazı Onlara birer seranad. Birer gül uzatmak niyetineydi.
Anılarına saygıyla.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Erdoğan’ı durdurursak faşizm yıkılır mı?

Sonraki Haber

Seninle değişir güzel kardeşim

Sonraki Haber

Seninle değişir güzel kardeşim

SON HABERLER

Barış hayatın içinden bir meseledir

Barış hayatın içinden bir meseledir

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

Fildişi kulelerde yazılan yasalar

Fildişi kulelerde yazılan yasalar

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

Her saat 10 dönüm tarım arazisi işgal ediliyor

Her saat 10 dönüm tarım arazisi işgal ediliyor

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

‘Kuyu Tipleri’ herkes için!

Örgütsüzlük büyüdükçe…

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
16 Aralık 2025

Komünalist Sosyalizm

Komünalist Sosyalizm

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
16 Aralık 2025

Meclis irade olabilecek mi?

Meclis irade olabilecek mi?

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
16 Aralık 2025

DEM Partili Uçar: Süreç güvenlikçi siyaseti aşmayı gerektirir

DEM Partili Uçar: Süreç güvenlikçi siyaseti aşmayı gerektirir

Yazar: Yeni Yaşam
15 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır