Kim ne derse desin, son birkaç gün içinde bölge gericiliği önemli darbeler aldı. Önce Bağdadi, ardında sözcüsü devre dışı bırakıldı.
Bağdadi’nin saklandığı evde birçok belge ele geçirildiği ve iki kişinin sağ olarak ele geçirildiği bildiriliyor. Belki de IŞİD için sonun başlangıcı Kobani’ye saldırısı oldu. Kürtlere karşı savaşta, üzerinde halifelik ilan ettikleri bütün toprakları kaybettiler. Petrol yataklarına yakın ve büyük mail gücü bulunan IŞİD’in kısa sayılabilecek bir zaman diliminde bu kadar büyük darbe alması, adeta bitecek noktaya gelmesi tabi ki sadece askeri olarak yenilmesi ile açıklanamaz. Bağdadi ve adamları sadece bölge için değil, dünya çapında gericilik için bir çekim merkezi yarattılar. Hemen her ülkeden sayısız militan, çoğu zaman ailesi ile birlikte halifelikte yaşamak için Suriye’ye geldi. Sınırlarda kolaylık görmeleri bölgeye militan akışını çoğaltı/hızlandırdı. Kürtler IŞİD’e karşı sadece askeri bir savaş vermedi, aynı zamanda ideolojik bir mücadele de verdi. IŞİD’in fiziki olarak yenilmesi önemli idi, daha önemlisi ideolojik olarak yenilmesiydi.
Gericilik böyle ezildi
Kürtler, IŞİD’e karşı sadece kendi topraklarını savunmakla yetinmediler, Suriye’nin bütün Kuzeydoğusu’nu kurtardılar. Yukarıda vurguladığım gibi, bu sadece askeri bir zafer değildi. Gericiliğe karşı ideolojik ve siyasi bir zafer kazanıldı. Bu kazanımın temelinde demokratik düşünceye dayalı bir ideoloji yatıyordu. Kürtler daha savaşırken, kuracakları düzeni ilan ettiler. Sadece ilan etmekle kalmadılar, savaş koşullarında uygulamaya koydular. IŞİD gibi bir örgütün bu kadar kısa sürede yenilmesi ve dünya çapında lanetlenmesinin en kuvvetli nedeni budur. Denilebilinir ki IŞİD lideri Bağdadi’nin öldürülmesi bütün bu çatışmaların yan ürünü olarak ortaya çıktı. Bu sır da bir olay değil. Uluslararası diplomasiye etkileri, bölge bazında artçı şokları önümüzdeki günlerde, ortaya çıkacak bilgilerle daha çok anlaşılacaktır
Erdoğan ve Soçi zirvesi
Her televizyon kanalında birkaç yorumcu Soçi’de ne çıkarsa çıksın ‘zafer’ olarak ilan etmek için bekliyordu. Öyle de oldu. Basın toplantısıyla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin şimdiye kadar kazandığı en büyük ‘zaferi’ izleyicilere anlatmaya başladılar. Zaten bu operasyon Kıbrıs’a düzenlenen askeri harekattan bile daha büyüktü. CHP tandaslı yorumcular bile Türkiye’ye bu zaferi hediye eden stratejik dehayı kutlamakta geri durmadılar.
Peki gerçekte ne oldu?
1-Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik askeri hareketi sona erdi.
2-Erdoğan’ın tasarladığı ‘Güvenli Bölge’ Soçi’de bitti.
3-Türkiye, 444 km uzunluğunda, 32 km derinliğinde bir alan tasarlıyordu. Soçi’de bunun dörtte biri gerçekleşti.
4-Güvenli Bölge olmayınca, doğal olarak burada kurulacak şehirler ve köyler de olmayacak.
5-Suriyeliler isteğe bağlı olarak, evlerine dönebileceklerdir. Tabi ki bu olumlu bir şey. Eğer zorla geri dönüş belgesi imzalatılıp gönderilemezlerse.
6-Şimdiye kadar yapılan araştırmalar mültecilerin yüzde 80’nin geldikleri topraklara/ülkeye geri dönmedikleri yönündedir.
7-Suriyelilerin büyük çoğunluğu da geri dönmeyecektir. 3.5-4 milyon insanı zorla geri göndermek mümkün değildir. Suriyeli mülteciler AKP için çıban aşı olmaya devam edecektir. AKP tabanı artık Ensar olmak istemiyor.
8-Trump 120 km x 30 km’lik bu parçanın denetimini Türkiye’ye bırakmıştı. Putin, geri aldı. Artık denetimi Rusya ve Türkiye birlikte yapacak.
9-Batı ve doğuda Rusya’nın da içinde olduğu devriyeler atılacak. Bunun manası artık Türkiye’nin Suriye’den bana saldırı geliyor bahanesi ortadan kalkacak.
10-Amerikalılarla olan anlaşmada olmamasına rağmen Türkiye 12 gözlem noktası oluşturmayı tasarlıyordu. Rusya ile ortak deklarasyonda bunların sözü edilmiyor. Anlaşılıyorki Putin hayır dedi.
Erdoğan istediğini almadı
Gire Spi ve Serekaniye’yi denetimine alması Türkiye açısından bir kazanç sayılabilinir, ancak buradaki denetimi Rusya ile paylaşmak zorunda. Bu demektir ki bir süre sonra buralara kaymakam atayamayacak, postane şubesi açamayacak. Artık ne kadar önemli bilmiyorum ama Türkiye’nin Suriye stratejisi bitti. Bir stratejik dönem sona erdi.
Artık Türkiye yönetimi için Esad ile ilişki aramak dışında fazla bir seçenek kalmadı. Çünkü Rusya ancak buna müsaade eder. AKP’nin ve Erdoğan’ın temel Suriye stratejisi,Emevi Camii’nde namaz kılmaktı. Yani Suriye’de İhvancı bir yönetim kurmaktı. Bu strateji AKP içinde bile eleştiri almasına rağmen Erdoğan, son güne kadar bu stratejiden vazgeçmeye yanaşmadı. Suriye’yi parça parça ele geçirmenin nedeni, sonra bu parçaları birleştirerek bir yönetim oluşturmaktı. ABD’nin değil ama Putin’in hamlesi bu rüyanın sonu oldu.