• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
18 Haziran 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Ali Sinemilli

İktidarın söylediklerine mi eylediklerine mi bakalım?

18 Haziran 2025 Çarşamba - 00:01
Kategori: Ali Sinemilli, Manşet, Yazarlar
İktidarın söylediklerine mi eylediklerine mi bakalım?

Açık ki, savaşın gidişatına yönelik analizleri Türk devlet yetkilileri de yapıyor ve bu açıklamalar onların bir sonucu olarak dile geliyor. Peki! Bu tespitlere denk bir tedbir alınıyor, çözüm yaklaşımı gelişiyor mu? Hiç kuşku yok ki, hayır

Ali Sinemilli

Önce, Bahçeli konuştu ve ‘İran’a yapılan operasyon bir yönüyle Türkiye’ye verilen sinsi bir mesajdır’ dedi. Ardından Erdoğan benzer bir açıklamada bulundu ve ‘İsrail saldırısının sinsi amaçları var’ dedi. Yani ikisi de ‘sinsi amaçlar’da birleşti. Malum! Uzun bir süredir, Cumhur İttifakı’nın bileşenleri Türkiye’ye yönelik ciddi bir dış saldırı olduğunu, bunun beka sorunu yarattığını dile getiriyor, siyaseti bu söylem üzerine kuruyor. Yakın gelecekteki politik dile bakıldığında, bu dış saldırılar özel olarak İsrail merkezli gelişiyor, İsrail Türkiye’ye yönelik hasmane planlarında her geçen gün yeni bir mesafe kat ediyor.

Hamas’a yönelik Gazze’de, Hizbullah’a yönelik Lübnan’da gelişen saldırılar bu kapsamda değerlendiriliyor. ‘İsrail bugün Hamas, Hizbullah’a saldırıyor yarın bizim kapımıza dayanacak’ deniliyor. Hatırlanırsa, Suriye’ye yönelik son İsrail saldırılarında da Türkiye’nin yaklaşımı aynı minvalde oldu. İsrail her Suriye’ye saldırdığında ‘bu saldırılar esasen Türkiye’ye yöneliktir’ mealinde açıklamalar geldi, iktidar sözcülerinden. Şimdi de aynı dile başvurdukları, benzer bir algı oluşturmak istedikleri anlaşılıyor.

‘Bölgede ciddi bir alt üst yaşanıyor, bu durum, gelinen aşamada savaşın tüm yakıcılığıyla kendisini hissettirdiği bir düzeyde devam ediyor, bunun doğrudan bize de yansımaları oluyor, bundan sonra daha da fazla olacak’ deniliyor.

Erdoğan ve Bahçeli, bu konuda bütünüyle yanlış mı düşünüyor, yanlış bilgiler mi paylaşıyor? Elbette ki hayır. Erdoğan’ın da, Bahçeli’nin de dedikleri bir yönüyle doğru. İşin özü, Ortadoğu’da devam eden hegemonik savaşın dozu giderek artıyor. İsrail, merkezi hegemonik sistemin desteğiyle bölgeyi yeniden yapılandırmak istiyor. Netanyahu’nun deyimiyle ‘Ortadoğu haritasını yeniden çizmek’ için büyük bir uğraş veriliyor. Yine bölgenin en temel güçlerinden olan İran gelişen bu saldırıların altında ezilmeden, varlığını sürdürerek çıkmak için büyük bir efor sarf ediyor. Hamas, Hizbullah, Suriye cephesinde yediği darbelerin kendi savunma duvarını ne kadar zorladığının bilincinde olan İran, bir nevi zevahiri kurtarmaya çalışıyor, ayakta durmaya çalışıyor. İran da çok iyi biliyor ki, bu savaşta kazanması mümkün değil. İşte! En fazla destek beklediği Rusya liderinden yapılan açıklama ortada. Putin ‘saldırıların Rusya için tehdit olmadığını!’ söyleyerek İran gibi bir dertlerinin olmadığını beyan etti. Çin’den zaten gelecek desteğin sınırlı olduğu biliniyor. Dolayısıyla, savaşın nereye varacağı, nasıl seyir izleyeceği az çok belli.

Yani, bölgenin dizaynında İran direnerek rol almak istese de, kullanılan araçların ortaklığı, zihniyetin ortaklığı buna engel teşkil ediyor. Savaşın İsrail için olduğu kadar İran için de bir gelecek vadetmediği her geçen gün daha fazla anlaşılıyor. Telaviv’de, Tahran’da ortaya çıkan görüntülerin aynılığı bunu gösteriyor.

Açık ki, savaşın gidişatına yönelik analizleri Türk devlet yetkilileri de yapıyor ve bu açıklamalar onların bir sonucu olarak dile geliyor. Peki! Bu tespitlere denk bir tedbir alınıyor, çözüm yaklaşımı gelişiyor mu? Hiç kuşku yok ki, hayır. İsrail- İran savaşının bir sonuç doğurmayacağını ‘zulmedenlerin sonunda pişman olacağını’ söyleyen Erdoğan, adeta bu sözleri hiç söylememiş gibi hareket etmeye devam ediyor. Kürtlere yönelik imha ve inkar siyasetinde ısrar ediyor, çözüm için en basit bir adımı dahi atmıyor.

İşte! Hala, mevcut krizden çıkışın yolunu gösteren Önder Apo üzerindeki tecrit devam ediyor. Ada’ya gidiş gelişler devletin iznine bağlı olarak gelişiyor. Bilindiği üzere, DEM Parti önümüzdeki günlerde Ada’ya gidip Önder Apo’yu ziyaret edeceklerini söyledi. Fakat bu ziyaretin ne zaman olacağı konusundaki soruya ‘ilgili yerlerden izin bekliyoruz’ denilerek cevap verildi. Dikkat edilirse, Meclis’te kurulması düşünülen komisyon da bir türlü kurulamıyor. Güya, Numan Kurtulmuş’un ‘farklı-önemli’ işleri varmış -demek ki, ülkenin bekasından daha önemli işler- bundan dolayı devreye girememiş, bu komisyonu toplamak için adım atamamış. Trajikomik durumlar ama verilen görüntü böyle.

Hal böyle olunca, Erdoğan- Bahçeli bu sözleri niye söylüyor, gerçekten bunlara inanarak mı söylüyorlar, farklı ne amaçlıyorlar diye merak ediliyor. Malum, kendileri savaşın çözüm olmadığını, giderek Türkiye’ye yaklaştığını dile getiriyor ve karşı duralım diyor. Peki, bu söylemlerin sahipleri ne yapıyor, hangi siyasal-politik adımları atıyor? Mesela, çözümün temel muhatabı, Kürt tarafının baş müzakereci olarak belirlediği Önder Apo’ya yaklaşımları nasıl? Neden İmralı kapılarını sonuna kadar açmıyorlar, Meclis’i çözüm için çalıştırmıyorlar? Kürt tarafının uzattığı eli tutmuyorlar? Açık ki, bu konularda gözle görülür adımlar atılmadan söyleneceklerin ne bir kıymeti vardır ne de inandırıcılığı. ‘Biz toplumun kulağına hoş gelecek bazı güzel şeyler söyler, sonra da bildiğimiz yolda -saldırılarımıza- devam ederiz’ düşüncesindelerse, bunun da bir nevi kendisini yalanlama, ifşa etme anlamına geldiğini bilmek gerekir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Yaralı bütünlük ve stratejik inşa

Sonraki Haber

Ağır hasta tutsak Çam’ın kızı Şimel Çam: İlla ölüm döşeğinde mi çıkmalı?

Sonraki Haber
Yasa değişse de ATK aynı: Hasta tutsak Çam’a ‘cezaevinde kalabilir’ raporu

Ağır hasta tutsak Çam'ın kızı Şimel Çam: İlla ölüm döşeğinde mi çıkmalı?

SON HABERLER

Yasa değişse de ATK aynı: Hasta tutsak Çam’a ‘cezaevinde kalabilir’ raporu

Ağır hasta tutsak Çam’ın kızı Şimel Çam: İlla ölüm döşeğinde mi çıkmalı?

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

İktidarın söylediklerine mi eylediklerine mi bakalım?

İktidarın söylediklerine mi eylediklerine mi bakalım?

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

Yaralı bütünlük ve stratejik inşa

Yaralı bütünlük ve stratejik inşa

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

Kobanê Üniversitesi’nden özgür üniversiteye

Kobanê Üniversitesi’nden özgür üniversiteye

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

Sancı, umut ve başka haller

Bir güneş tutulması meselesi…

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

Yazarlar

Devletsiz

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

Yarım Kalanlar: Direnişin kalbinde açan bir roman

Yarım Kalanlar: Direnişin kalbinde açan bir roman

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır