• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
26 Ağustos 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

İşçiler ve mağdur kimlikler: Aynı yolun yolcuları-Erol Katırcıoğlu

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
17 Ağustos 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Jön Türkler, Abdülhamit istibdatına karşı mücadelelerinde 1789 Fransız İhtilali’nden etkilenmişlerdi. O nedenle de onların sloganı “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik, Adalet” olmuştu. (Fransız devrimcilerinin sloganında Adalet kelimesi yoktu ama Jön Türkler böylelikle bu topraklardaki adaletsizliklerin ne denli önemli olduğunu anlatmaya çalışmışlardı). Cumhuriyet Türkiye’sinde ise gençler (özellikle 70’lere doğru) daha çok 1917 Sovyet Devrimi’nden (ve dolayısıyla da Marksizmden) etkilenmişlerdi ve o nedenle de onların sloganlarında “Bütün dünyanın işçileri birleşin!” vardı. Tabii ki arada Mustafa Kemal’den, Mao’culuktan, Enver Hoca’cılıktan etkilenenler de yok değildi. Ama denilebilir ki 68 kuşağı ve bu kuşağın etki alanındaki bugünün sol çevreleri “işçi sınıfı”, “işçi sınıfının öncülüğü” gibi ifadelerin kabulü üzerinden siyaset yapıyorlar.

Geçen yazımda altını çizmeye çalıştığım gibi bugünün dünyasında ve bugünün Türkiye’sinde, “işçi sınıfı öncülüğü” üzerinden amaçlanan siyasi mücadelelerin yanı sıra, mağdur kimlikler üzerinden bir siyaset anlayışının da olduğunu gözlemliyoruz. Bu iki sol siyasi anlayışın aynı amaçlar altında birlikte hareket etmesi hegemon siyaset karşısında daha güçlü bir muhalefetin oluşmasını sağlar. Ama varolan sorunsalın birinin homojen bir sınıfa dayandırılmasıyla, diğerinin, içinde farklı ekonomik katmanları olan heterojen bir kitleye dayandırılması arasında konuşulması gereken uyumsuzluklar var.

Ben geçen hafta bu uyumsuzluğu gidermeye yönelik bir yaklaşımı ifade etmeye çalışmıştım. Demek istediğim özetle şöyleydi: Marks’ın işçi sınıfı vurgusu, işçi sınıfının kendinde “özsel” olarak varolan bir değiştirme gücü olduğu üzerine değildi. Öyle olsaydı kendisi “lümpen proleterya” ayrımı yapmazdı. Bir başka ifadeyle işçilerin önemleri işçi sınıfına ait olmalarından değil, üretim ilişkisi içinde burjuvazi karşısında, burjuvaziye bağımlı bir ilişki içinde olmalarından geliyordu. Yani üretim araçlarına sahip değillerdi ve ancak emeklerini belirli bir ücret karşılığı kiralayarak yaşayabiliyorlardı. O nedenle de kapitalist sistemin değişmesi gerektiğine inanıyorlardı ve bunun mücadelesi içindeydiler.

Köşe yazısının sınırları içinde bu tartışmayı bir yere bağlamak için atlayarak şunları söylemek mümkün. Marks, işçi sınıfının, kapitalizmin mezar kazıcısı olmasını, işçi sınıfının “kendine ait bir özelliğinden” dolayı değil, burjuvaziyle olan bağımlı “ilişkisinden” kaynaklandığını söyledi. Yani “özsel” değil “ilişkisel” bir durumdan söz ediyordu.

Günümüzde ise küreselleşmeyle birlikte ulus devlet yapıları değişti. Ulus devlet yapılarının değişmesine paralel olarak ulus devlet ahalisi de değişti. Bu değişim daha çok ahalinin içindeki farklı kimliklerin kendi kültürel hak talepleri etrafında bir araya gelmeleriyle gelişti.

Bu gelişmeler şöyle bir sonuç doğurdu: Her ulus devlet içinde hegemon kimlikle “bağımlı” ilişkiler içinde olan diğer kimlikler, içinde bulundukları sistemin değiştirilmesi yönünde bir pozisyon yüklendiler. Bizdeki başta Kürt kimliği olmak üzere diğer kimliklerin hegemon İslamcı-Türkçü kimlik karşısında yaşadıkları ilişkiselliğin baskıcı niteliği, bütün bu mağdur kimliklerin varolan egemenlik biçiminin değiştirilmesi için çok güçlü bir motivasyon sağladı.

Dolayısıyla bizim gibi ülkelerde varolan ulus devlet yapılarından ve egemenlik biçimlerinden rahatsız olanlar yalnızca işçiler değil aynı zamanda kimliğinden ötürü ötekileştirilen kimliklerdir de. Bu nedenle de işçiler ve mağdur kimlikler aynı yöne bakmalıdırlar ve aynı egemen yapıların değiştirilmesi amacında olmalıdırlar.

Bu konuya haftaya devam edeceğim.

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Cizîr’de 32 yıldır yasaklı olan iki köy barajla suya gömülmek isteniyor

Faşizmin bir veçhesi olarak çocuk suçları tartışmaları

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Suça sürüklenen çocuklar Mattia Ahmet Minguzzi cinayetiyle birlikte oldukça alevlenmiş bir konu haline geldi. Şiddet sonucu vahşice öldürülen bir çocuğun...

Rojava mutabakatı: Yeni-Osmanlıcılığın krizi

Devletin yayılmacı aklının eleştirisi

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Türk dış siyaseti, sınırları korumaya odaklı savunmacı bir doktrine sahipti. NATO şemsiyesi altında aşırı silahlanma ve sürekli militarizme rağmen, 20....

Siyaset, ilke, tutarlılık, ahlak, vicdan

Anadil yasağından başka ne ola ki faşizm

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Herkes hatırlar, Meclis’te Osman Baydemir’e “Kürdistan neresi” diye sorduklarında, Sayın Baydemir kalbini gösterip “Kürdistan burada” demişti. Theodor Adorno, “Anadil insanın...

Süleymaniye’de yanık kurşun sesleri

Süleymaniye’de yanık kurşun sesleri

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Süleymaniye kenti, 21 Ağustos’u 22 Ağustos’a bağlayan gece yanık kurşun sesleriyle güne merhaba diyordu. Belki de bir merhaba değil, şimdiye...

Komisyona havale etmek!

‘Artık gavura gavur denmeyecek’

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Kürt ulusal sorunu çerçevesinde TBMM’de kurulan “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” çalışmalarına devam ediyor. Şu ana kadar beş toplantı...

‘Ama emperyalizm’ diyorsak…

Güvenceli olmaya tahammül yok!

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Oluşturulmaya çalışılan emek rejimi herkesin malumu. Bu yeni bir süreç de değil. Yeni olan yıllardır uygulanan politikalarda sıçrama yapmak için...

Sonraki Haber

Leyla Erbil’in arşivi dijitale aktarılıyor

SON HABERLER

Süveyda ve Dera yolunda saldırı: Bir kişi yaşamını yitirdi

Süveyda ve Dera yolunda saldırı: Bir kişi yaşamını yitirdi

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Dünya Ekseni’nin yeni bölümü yayında: Şam ve Amman’da yeni görüşme trafiği

Dünya Ekseni’nin yeni bölümü yayında: Şam ve Amman’da yeni görüşme trafiği

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Hakem Kurulu’nda zam oranı belli oldu: Sendikalar çekildi

Hakem Kurulu’nda zam oranı belli oldu: Sendikalar çekildi

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Beşiktaş Belediyesi soruşturmasında iddianame kabul edildi

Beşiktaş Belediyesi soruşturmasında iddianame kabul edildi

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

30 yıllık tutsağın tahliyesine engel: Entegre olmaya hazır değil!

30 yıllık tutsağın tahliyesine engel: Entegre olmaya hazır değil!

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

178 edebiyatçıdan ‘ifşa’ açıklaması

178 edebiyatçıdan ‘ifşa’ açıklaması

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

Licê’de askerden mezar yıkma girişimi

Licê’de askerden mezar yıkma girişimi

Yazar: Yeni Yaşam
26 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır