İBB ve Gezi soruşturmalarına dair açıklama yapan İHD, herkesi demokrasiye ve orak geleceğe sahip çıkmaya çağırdı
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, kentteki belediyelere yönelik operasyonlar ve Gezi soruşturması kapsamında başlatılan soruşturmaya dair İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan dernek binasında basın toplantısı düzenledi. “Gözaltı ve operasyonlar belediyelerin baskı altına alınması ve topluma korku salma çabaları kabul edilemez” pankartının açıldığı toplantıya, çok sayıda hak savunucusu katılım sağladı.
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, operasyonları “intikam” olarak değerlendirerek, “İnsanların savcılığa gidip ifade verecek bir olayı bu kadar abartmak. Adeta bir darbe yapılmış gibi yolları kapatmak, polis araçlarını her yere yığmak, metroları engellemek… Bunlar akıldışı. İmamoğlu için emniyete doktor getirilerek, kontrolünün yapılması akıldışıdır. Farklı fikirlerimiz olabilir ancak gazeteci İsmail Saymaz’ın 12 yıl önceki bir eylem nedeniyle gözaltına almak da akıldışıdır. Türkiye Devleti şu anda tamamen kuvvetler birliğini yürütüyor. Kuvvetler birliği faşizmdir. Bu çok tehlikeli gidişata karşı herkesi uyarmak istiyoruz” diye belirtti.
Kent Uzlaşısı vurgusu
İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri de soruşturmanın hukuki olmadığını vurgulayarak, herkesi insan haklarını savunmaya çağırdı. “Kent Uzlaşısı” stratejisinin kriminalize edildiğini dile getiren Gülseren Yoleri, hukuksuzluklara karşı halkın tepkisini göstermesinin yasaklarla engellendiğini söyledi. 2018 yılından bu yana Olağanüstü Hal (OHAL) kısıtlama uygulamalarının sürekliliğini sağlayan idari ve hukuki zeminin zamanla oluşturulduğunun altını çizen Gülseren Yoleri, “İktidarın tek elde toplanması, toplum üzerindeki baskının sınırsız artışına da olanak sağlamaktadır. Aynı zamanda her türlü kimlikten bağımsız şekilde herhangi bir kurala dayalı olmayan gayri hukuki ve keyfi uygulamalar son dönemde özellikle zamandan bağımsız şekilde sıradan hale getirildi. Bunun sonucunda ifade özgürlüğü, toplantı, gösteri, örgütlenme hakkını geçmişte kullanmış ya da bugün gelecekte kullanmak isteyen yurttaşlar çok uzun süre sonra haklarında verilmiş yargı kararlarıyla aklanmış olsalar bile her an hukuki hiçbir somut gerekçeye gerek duymaksızın her türlü baskıya maruz kalabilecekler. Kazanılmış haklarını yitirebilirler. Gezi soruşturmasında İsmail Saymaz buna örnektir” diye konuştu.
Gülseren Yoleri, “Sorumluluk duyan herkesi, insan haklarına, adalete, barışa ve demokrasiye yani ortak geleceğimize sahip çıkmaya, iktidarı ise hukuk yok sayılarak yürütülen operasyonlara son vermeye çağırıyoruz” dedi.
‘Mücadeleye devam edeceğiz’
TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, toplumsal barışın sağlanması ve huzurlu ortamın sağlanması için herkese duyarlılık çağrısında bulundu. Ümit Efe, “Derhal bu baskıcı yaklaşımdan vazgeçilmeli. Bizim bu süreci normlar oluşana kadar takip edeceğimiz söylüyoruz. Bu operasyonlardaki gerçeği fark eden herkes bizimle birlikte bu durumu takip edecektir. Bu şekilde bu güvenle mücadelemize devam edeceğiz” dedi.
İşkence ve kötü muamele vurgusu
TİHV Yönetim Kurulu üyesi Ümit Biçer ise hukuk ihlallerinin kural haline geldiğini vurgulayarak, “Biz bunu kabul etmiyoruz ve mücadelemizi ısrarla yürüteceğiz. İşkence ve kötü muamele davranışının yasak olduğu bilinmesine karşın gözaltı süreçlerinin başından itibaren yapılan muayenelerde, değerlendirmelerde İstanbul protokolüne uygun olmaması, kişilerin emniyet birimlerinde muayene edilmesi işkence ve kötü muamele fiillerinin görünmez kılınmasına ve bir anlamda meşrulaşmasına yol açıyor. Biz insan hakları savunucuları, kurumlarımızın, derneklerimizin mücadelelerinden vazgeçmeyeceğini söylemek istiyorum. Çünkü ne yapılırsa yapılsın demokrasi, barış umudu mücadelesi karşısında insanı ve insan mücadelesini bulacaktır. Her zaman yenilmeye de mahkum olacak” ifadelerini kullandı.
Kaynak: MA
