İsrail’in İran’a saldırılarının tüm Ortadoğu’yu etkileyeceğini kaydeden Ortadoğu uzmanı İslam Özkan, ‘İran’daki yönetim zayıflaması aynı şekilde Irak, Yemen, Filistin, Lübnan’ın da zayıflaması demektir. Bu tehdit sadece İran’a yönelik bir tehdit değil bütün bölge ülkelerine yönelik bir tehdittir’ dedi
İsrail, 13 Haziran’da İran’a “nükleer silah üretimini önleme” iddiasıyla saldırı başlattı. Saldırıların ilk aşamasında İran’ın merkezindeki Natanz uranyum zenginleştirme tesisi dahil olmak üzere çok sayıda nükleer ve askeri tesis hedef alındı. Yine İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, Hatemul Enbiya Merkezi Karargah Komutanı Gulamali Reşid, Devrim Muhafızları Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade de dahil üst düzey askeri yetkililer ile bilim insanları hayatını kaybetti.
Ortadoğu Uzmanı İslam Özkan, İsrail ve İran arasındaki saldırıları değerlendirdi.
İsrail’in İran’a saldırmasının sürpriz olmadığını ama ABD ile İran arasında nükleer silahlara dair müzakerelerin yürütüldüğü süreçte yapılmasının sürpriz olduğunu belirten İslam Özkan, bunun ABD Başkanı Donald Trump’ın her fırsata söylediği çok boyutlu barış stratejisine aykırı olduğu söyledi. Saldırının ardından İran’ın nükleer silah müzakerelerini askıya aldığını anımsatan İslam Özkan, “İsrail, 2007 yılından beri sürekli İran’ın nükleer silah üretmesinin bir tehdit oluşturduğunu ve nükleer tesislerin vurulması gerektiğini söylüyordu. Bu süreç 2009-2011’de hem İsrail’in üst düzey askeri yetkililerinin karşı çıkması hem de ABD’nin bu saldırı fikrine direnmesinde dolayı İran’a askeri operasyona izin verilmedi. İsrail’de o süreçten beri askeri operasyonlar yerine korsan ve hackerler üzerinden yapmış olduğu yazılımlar üzerinden saldırıya geçip İran’ın nükleer silah üretmesini 10-15 yıl geciktirmeyi başardı. Yani askeri bir seçenek yerine elektronik bir savaş zaten yürütüyordu. Şimdi de askeri anlamda yapıyor” dedi.
İsrail saldırılarının amacı
İran ile İsrail arasında yaşanan çatışmalardan sonra 7 Ekim 2024’te ABD’li yetkililerin İran’ın bir iki hafta içerisinde nükleer silah elde edebileceğini ve uranyum zenginleştirme noktasında istedikleri hedefe ulaştıklarını açıkladıklarını belirten İslam Özkan, “Bu açıklamadan anlıyoruz ki İsrail, İran’ın nükleer silah tesislerini adım adım takip ederek uranyum zenginleşmesinin hangi seviyede olduğunu biliyorlardı. Bu saldırı zamanlamasının da bununla yakından ilgisi var. İsrail’in saldırı amacına baktığımızda birinci hedefinin İran’ın nükleer tesislerini vurmak ve uranyum üretimini sekteye uğratmaktır. Hedef sadece bu değil ikinci hedef ise İran’ı genel anlamda zayıflatarak orta ve uzun vadede de İran’da bir rejim değişikliğini tetikleyerek gelişmelerin önünü almak olduğunu düşüyorum” diye belirtti.
‘Yemen ve Irak dahil olabilir’
Saldırıların sadece İran’la sınırlı kalmayacağını ve tüm bölge ülkelerini etkileyeceğini kaydeden İslam Özkan, sözlerine şöyle devam etti: “Ortadoğu’da bir saldırı olduğunda asla tek bir ülkeyle sınırlı kalmıyor. Mutlaka bölgeye etkileri olacaktır. İran’daki yönetim zayıflaması aynı şekilde Irak, Yemen, Filistin, Lübnan’ın da zayıflaması demektir. Şu anda bu saldırıların nereye kadar süreceğini öngörmek zor. Bu saldırıların boyutlanması İran’ın vereceği cevabın savaşın mecrasını belirleyeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla savaş daha da boyutlanarak genişleyebilir ve işin içine Yemen, Irak’a da girebilir. İran’ın eğer İsrail karşısında başarı sağlamak istiyorsa hem istihbarat hem de hava savunmasını dengelemesini gerekiyor.”
‘Bölgeye dönük tehdit’
Batılı ülkelerinin İsrail’e silah, istihbarı bilgi ve teknoloji paylaşımıyla bu savaşın bir parçası olduğunu vurgulayan İslam Özkan, savaşın devam etmesi halinde Ortadoğu’da birçok şeyi beraberinde tetikleyeceğini söyledi. Batılı dünya düzeniyle barışık olan ülkelerin bile bu savaştan etkileneceğine dikkat çeken İslam Özkan, “Mısır şuanda ABD müttefiki ve İsrail’le araları iyi olmalarına rağmen İsrail’in bu gücünden rahatsızlar. Dolaysıyla bu tehdit sadece İran’a yönelik bir tehdit değil bütün bölge ülkelerine yönelik bir tehdittir” diye aktardı.
‘İran’ın nasıl etkileneceği belirsiz’
İsrail’in İran’a yönelik saldırısının İran’ın iç dinamiklerini hangi yönde etkileyeceğinin belirsiz olduğunu ifade eden İslam Özkan sözlerini şöyle sürdürdü: “Norma şartlar altında halkın demokrasi ve özgürlük taleplerinin yükseldiği yakın zaman, Jina Mahsa Amini olayları ve diğer ayaklanmalar yaşadı. Bunun gibi çevresel faktörler göz önünde bulundurulduğunda bir ayaklanmanın tetiklenmesi beklenir ama bu işin psikolojik boyutları da var. Bir ülke dışardan ve düşman bir güç tarafından saldırı uğruyor. Bu beklenemedik bir şekilde kenetlenemeye de başvurabilir. Yani kendi iç sorunları için ayaklanan insanlar İsrail vurduğunda bir ayaklanamaya giderlerse birden bire kendini düşmanla işbirliği yapma konunda da hissedebilirler. Dolayısıyla vatan savunması söz konusu olduğuna psikolojik dengeler değişebiliyor.”
‘Türkiye’yi ekonomik olarak zorlayacak’
Saldırıların tüm dünyayı etkileyeceğini ancak Türkiye’yi ekonomik anlamda zorlayacağını sözlerine ekleyen İslam Özkan, “Bu saldırı tüm Türkiye’yi etkileyecek çünkü petrol fiyatları yüzde 8-10 civarında yükseldi. Türkiye’yi hiçbir konuda etkilemese bile ekonomik anlamda çok etkiyecek. Eğer saldırı boyut kazanırsa bu zamlar daha da yükselecektir. Bu savaş bölgesel bir çatışamaya dönüşürse, bölgesel düzen tamamıyla değişecek ve bazı ülkeler başka ülkelerin yanında yer almak zorunda kalacaktır ve Türkiye burada safını belirlemek zorunda kalacaktır. Türkiye’nin resmi tutumu şimdilik İran’ı destekleyen açıklamalar yapıyor. Ancak uzun vadede İran’daki yönetim çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalırsa Türkiye galip olan ülkelerin yani ABD’nin batının yanında yer alma ihtimali yüksek gibi görünüyor. Türkiye aynı zamanda İsrail tehdidiyle de karşı karşıya olduğunun farkında olduğu için son derece bıçak sırtı üzerinde olacaktır. Bu nedenle NATO tarafında yer alacaktır” diye aktardı.
‘Çözüm adil ve özgürlükçü yönetimler’
Ortadoğu’da yaşanan sorunların savaşla çözülemeyeceğini vurgulayan İslam Özkan, çözümün anti demokratik uygulamalar ve İsrail’in yayılmacı politikalarına son verecek demokratik, adil ve özgürlükçü yönetimlerin gelmesiyle mümkün olduğunu vurguladı. İslam Özkan, “Eğer gerçek ve hakiki bir çözümden bahsediyorsak, bunu savaş ve askeri yöntemlerle çözmek mümkün değil. Uluslararası hukuku hiçe sayan, ihlal eden taraf kimse öncelikle yargılanması, işgal ettiği topraklardan çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu’nun yeninden gerçek bir istikrara kavuşmasının başta Kürtler olmak üzere halkların, etnik kimliklerin tanınması, kültürel ve siyasi haklarının verilmesiyle mümkün olacağını belirten İslam Özkan, “Eğer bunlar yapılmasa Ortadoğu’daki yönetimler, savaş ve çatışma kozunu kendi elleriyle batı ülkelerine vermiş olacaklar. Yani siz eğer Alevileri katlederseniz, Dürzilere haklarını vermezseniz, Kürtleri yok sayarsanız bu işin gideceği yer yaşanalar olur. Ortadoğu’da ya patriarkal sistem, ya Sultanizm ya da Bass gibi otoriter rejimler hüküm sürüyor. Eğer siz özgür insanlar yetiştiremezseniz etnik kimlikleri, kültürel ve siyasal haklarını tanımazsanız uzun vadede istikrarlı bir Ortadoğu yaratmanız mümkün değil. Yani öncelikle Ortadoğu’yu dış müdahalelerden arındırmak, hak adalet ve demokratik haklar üzerine inşa edilmiş bir sistem ve yönetim inşa etmeniz gerekiyor” dedi.
Haber: Esra Solin Dal / MA