Şengal Özerk Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Heso Brahim, Şengal özerk sistemini anlattı:
Mehmet Ali Beydağı
Şengal Özerk Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Heso Brahim, bu bölümde, küresel ve bölgesel güçlerin rolüne işaret ediyor. Heso Brahim ilk Êzidî grubunu anlatırken “Amacımız Şengal için direnmekti. Ben de şahsi olarak içinde yer alıyordum. Toplam 20 kişiydik. Biri Şii, 19 kişi de Êzidî’ydik” diyor. KDP yönetiminin politikalarını eleştirirken de şunları söylüyor: “Ben PDK’nin yerinde olsaydım, Êzidî halkının adını ağzıma almaya utanırdım. Sanki ne ferman olmuş ne de kadınlar DAİŞ’in eline geçmiş gibi konuşuyorlar.” Êzidîlerin yapabilecekleri konusunda ise “Asayiş Êzidxan’ı savunduğu sürece kolay kolay saldırgan güçler Êzidxan’a girip tahrip edemezler” diyor.
Şengal Özerk Meclisleri ve YBŞ/YJŞ askeri güçleri oluşturulması sürecini sormak istiyorum. Nasıl ortaya çıktı?
Türkiye, Amerika, Irak ve PDK, fermanın gelişmesinde ortaklar. DAİŞ fermanında bu güçlerin hepsinin eli var, onlardan hiç kimse kendisini kandırmasın. Amerika, Irak ve zaten Türkiye DAİŞ’i oluşturdu ve PDK de biliyordu. Burada hiçbir güç diğer gücün üzerine konuşamaz. Çünkü her gücün diğer gücün uygulamalarının belgelerine sahiptir. Biz Êzidîler üzerine soykırım uygulandı derken bunlardan söz ediyoruz. Biz bugün ‘Mesud Barzani mahkemeye gidecek’ diyoruz, Mesud Barzani diyecek ki, ‘Erdoğan da benim ortağım.’ Erdoğan ‘Amerika benim ortağımdır’ diyecek. Amerika ‘Irak’ diyecek. Bunların hepsi bir ittifak temelinde gerçekleşti. 3 Ağustos 2014 Fermanı da bir komplodur ve kanun adı altında toplumu susturmaya çalışıyorlar. Sanki ne ferman olmuş ne de kadınlar DAİŞ’in eline geçmiş gibi konuşuyorlar.
Yine PDK ve Irak ordusu mu gelip bizi savunacak, 2014’te bizi savunmadılar. Ben onlara sormak istiyorum: Siz buradan kaçarken ne PKK ne de YBŞ Şengal’deydi. Siz 2014’ten bu yana iki kez kaçtınız o zaman da PKK mi Şengal’deydi? Siz YBŞ’nin önünden mi kaçtınız? Hayır. DAİŞ o zaman araba ışıklarını yakarak konvoy halinde geldi ve peşmergeler savaşmadan kaçtı. İkinci kez Haşdi Şabi arabaları kornalarını çalarak geldi, ikinci kez peşmergenin kaçtığına bizzat şahit oldum.
2014’te PKK mi ‘Kaçın’ dedi, 16 Ekim 2017’de Haşdi Şabi gelirken PKK mi ‘Kaçın’ dedi. Burada olan PDK idi, burayı savunmadığı için PKK mecbur kalıp geldi. Haşdi Şabi’yi buraya getiren PDK idi. 16 Ekim’de kaçtı Haşdi Şabi gelip onların mevzilerini doldurdu. Haşdi Şabi, YBŞ ve Asayiş’in hiçbir mevzisini tuttu mu? Hayır, peşmerge kaçtı onların yerine Haşdi Şabi gelip yerleşti.
PDK 2014’te Şengal’i savunmadı, PKK gelip Êzidî toplumuna sahip çıktı. Her iki kez de bu güçleri buraya getiren PDK’dir. Bir Êzidî atasözü var, diyor “Yüzlerinde su kalmamış.” Eğer ben PDK’nin yerinde olsaydım, Êzidî halkının adını ağzıma almaya utanırdım. Êzidî halkının adı geçtiğinde başımı önüme eğerdim, ferman adı geçtiğinde ‘Ayıptır’ derdim. Komşular arasında çocuk kavgası olduğunda kavgayı çıkaran çocuğun babasının başı komşusu karşısında eğilir ve “Çocuğum gelip senin çocuğunu dövdü” der. Bu jenositlere sebebiyet veren onlardır, ama utanmadan “Biz Şengal’e gideceğiz” diyebiliyorlar. Biz Şengal’deyken siz gittiniz kimse size ‘Git’ demedi. Bugün de oluşan ittifaklar temelinde Türkiye’nin bize karşı savaşması da hayal falan değildir. Çünkü tarihten bu yana Türkler bize karşı düşmanlık yapmıştır. Düşmandır, düşmanın saldırılarından şikâyet edilmez, ne zaman fırsatını bulursa yapar. 2014’te YBŞ gücü ilan edildi. Derwêşê Evdî olarak adlandırdığımız 12 kişilik grubun içinde Zagros adında bir arkadaş vardı. O zaman Şengal’i korumak için savaşan gençlerin bir güç halinde resmi bir şekilde kendilerini ilan etmesi gerektiğini söyledi. O zaman ismi Şengal Koruma Gücü yani, HPŞ-Heza Parastina Şengal olarak ilan edildi. Daha sonra Şengal için direnmek gerektiğini ve bu şekilde olamayacağını belirttik. Ve Şengal Direniş Birlikleri (Heza Yekîneye Berxwedana Şengal) olarak değiştirdik.
Artık bizim tek amacımız Şengal’i korumak değildi, Şengal için direnmekti. Ben de şahsi olarak içinde yer alıyordum. Toplam 20 kişiydik. Biri Şii 19 kişi de Êzidî’ydik. Artık Şengal’i korumak için gelen HPG gerilla güçleriyle bir olup, gruplar şeklinde dağılacaktık. Fakat Êzidî bir genç yapamayacağını belirterek bizden ayrıldı. Şii olan da kısa bir süre içerisinde bizden ayrıldı. Geri kalan ekiple gerilla güçleriyle beraber gruplar şeklinde mevzilerde yer aldık. Şehit Genco Hewleri ve Şehit Viyan’ı o zaman orada tanıdım. Şengal ve Rojava arasında bulunan güzergâhta yer alıyorduk. 27 üyeden oluşan Şengal’i yeniden yapılandırma meclisimiz 2015’in 1 Nisan’ında kuruldu. 27 üyeden 24 üye kaldık. Bu meclisi kurduğumuzda Güney Kürdistan bir volkan gibi patladı. KDP, ‘Şengal’de PKK tarafından kanton oluşturuldu’ diye konuşmaya başladı. KDP tarafından birçok olumsuz yaklaşımlar yaşandı. Mirza Dinayi ve Muhemed Xelil’in konuşmaları var. KDP dalga geçme amacıyla ‘kanton’ değil ‘karton’ olarak isimlendiriyordu. Şu an kanton oluşturma vakti olmadığını, Şengal’in hâlâ DAİŞ çetelerinden temizlenmediğini dile getiriyorlardı. Methat grubunun toplanmasından önce Demokratik Partisi bir grup gönderdi. Xıdıre Berkel ve Heci Qirani, Bozan, ben içindeydik. Arkadaşların yan tarafında bulunan karargâha geldiler. Bizim oluşturduğumuz meclise karşı Şengal’de bir meclis oluşturmaya geldiklerini söyledi.
Şengal’i yeniden oluşturma meclisini 2017’de Demokratik Özerk Yönetim olarak değiştirdik. Demokratik Özerk Yönetim 73 endamdan oluşuyordu. Özerk Yönetim içinde yönetim bakanlığı oluşturuldu. Şengal Demokratik Özerk Yönetim sistemine geçtiğimizde artık dışarıda bir volkan gibi patladı. Dışarıdaki güçlerin Şengal’e karşı tutumları artık çok farklı oldu.
2017’de Roj Peşmergelerini Şengal’e yerleştirmeye çalıştılar. Türkiye başlı başına bir düşman zaten sonra KDP istihbarat olarak çalışmaya başladı ve Irak hükümetini de etkileri altına aldılar. O zaman Haydar el-İbadi çok fazla karışmadı. “Şengal’de büyük bir direniş sergilemişler ve hakları vardır” dedi. Çünkü bunun farkındaydılar ki bize muhtaçtılar ve DAİŞ zamanında Irak ile Şengal’i koruyan bizlerdik.
Her gün “Şengal şerefimizdir, Şengal halkını ve kadınlarını koruyacağız” diyen herkes arkasını dönüp gitti. Kimse sözünde durmadı. Koruyan ve Şengal’i yeniden oluşturan bizdik. Bütün kirli politikalara rağmen de Demokratik Özerk Yönetim’imizi oluşturduk. Demokratik Özerk Yönetimlerin oluşmasıyla kurum ve meclislerimizi oluşturduk. Bunun yanında kadın örgütleri, kadın örgütlerine bağlı kurum ve meclisler, belediye, gençlik, ekonomi, öğrenci ve öğretmen kurumlarımızı da açtık. Kısaca Şengal alanımıza yönelik yapılan bütün saldırı ve kirli politikalara rağmen de biz Şengal halkı olarak özerkliğimizi kurmakta ısrar edip, kurduk.
Bugün Şengal’de hangi güçler var?
Şengal’de esas bulunan güç Irak ordusudur. Yerel ve merkezi güçler var. Haşdi Şabi askeri güç olarak var, YBŞ, YJŞ ve Êzidxan Asayişi var. Haydar Şeşo’ya bağlı peşmerge güçleri ve Kasım Şeşo’ya bağlı peşmerge güçleri var, ki bunlar PDK’ye bağlı güçtür. Bu iki peşmerge gücü de aynı merkeze bağlı ama iki farklı isim altında kendilerini örgütlemişlerdir. Bir diğeri de Laleş Tugayı, Haşdi Şabi’ye bağlı. Esas önemli olan soru şudur: Tüm bu güçlerin varlığına rağmen neden Asayiş ve YBŞ’ye saldırılıyor. Özellikle Asayiş’e. Asayiş’ten korktukları için bu hesapları yapıyorlar. Bugün Êzidî halkının davalarını savunan ve jenoside karşı mücadele eden ve ‘Biz direneceğiz, irade olacağız’ diyen YBŞ ve YJŞ güçleridir.
Diğerleri bugün burada yarın nerede olur. Onlar için Êzidî toplumu o kadar da önemli değildir. Bu süreçte Haydar Şeşo adını kaç kez değiştirdi. Bir gün ben Kürdüm, diğer gün Êzidîyim, başka bir gün Iraklıyım, peşmergeyim diyor. Onun için önemli değil, bazen Êzidxan Savunma Gücü’yüm, bazen peşmergeyim diyor. Onun için Êzidî olmak bile önem taşımıyor. Burada esas ilkeli olan güç YBŞ ve Êzidxan Asayişi’dir.
9 Ekim 2020’de Federe Kürdistan Bölgesi İçişleri Bakanı Reber Ahmet ve Irak Ulusal Güvenlik Müsteşar Yardımcısı Hamid Raşid Felih arasında BM Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert’ın gözetiminde Bağdat’ta imzalanan Şengal Anlaşması ile ABD, Irak, Türkiye, KDP ne hedefliyor? 27 Eylül 2020’de Azeri ordusunun Türkiye desteğiyle girdiği ve 44 günlük savaşta altüst olan Dağlık Karabağ modeli mi Şengal’de uygulanmak isteniyor?
Ermenistan, Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de olan saldırıları ve devletlerin ortaklıklarına bakıldığında Osmanlı dönemini göz önüne sermekte. Türkiye yeni bir Osmanlı sistemini kurmak istiyor. Soykırımlarla alanlarını genişletmeye çalışıyorlar. Bu yeni sistemlerini oluşturmak için Ermeni, Kürt veya inanç olarak Êzidî veya farklı bir din, ulus gözetmeksizin saldırmakta. Onların tek amacı tek dil, tek bayrak, tek ulus ve tek dindir. 9 Ekim’de yapılan antlaşma yeni bir fermanın çıkarılmasıdır. Êzidî halkı olarak böyle tanımladık ve öyledir. DAİŞ’in fermanı bizi bitiremedi, 9 Ekim’de yapılan antlaşma ile bitirmeye çalışıyorlar. Bu antlaşmada Amerika, Irak ve Demokrat Partisi yer aldılar. Êzidî halkı olarak insan haklarının belirlediği kanunları veya insan haklarına dair hiçbir şey görmedik.
Asayiş Êzidxan’ı savunduğu sürece kolay kolay saldırgan güçler Êzidxan’a girip tahrip edemezler. Savunma gücü olan Asayiş içeride Şengal’i savunuyor, YBŞ ise Şengal çevresini savunduğunda, Şengal’in savunma gücü olduğunda kolay kolay istedikleri gibi içeri giremezler. YBŞ ve Êzidxan Asayişi’ne saldırarak halkın içinden çıkarmaya çalışıyorlar. Saldırılar bu temelde gelişti, eğer bu güçler burada olursa ve Êzidîlerin çocukları Şengal’i savunduğu sürece, ne kanun adına ne de DAİŞ adına bir ferman gerçekleşemez. 2020 yılının 12. ayında gerçekleştirilenler de bir plandır ve bu plan gerçekleşmedi.
Yüksek meclis kurma ve var olan bayrakları indirme planları, halkımızın var olan mücadelesi karşısında hayat bulmadı. Halkımız artık tecrübe ve inanç sahibidir. Halkımızın ve annelerimizin direnişleriyle bu güçlerin planlamaları boşa düştü.
Sadece kendi gücümüze güvenmeliyiz
Şengal Özerk Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı’sınız, anlaşma yürürlüğe girmesin diye ve Şengal’in özerkliği konusunda Irak hükümetiyle bir dizi görüşmelerde bulundunuz. Ne dediler?
Biz Şengal Demokratik Özerk Meclisi yönetimi adına birçok görüşmelerde bulunduk. Ve hangi güç isterse de görüşmeye de açığız. Çünkü biz hak sahibiyiz ve diyaloglara açığız. Birçok heyetimiz Bağdat’ta gidip geldi. Irak hükümet başkanından tut birçoğuyla görüşmelerde bulunduk. Bütün tartışmalarımızda bizim de haklarımızın olduğunu ve fermandan geçtiğimizi belirtiyorlar. Fakat hiç kimse kendiliğinden bir başkası için bir şey yapmaz, eğer biz kendimiz için mücadele vermezsek, kanun vs. şeyler bizim haklarımızı vermezler.
Örnek olarak kanunen Irak Anayasası’nın 125. maddesine göre özerklik meclisi Irak Anayasası’nda var ve anayasal hak olarak bize veriliyor. Biz başka bir devlet kuralım tarzında bir dayatmada bulunmuyoruz, biz özerklikten yana bir talebi dile getiriyoruz, ki bu da Irak sınırları içerisindedir.
Biz Irak hükümetinin kendi sınırlarını savunmasını istiyoruz ve ekonomik olarak da onlarla yürüyebiliriz. Fakat biz kendi içimizde savunma gücümüz kalsın ve var olan kurumlaşmalar olsun, ama Irak merkezi hükümetinde yer alalım diyoruz. Biz halkımızın özgür olmasını istiyoruz ve biz de Irak’ın bir halkı olarak kalmak istiyoruz. Biz kendimizi Irak’tan koparmıyoruz. Irak bize ‘Hak sahibisiniz ve hakkınız var’ diyor, bunlar dışında da başımıza gelen ferman bize bu hakkı tanıdı. Ancak ne yazık ki Irak hükümeti güç sahibi bir hükümet değildir. Kendisini savunan bir Irak değildir. Amerika, Türkiye ve İran’ın baskıları altında. Bu yönüyle çevredeki baskılar bunun oluşmasına müsaade etmiyor. Fakat yine de biz davamız için mücadele vermeye devam edeceğiz. Ne olursa olsun her zamanda temel sloganımız ‘başarı’ olacak.
Girdiğimiz yeni yılın ilk ayında Bağdat ve Şia güçleriyle görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmelerde Erdoğan’ın Şengal üzerindeki tehditlerini konuştuk, “Çünkü Şengal Irak hükümetinin coğrafik sınırlarında bulunuyor” dedik. Biz Trump’ın nasıl bir politika izlediğiniz biliyoruz. Türkiye baskılarını bu şekilde sürdürmeye çalışıyor. Irak’tan da birçok güç bunu kabul etmiyor. Şialar da ‘Biz bunu kabul etmiyoruz’ diyor. Ancak biz herkese de güvenemeyiz. Sadece kendi gücümüze güvenmeliyiz. İnsan kendi gücüne ve halkına güvenmeli, biz de gücümüze ve halkımıza güveniyoruz.
Heso Brahim kimdir?
Heso Brahim, Faqira Aşireti ve Zêro ailesinden. Dini açıdan rolü olan bir aşiret. Dini olarak ilimdar olarak biliniyor. Toplumunda ailesi annesinin ismiyle tanınıyor. O nedenle Zêro’nun ailesi deniyor. “Annem, Zêro anne öncü ve güçlü bir kadındır” diye tanımlıyor. IŞİD’e karşı savaşta yer alan Heso Brahim özerk mecliste çalışıyor, aynı zamanda eşbaşkan yardımcısı.
* Çeviri için Harun Hevi ve Beritan Sarya’ya, fotoğraflar için İbrahim Êzidî’ye teşekkürler.