İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan’la gerçekleşen görüşmelere dair PKK’nin yaklaşımının ne olduğu ve 15 Şubat’ta yapılacağı iddia edilen çağrıya dair en çarpıcı açıklamalar Murat Karayılan’dan geldi. Karayılan, 15 Şubat’ta bir çağrı yapılacağını doğrularken 15 Şubat’ın karanlık bir günden yeni bir çıkışın gerçekleşeceği güne dönüşebilme ihtimalinden söz ediyor.
Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik dikkat çekici bir çağrıda bulunarak, Öcalan’ın PKK’ye silah bırakma çağrısı yapması gerektiğini belirtti. Bahçeli, Öcalan’ın “umut hakkından” yararlanarak Meclis’te konuşabileceğini ifade etti.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Öcalan’la yapılan görüşmeler, 15 Şubat’ta yapılması beklenen çağrı ve PKK’nin sürece yaklaşımına dair birçok ipucunu Stêrk TV’de katıldığı bir programda dile getiriyor.
Bahçeli’nin ilk çıkışının ardından, yeğeni Ömer Öcalan, 23 Ekim’de İmralı’ya giderek dört yılı aşkın bir aradan sonra Abdullah Öcalan’la görüşebilen ilk isim oldu. 4 yılı aşkın süren iletişimsizlik ve haber alınamama halinin ardından Öcalan’la gerçekleşen bu görüşme büyük yankı uyandırdı.
Daha sonra DEM Parti heyeti, Adalet Bakanlığı’na başvurarak İmralı’da Öcalan ile görüşme talebinde bulundu. İlk görüşme 28 Aralık 2024’te gerçekleşti ve yaklaşık dört saat sürdü. Heyette İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Van Milletvekili Pervin Buldan yer aldı.
Karayılan, Öcalan’ın 1993’ten bu yana bozulan Kürt-Türk ilişkilerini yeniden bir kardeşlik hukukuna kavuşturma çabası içerisinde olduğunu hatırlatarak şunları dile getiriyor: “Bilindiği gibi Dem Parti heyetinin iki sefer İmralı’ya gidiş gelişleri söz konusu oldu. Yine heyet, mecliste bulunan tüm partileri dolaştı; zindanlarda bulunan çeşitli kişileri ziyaret etti. Yani değerli bir emek verdiler. Bütün bunların sonucuna bakıyoruz; genel olarak olumlu bir düşünce görülüyor. Yani alem artık bir çözümün gelişmesi gerektiğini anlıyor.”
İkinci İmralı Ziyareti ve Öcalan’ın Mesajları
DEM Parti heyeti, 22 Ocak 2025’te ikinci kez İmralı’ya giderek Öcalan ile bir görüşme daha gerçekleştirdi. Görüşme sonrası yapılan açıklamada, Öcalan’ın sağlığının iyi olduğu ve moralinin yüksek olduğu belirtildi. Öcalan, Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden güçlendirilmesinin tarihi bir sorumluluk olduğunu vurguladı ve tüm siyasi çevrelerin yapıcı katkılar sunması gerektiğini ifade etti.
Süreçte iktidar cephesinin öne çıkan üslubunun sürecin ruhuna denk olmadığını dile getiren Karayılan, iktidarın sürece yaklaşımını şöyle eleştiriyor: “İktidarın yani hükümetin bu konudaki duruşu net değil. Esasen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birkaç sefer konuştu ve ‘Bahçeli’nin sözlerinin arkasındayız’ dedi. Ancak pratikte ise bunun tam tersini yapmaktadır. Yani yeni bir dönemin başlaması, belirtildiği gibi bir Türk-Kürt barışının gelişmesi yolunda hiçbir olumlu adımları yoktur. Tabi burada şunu görmek gerekiyor: Şimdiye kadar sürekli bir biçimde yaşanan bu sürecin bir savaş süreci olduğunu inkar ediyorlardı. Demek ki bir savaş var ki barışın lazım olduğu düşünülüyor. Zaten herkes bu kavramı kullanıyor. Tayyip Erdoğan kendisi de ‘barıştan herkes istifade eder’ dedi. İyi; o zaman kullanılan dilin de barışa göre olması gerekmez mi! Hakeza uygulamaların da barışa göre olması gerekmez mi?”
İmralı’da görüşmelerin başlamasından bu yana devlet ve hükümet cephesi PKK’nin silah bırakmasını ana gündemde tutarak diğer tüm tartışmalara kapıları kapatıyor. Medya ve siyaset dünyasında Öcalan ve devlet, Öcalan ve DEM Parti Heyeti ile gerçekleştirilen görüşmelere dair birçok iddia ortaya atılıyor. Ortaya atılan iddiaların niteliği ise Öcalan’ın düşünsel dünyasıyla uyuşmayan manipülasyonlarla dolu.
‘Bu Dil ve Uygulamalar Değişmezse Süreç Başlamaz!’
Karayılan, iktidar cephesinin PKK’nin silah bırakması gerektiği yönünde açıklamalarına ise şu karşılığı veriyor: “Bu bizim değil onların sorunudur. Çağrı yapıp, ‘Öcalan gelsin mecliste konuşsun’ diyenlerin adım atılması için çabalaması gerekiyor. Açık ki Devlet Bahçeli bu çağrıyı kafasına estiği için yapmamıştır. Arkasında devlet, en azından devletin bir kesimi vardır. Bunu tam bilemiyoruz ama tek başına olmadığı kesindir; mutlaka en azından devletin bir kolu bu işin içindedir. Onlar eğer bugün çağrılarına göre hareket ederlerse belki sürecin önü açılır. Zaten öyle olmazsa herhangi bir şey gelişmeyecek. Çünkü AKP iktidarının şu an yaptıkları, barışın değil savaşın uygulamalarıdır. Mesela her şeyden önce kullanılan dilin değişmesi gerekiyor. Kürt toplumu şimdiye kadar çok sefer kandırılmış bir toplumdur. Halkımızın, Türk devlet siyasetine dönük bir güvensizliği söz konusudur. Her şeyden önce bir güven oluşturulmalı, güven oluşturacak adımlar atılmalıdır. Bu dil, bu uygulamalar ve bu çabalar değiştirilmezse, hiçbir süreç de gelişmez.”
Çağrıyla İş Bitiyor Mu?
Öcalan’ın PKK’ye silah bırakma çağrısında bulunacağı yönündeki iddialara dair de Karayılan şunları belirtiyor: “Diyelim ki çağrıda bulundu. Peki bir tek çağrıyla bu iş biter mi? Biz on binlerce silahlı gücü bulunan bir hareketiz. Bu güç öyle para için gelmiş, maaşını kesip ‘evine git’ denilince hemen onu yapacak bir güç değil. Bu güç ideolojik bir güçtür; inançlı insanlar topluluğudur. Fedaidirler. Şayet bu ideolojiyi yaratan kişi, yani Önder Apo’nun kendisi devreye girmediği, bu arkadaşlarla konuşmadığı müddetçe, öyle sadece bir videolu çağrıyla bir şey olmaz. Önderliğimiz bu güçle daimi bir biçimde konuşamazsa, silah bırakmaya dönük nasıl ikna edecek? Evet; ben de mesela şimdi bu hareketin sorumlularından birisiyim ve gerillayla uğraşıyorum; kendim de bir gerillayım. Ama ben kimseye çağrıda bulunarak ‘silah bırakın’ diyemem. Zaten demem de. Bugün Zap’ta 200 metre mesafede Türk devletinin askerleriyle arkadaşlarımız birbirleriyle savaşıyorlar. Ben nasıl oradaki arkadaşlara silah bırakmalarını belirtebilirim? Ben bu konuya dair kendimde hiçbir hak görmüyorum. Özcesi Önder Apo’nun devreye girmesi gerekiyor.
‘Silah Bırakmak İçin Kongreye Gitmek Gerekiyor’
Silah bırakmak için bir kongre yapılması gerektiğini ifade eden Karayılan, kongreyi de Öcalan’ın yapabileceğini ifade ediyor ve ekliyor: “Şunu da söyleyeyim: Silah bırakmak için karar almaya ihtiyaç vardır. Mesela kongre kararı gereklidir. PKK Kongresi’nin toplanması ve böylesi bir karar alması gerekir. Bunların hepsini kim yapabilir? Önder Apo yapabilir. Önder Apo kongre çağrısı yapabilir; kongre toplanınca Önderlik kongrede konuşabilir. Fiziki olarak orada bulunmasa da birçok kez mesajları ulaşabilir.”
Karayılan, PKK’lileri silah bırakma konusunda ikna edebilecek tek kişinin de Öcalan olduğuna dikkat çekiyor: “Bu sürecin gelişmesi için özgürleşmesi gerekiyor. Önder Apo dışında bizden hiç kimse bu işi, yani silahları bırakmak için kongreyi toplamayı, tüm arkadaşları ikna etmeyi ve onların rızalarını almayı sağlayamaz. Bunun için öncelikle Önder Apo özgür olmalı ve bir yerde özgür bir biçimde, teknik yoluyla mı olur, farklı yöntemlerle mi olur, heyetler yoluyla mı olur, bu tür çalışmalar üzerinde durmalı.”
Ateşkes Şartı
Karayılan, yeni bir sürecin gelişmesi ve bazı şeylerin konuşması için de çift taraflı bir ateşkes sağlanması gerektiğini sözlerine ekliyor: “Bir de mesela öncelikle bir ateşkes gerekir. Ateşkes olmadığı müddetçe biz burada nasıl silah bırakmayı gündemimize alabiliriz ki! Her gün silahlar kullanılıyor ve biz silahlar sayesinde kendimizi koruyoruz. Dolayısıyla öncelikle zemin yaratılması gerekiyor. Zemin nasıl yaratılabilir? Önce çift taraflı ateşkes olabilir; sonra dil değiştirilerek barış dili kullanılabilir, ikna çalışmaları yürütülür; kanaat oluşturulur ve o zaman gerekenler yapılır. Bizler silaha aşık insanlar değiliz; bizler özgürlüğe, demokrasiye ve eşit yaşama aşığız.”
15 Şubat Beklentisi ve Kamuoyundaki Merak
Manipülatif ve özel savaş içerikli iddialardan geçilmiyor olsa da haftalardır Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat’ta bir çağrı yapacağı daha sık dillendirilmeye başlandı. Bu iddiayı doğrulayan ilk ciddi açıklama DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncar Bakırhan oldu. Bakırhan, geçtiğimiz günlerde partisinin grup toplantısında Öcalan’ın tarihi bir açıklama yapacağını söyledi.
Tüm bu gelişmelerin ışığında, kamuoyunda 15 Şubat 2025’te Abdullah Öcalan’ın “tarihi” bir açıklama yapacağı yönünde beklentiler oluştu. Öcalan’ın, PKK’nin geleceği ve olası bir barış sürecine dair önemli mesajlar vermesi bekleniyor. Bu açıklamanın, PKK’nin silah bırakma sürecine nasıl etki edeceği ve Türkiye’nin Kürt sorununda yeni bir dönemin başlangıcı olup olmayacağı merakla takip ediliyor.
Karayılan, 15 Şubat Çağrısını Doğruladı: Kara Günden Yeni Bir Çıkış Gününe…
Öcalan’ın 15 Şubat’ta bir çağrı yapacağı yönündeki iddiaları PKK cephesinden doğrulayan ilk isim de Karayılan oldu. Karayılan, 15 Şubat’ta çağrı yapılacağına ilişkin değerlendirmesinde şunları dile getiriyor: “15 Şubat gününü halkımız bir ‘Kara Gün’ olarak tanımlıyor. Önder Apo da bir soykırım günü olarak yorumladı. Önder Apo bu yıl, şimdiye kadar verilen mücadelenin bir sonucu olarak bu kara günü yeni bir çıkış günü, bir özgürlük atılımı günü yapmak istiyor. Yani kara günü bir ak güne, içinde özgürlüğün olduğu güzel bir güne dönüştürmek istiyor. Önder Apo şu an böyle bir hazırlık yapıyor. 15 Şubat günü bu çerçevede hazırladığı atılıma çağrıyı yapacağını düşünüyoruz.”
Mesaj Görüntülü Olacak!
Kürt siyasal hareketi içerisinde ulaştığımız önemli bir kaynak, Öcalan’ın 15 Şubat’ta bir mesaj vereceğini doğruluyor ve bu mesajın görüntülü olacağını da ifade ediyor. Tabii bir aksilik çıkmazsa…
PKK’nin bu sürece yaklaşımının Öcalan’la aynı paralelde olmadığı iktidar odaklı medya tarafından sıkça işleniyor. PKK’nin önde gelen isimlerinin açık kaynaklardan yaptıkları açıklamalar, Öcalan’ın yapacağı her türlü çağrının ve başlatacağı sürecin arkasında durulacağı yönünde. Ancak devam eden saldırılar konusunda da uyarılarını yapıyorlar.