Proje hayata geçerse, İstanbul’da su krizi, ısı adası etkisi ve tarım alanlarının yok oluşu kaçınılmaz olacak. Tüm bu yıkım kent rantı için
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Kanal İstanbul Çalıştayı, projenin doğaya ve iklime vereceği tahribatı net biçimde gözler önüne serdi. Bilim insanları, projenin uygulanması halinde İstanbul’un geri dönülmez bir çevresel yıkıma sürükleneceği uyarısında bulunuyor.
Tarım alanları, ormanlar ve meralar yok olacak
Proje kapsamında, İstanbul’un kalan son doğal alanlarının yok edilmesi gündemde. 200 bin ağaç kesilecek, 136 milyon metrekare tarım alanı ve 13 milyon metrekare mera alanı imara açılacak. Kanal çevresinde inşa edilecek yeni yerleşim alanları ile 1,2 milyonluk yeni nüfus bölgeye taşınacak.
Su krizi kapıda
Kanal güzergâhında kalan Sazlıdere Barajı tamamen ortadan kalkacak, Terkos Gölü ise tuzlanma tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Bu iki su kaynağı, İstanbul’daki 6 milyon kişinin içme suyu ihtiyacını karşılıyor. Bilim insanları, projenin İstanbul’un su sistemini çökertme riski taşıdığı konusunda hemfikir.
Isı adası etkisi ve ekosistem çöküşü
Kanal kazısıyla oluşacak 1,3 milyar metreküp hafriyat, Karadeniz kıyılarına dökülecek. Bu devasa toprak hareketi bölgesel iklimi bozacak, ısı adası etkisi yaratacak ve yerel sıcaklıkları artıracak. Biyoçeşitlilik tahribatı ise kaçınılmaz: sulak alanlar, kuş göç yolları, tatlı su kaynakları yok olacak.
Kent rantı ve emlak geliri
Tüm bu yıkıma rağmen iktidar projede ısrarlı. Çünkü Kanal İstanbul bir ulaşım ihtiyacını değil, beton ve rant projelerini hedefliyor. Çevresi gökdelenler, AVM’ler ve rezidanslarla dolacak bir “yeni şehir” planlanıyor. Bu modelle kamu kaynakları bir avuç sermaye grubuna aktarılacak.
Kent hafızası tehdit altında
Kanal İstanbul Projesi yalnızca çevresel değil, aynı zamanda tarihsel bir yıkım anlamına geliyor. Proje güzergâhı, İstanbul’un binlerce yıllık kültürel mirasını yok edecek. Kültürel miras uzmanları ve arkeologlar uyarıyor: “Bu kanal, sadece suyu değil, tarihi de yutacak.”
Bathonea ve Yarımburgaz tehlikede
Kanalın geçeceği alan, Bathonea Antik Kenti ve Yarımburgaz Mağaraları gibi eşsiz kültürel varlıkları içeriyor. Bathonea, son yılların en önemli arkeolojik keşiflerinden biri olarak kabul ediliyor. Yarımburgaz ise İstanbul’un en eski insan yerleşimi; tarihi MÖ 6500’lere kadar uzanıyor.
Sit alanları imara açılıyor
Bölgedeki Soğuksu Doğal Sit Alanı, Rhegion Arkeolojik Sit Alanı gibi alanlar da yapılaşmaya açılacak. Bu alanlar, “rezerv yapı alanı” adı altında imar planlarına kurban ediliyor.
Kültür taşınamaz, yaşanır
ÇED raporlarında bu varlıkların korunacağı belirtilse de önerilen çözüm oldukça çarpıcı: “Hasankeyf gibi taşınabilir.” Kültürel miras uzmanları ise bu yaklaşımı sert biçimde eleştiriyor: “Tarih yerinde yaşanır. Bağlamı, coğrafyası ve ruhu yok sayılarak taşınamaz.”
Kent hafızası yerine beton ve emlak
İktidarın planı açık: tarihî ve kültürel alanların yerine yüksek rant getirecek lüks projeler yerleştirilmek isteniyor. Bu, İstanbul’un tarihî belleğini yok sayarak sermayeye yeni alan açma hamlesi. Proje, sadece doğayı değil, kentin hafızasını da hedef alıyor.
İSTANBUL