• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
18 Temmuz 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

İşçiler neden susuyor? – Musa Piroğlu

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
5 Şubat 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Tuzla’da 28 Ocak Pazartesi günü bir akaryakıt gemisinde meydana gelen yangında 2 işçi hayatını kaybederken, 1’i ağır olmak üzere 11 işçi de yaralandı. Ne yazık ki benzer katliamlarda olduğu gibi Tuzla’daki katliam da cılız açıklamalarla geçiştirildi. Tıpkı diğer işyerlerinde olduğu gibi işçiler öldü, geride kalanlar çalışmaya devam etti. Neredeyse bir işçi mezarlığına dönen, işçi cinayetlerinde dünya üçüncülüğüne yükselen ülkede, başlıktaki sorunun sorulması ve cevaplarının bulunması gerekiyor. İşçiler neden ölüm karşısında susuyor ve ölüm işçiler arasında neden bir kader gibi karşılanıyor?

Siyasal iktidar, hegemonyasını inşa ederken, kendi dil ve kavram dünyasını topluma dayatmakta, toplumu, kendi düşünüş sistemi ve mantığı içerisinde düşünmeye zorlamaktadır. Böyle olunca olanı anlamak ve anlamlandırmak için yapılan her tanımlama, egemen dilin kalıplarına sıkışmakta, egemen zihniyetin kendisinin yeniden üretimine hizmet etmektedir. Verili egemenlik ilişkilerine karşı mücadele edenler bile kendilerini, iktidarın dil dünyası içerisinde tarif etmek, bir çeşit dil hapishanesine girmek zorunda hissetmektedir. Esnek çalışma ilişkilerinin ve enformel çalışmanın yoğun olduğu bir süreçte, çalışma koşullarında emeğin denetimi,günlük hayatı sarmalayan kültürel hegemonyanın desteği ile sağlanmakta,bu emek kontrolü yalnızca iş içi değil, iş dışı yaşamı da kapsayan bir yerden yapılmaktadır. İşçiler, egemen sınıf ve onun iktidarı ile aynı dili konuşmak,aynı ortak dünya görüşünü paylaşmak, patronlarla bir kader birliği oluşturmak durumunda kalmaktadır. Tüm toplumsal hayatı dini motifler ve kavramlar üzerinden tarif eden iktidar, çalışma ilişkilerini de dini motif ve kavramlarla tariflemektedir. Egemen dil hapishanesine sıkışan işçiler, eşitsizlik ve işçi cinayetlerine karşı “sabır”, “sınav”,  “şükür”, “tevekkül”, “kader”gibi kavramların şekillendirdiği bir izah mekanizmasına sığınarak,durumu kabullenmektedirler. Bir madencinin neden ölümüne çalıştığını izah ederken kurduğu basit cümle, tüm anlatılmaya çalışılanların özeti gibi durmaktadır: “Aşağıda ölüm olasılık, yukarıda açlık kesin.”

İşçiler bir çeşit öğretilmiş çaresizlik çemberi içerisinde, güçsüzlük ve yalnızlık hissiyatı ile giderek mücadeleden uzaklaşarak süreci sessizce seyretmekte, bir sessizlik sarmalına sıkışmaktadırlar. Siyasal iktidarın Soma Katliamı sonrası, katledilen işçileri “şehit” ilan ederek işçi ölümlerini kutsallaştırması, işçi cinayetlerini bir kader olarak kabule zorlaması, benzer dil dünyasının dayatılmasından başka bir şey değildir. Sorun, iktidarın bir dil hapishanesi inşa etmek istemesinde değildir. Sorun, işçilerin bu dünyaya sıkışmış olması ve işçi cinayetlerini giderek kader gibi okuyor olmasındadır. Bu kabul edişin altında sürecin değiştirilemeyeceğine dair karamsar bir algı yatmaktadır. Değiştirilmesi gereken durum tam da budur. Bir orta sınıf üstenciliği ile işçilere kızmak yerine bu çaresizlik duygusunun nasıl kırılacağına kafa yorulmalı, bu durumu değiştirecek adımları hayata geçirmek için harekete geçilmelidir.

Esnek çalışma, toplumsal güvence ağlarını dağıtıp, emek örgütlerini dağıtarak zayıf düşürmüş, işin kendisini ve işçi sınıfını parçalamış, işçileri yalnızlaştırmış ve çalışma koşullarını kuralsızlaştırmıştır. Bu kuralsızlık, zorlu mücadeleler sonucu kuralları patronlara dayatmış işçiler için, patronlar karşısında tüm güvencelerinden yoksun kalmaya yol açarken, patronlar için sömürü mekanizmaları üzerindeki tüm işçi kazanımlarından kurtulmayı getirmiştir. İşçi sınıfının gücü, birliği ve örgütlülüğünden gelmiştir. Esnek çalışma işçileri birbirinden koparmış, örgütsüz ve güvencesiz çalışmayı bir kural haline getirmiş, işçileri bir çaresizlik sarmalına mahkûm etmiştir. Hayatlarını sürdürmek için çalışmak zorunda olan işçiler, verili çalışma koşullarını değiştireceğine inanmadığı sürece egemen dile sığınmak, sessizliğini sürdürmek durumunda kalacaktır. Elbette ki bu çalışma koşullarının kabul edilemez bir hale gelmesi, sınıfın öfkesinin patlaması oldukça mümkündür. İşçilerin sessizliğinin kırılmasının temel koşullarından birisinin, onlara değişim umudu verecek politik hareketin kendisini, programı ve eylemiyle ortaya koyması olduğu bilinmektedir.

İnsanlar, içerisinde yaşadıkları konumlanışı, ancak onu aşabileceklerine ve değiştirebileceklerine inandıkları zaman riske atar ve terk ederler. İşçilere, işçi cinayetlerinin durdurulabileceğine dair küçük de olsa bir ışık verilmediği sürece işçi cinayetleri kader gibi kavranacaktır. Dar grup hesapları ve somut karşılığı bulunmayan keskin ajitasyonun bunu sağlamayacağı görülmelidir. Kaderi değiştirmek için mücadele edenlerin bunu propaganda dışında somut verilerle ortaya koyması gerekir. İşçiler, ancak değiştirme potansiyeli olan bir siyasal hareket gördüklerinde onun arkasına mevzilenecektir. Sosyalist hareketler toplumun bütünsel sorunlarına sahip çıkarak kaba bir işçiciliğe düşmeden, sermayeye ve saraya karşı güçlerini birleştirip, işçi sınıfı ve Kürt halkının birleşik, ortak mücadelesini örmek için harekete geçmelidir. Sosyalist hareketler işçi sınıfının ve devrimin ihtiyaçlarını kendi grup çıkarlarının önüne koymadıkları sürece işçiler işçi cinayetlerine “kader” demeye, sosyalistler işçi cinayetlerini kınamaya devam edecektir.

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

El koyma, çökme, ele geçirme

Neden duymayız birbirimizi, neden görmeyiz gerçekleri?

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

Sözleri dilediğimiz gibi evirip büküp dilediğimiz yorumu yapmak, algı yaratmak için mi, duyduklarımızı anlamayışımızdan mı kaynaklanmakta? Bilinmez. Yoksa iç sesimiz...

Muhalefet mi dediniz?

Demokrasi, yurttaşlık, sınıf mücadelesi

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

1- Sermaye kendi ihtiyaçlarının bilincinde olan ve onları elde etmeye çalışan, ülkenin gidişi hakkında düşünen ve etkilemeye çalışan yurttaşlar değil,...

Hak savunuculuğunun bedeli!

Zıtların birliği ve kapımızdaki yeni savaş

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

Birbirinin tam tersi gerekçelerle barış yönündeki gelişmelere karşı çıkanlar, zıtların birliği manzaraları oluşturuyor. Boşalan alanların kendilerine kalacağı umuduyla atılan hamasi...

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Barışa giden yolda belirsizlikler

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

9-11-12 Temmuz 2025 tarihlerinde yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin son yıllardaki en kritik siyasal kırılmalarından birine işaret ediyor. Öcalan’ın video mesajı, PKK’nın...

Demokratik siyaset ve dili

Demokratik siyaset ve dili

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

Demokratik siyaset geliştikçe kadın devrimi kültürleşecek, bu kültür yeşerdikçe hakikat sesine kavuşacaktır. Demokratik siyaset aynı zamanda yalan diline karşı kadının...

Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

Amaçlanan barış mı sermayeye kâr alanı açmak mı?

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

11 Temmuz’da barışın yolunu açmak için PKK’nin Süleymaniye’de yaptığı silahları yakma töreninin ardından, Erdoğan’ın 12 Temmuz’da “tarihi bir açıklama” yapacağı...

Sonraki Haber

Adı Gurbet… - Diren Cevahir Şen

SON HABERLER

El koyma, çökme, ele geçirme

Neden duymayız birbirimizi, neden görmeyiz gerçekleri?

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

Muhalefet mi dediniz?

Demokrasi, yurttaşlık, sınıf mücadelesi

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

Hak savunuculuğunun bedeli!

Zıtların birliği ve kapımızdaki yeni savaş

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Barışa giden yolda belirsizlikler

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

Demokratik siyaset ve dili

Demokratik siyaset ve dili

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

Amaçlanan barış mı sermayeye kâr alanı açmak mı?

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

DEM Parti’nin Meclis Başkan adayı Çandar oldu

DEM Parti ve CHP’den Kobanê Davası’ndaki tahliye reddine tepki

Yazar: Yeni Yaşam
18 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır