Uzun zamandır Sayın Abdullah Öcalan’ın yapacağı açıklamanın içeriği ile ilgili üst perdeden taleplerde bulunulduğu gibi açıklamanın şekli ile ilgili de çok farklı tahminler yapılmaktadır. Hatta bu o kadar gündeme geldi ki Kürt halkında bazı kaygıların oluşmasına, devlet mahallesinde de tarihsel deneyimlere ve saha gerçekliğine pek uymayan beklentiler oluşmasına yol açtı. Devlet mahallesinden üst perdeden gelen direktifleri hem süreci okuyamama hem de sürece ciddiyetsiz yaklaşma şeklinde okunabilinir. Kürt tabanı da devlet mahallesinin ciddiyetsiz açıklamalarına karşı ‘yine kandırılacak mıyız?’ kaygısının oluşmasına neden oluyor.
Hem devlet mahallesinden yapılan ciddiyetsiz yaklaşımları hem de Kürt tabanının kaygılarını görünce her iki tarafın da sayın Öcalan’ı dinlemedikleri veya Öcalan’ı anlamadıkları görülüyor.
Kürtler bugüne kadar kandırılmak istenseler de hiçbir zaman kanmadılar. Kürtler eşit, özgür ve birlikte yaşamın kapısını hep zorladılar. Karşılarındaki irade ise eşit, özgür birlikte yaşam konusunda samimi olmadıkları için gelişen fırsatlara pragmatik hatta Makyavelist yaklaştılar. Kürt halkı 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayıp bu güne kadar eşit, özgür ve birlikte yaşam adına belirlenen en ufak ihtimali büyütmesi mücadelesi kandırıldığından değildir. 1889’da İttihat ve Terakki’nin kurulmasında önemli rol alan Kürt aydınlar İshak Sükuti ve Abdullah Cevdet’in de amacı birlikte özgür ve eşit yaşamı inşa etmekti. 1919’dan Cumhuriyetin ilanına kadar geçen süreçteki Kürt – Türk ittifakını büyüten Kürtlerin de amacı eşit, özgür birlikte yaşamı inşa etmekti. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkede iktidarların blok halinden her değişiklikte Kürtlerin kitle gücünün önemli rolleri olmuştur. Kürtlerin değişikliklere ön açmasının temelindeki motivasyon da eşit ve özgür temelde birlikte yaşamanın ışığını parlatmak ve umudunu büyütmek içindi. Sayın Öcalan da büyük haksızlıklar karşısında başlattığı mücadelesinde bugüne kadar eşit ve özgür yaşamın mücadelesini büyütmek için her fırsatı toplum yararına büyütme çabasında olmuştur. Öcalan karşısındaki iradenin bütünlüklü olmayışı ve bu iradenin eşit, özgür birlikte yaşam konusunda gerçekçi, samimi olmayışı çözümü hep geciktirmiş ve ötelemiştir. Gelinen noktada çözüm ertelenmeyecek şekilde kendini dayatıyor. O nedenle devlet aklı Kürt halkının kendisine çözüm iradesi olarak belirlediği Öcalan’ın demokratik temelde eşit, özgür ve birlikte yaşam için geliştireceği çözümün önünü açacak adımlar atmalıdır.
20. yüzyılın başında gerek Abdulhamit ve İttihat Terakki gerekse de Mustafa Kemal ve Ankara hükümeti Kürtleri Ermenistan ve Ermeni tehdidi ile etnik ve dini çatışmayla, halifelik makamının sürdüreceği söylemi dini temelde ortaklaşmayla ve muhtariyet/özerklik vaatleriyle Kürtleri yanlarında tuttular. Kürtler günümüzde hiçbir etnik, inanç veya ideolojik sınıfı kutuplaşma ve ayrışma ya da ortaklaşma gerekçesi olarak görmüyor. Bir taraftan her türlü hegemonyayı ret ederken diğer taraftan HDK ve Kent Uzlaşısı pratiklerinde olduğu gibi toplumun bütün farklılıklarının kendini yönetme iradesinin gösterdiği demokratik toplum pratiğiyle kutuplaşmayı ortadan kaldırdığı, halkların birlikte eşit ve özgür yaşaması için ortak yaşam zemini oluşturduğu, herhangi bir din, etnik veya ideolojik referanstan ziyade ortak vicdana ve ortak akla dayalı ahlaki ve politik toplum önerisini yapmaktadır. Kürt halkı ve Kürt öncüleri 20. yüzyıldaki aynı halk ve aynı öncü değildir derken günümüzde Ortadoğu coğrafyasının jeopolitik konumunun farklı olması ile beraber Kürtlerin de edindiği deneyimler ve geliştirdiği çözüm önerilerinden söz edilmektedir. Bu nedenle Kürt halkının tarihsel mücadele deneyimine güvenmek gerekiyor.
Sayın Öcalan’ın yapması muhtemel açıklamasının şekline ve içeriğine dönecek olursak. Öcalan bugüne kadar açıklamalarında istikrarlı ve tutarlı olmuştur. Öcalan’ın açıklamaları özetlenecek olunursa “Ortadoğu’nun yeni jeopolitik durumu nedeniyle Kürtlerin çoklu alternatiflere sahip olduğu, kendisinin mücadele tarihi boyunca birlikte yaşam ve ortak vatandan yana tutumu olduğu. Eğer koşullar oluşturacaksa Kürt meselesinin şiddet ve çatışma zemininden, demokrasi ve hukuk zeminine çekecek teorik ve pratik iradesinin olduğunu” ifade etmiştir. Öcalan’ın örgütü de Öcalan’ın bu tutumunun kendileri için bağlayıcı olduğunu ilan ettiler. Yine ülkedeki demokratik siyaset ve demokratik toplum örgütleri de Öcalan’ın çözüm için alacağı iradeyi büyüteceklerini beyan ettiler. Dolayısıyla Öcalan’ın koşullar oluşması halinde yapacağı açıklama bir sürecin sonu değil bir sürecin başlangıcı olacaktır. Bu başlangıç Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve demokratik zeminde ülkenin bütün toplumsal sorunlarının çözülmesi iradesinin beyanı olacaktır. Koşullar oluşmadan Öcalan’ın yapacağı açıklamanın içeriğinin tartışılması ciddiyetten uzak olduğu gibi koşullar oluşmadan açıklama yapmasının beklenmesi hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Bu koşulların ilki de sayın Öcalan’ın çözüm iradesinin gerekliliği olan fiziki özgürlüğü de içerecek sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının sağlanmasıdır. Yoksa yüzyıllık eşit ve özgür yaşamı ihlal eden demokrasi sorunu ile kırk yılı aşkın çatışma ve şiddet zemininin illüzyonla çözülmeyeceği açıktır.
Bu bağlamda Kürt halkı ve Kürt kurumları ‘yine kandırılacağız’ kaygısına veya manipülasyonlarına kapılmasınlar. Öcalan’ın özgür, eşit ve birlikte yaşamın önünü açacak iradesini büyütmenin mücadelesini vermeliler. Türkiye halkları, muhalefet partileri, sivil toplum kurumları da kendini dayatan çözümün önünü açacak cesur ve inisiyatifli tutumlar geliştirmelidirler. Devlet aklı ve hükümet de yüzyıllık bir meseleyi ‘mevzuat’ gibi inandırıcı olmayan gerekçelere heba etmemeli, sürece ciddi yaklaşmalı, demokratik, rasyonel, gerçekçi ve samimi pratiklerle eşit, özgür ve birlikte yaşamın çözümünü getirecek sürecin önünü açmalıdırlar.