27 Şubat çağrısının sorunun çözümünde büyük bir adım olduğunu ifade eden İsviçreli Senatör Carlo Sommaruga, ‘Abdullah Öcalan’ı serbest bırakarak, çözümdeki samimiyetlerinin ilk adımını ortaya koyabilirler’ dedi
Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı tarihi “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümüne dair yürütülen tartışmaları yeni bir aşamaya taşıdı. Tarihi çağrı, yalnızca Türkiye ve Kürdistan’da değil, uluslararası alanda da geniş yankı uyandırdı. Tarihi çağrıyı, Türkiye’deki aktüel siyasi gelişmeleri ve Kürt sorunun demokratik çözümü noktasında uluslararası toplumun sorumluluğunu, Türkiye ve Ortadoğu’yu yakından takip eden İsviçre Devlet Konseyi Üyesi Senatör Carlo Sommaruga ANF’den Serkan Demirel’e konuştu.
Önemli bir çağrı
Çağrıyı değerlendiren Carlo Sommaruga, “Açıkçası Sayın Öcalan’ın çağrısına şaşırdığımı itiraf etmeliyim, ama bugün yaptığı şeyin doğru olduğunu düşünüyorum. Bu çağrının, kurumsal krizin nihayet çözülmesi ve Kürt halkının Türkiye’de maruz kaldığı şiddetin sınırlandırılması hatta tamamen ortadan kaldırılması açısından hayati önemde olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, bu çağrının son derece önemli bir çağrı olduğunu ve normal şartlarda bir barış süreci, toplumsal entegrasyon ve demokratik kurumların daha sağlıklı işleyişi sürecini tetikleyebileceğini düşünüyorum” dedi.
Müzakereler başlamalı
“İlk aşamada yapılması gereken şey, kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve -yurt dışında dahi olsa- bir diyalog sürecinin başlatılmasıdır” diyen Carlo Sommaruga, henüz müzakereden bile söz etmeden önce, sadece güvene dayalı bir diyalog kurulmalı ve ardından müzakere edebilecek heyetler oluşturulması gerektiğini söyledi. Carlo Sommaruga, “Bunun Türkiye içinde gerçekleşebileceğini sanmıyorum ve bunun resmi bir şekilde yapılabileceğini de düşünmüyorum. Bu nedenle, ilk etapta gayri resmi, gizli ve hızlı bir şekilde temasların kurulması gerekiyor. Elbette bunun için üç taraf gereklidir: Öncelikle bunu yapmaya istekli bir hükümet; ardından PKK ya da ona yakın siyasi hareketin yetkilileri ve son olarak bu tür görüşmelere ev sahipliği yapabilecek bir ülke. Tıpkı geçmişte Filistin için yapılan Cenevre girişiminde olduğu gibi, her iki taraftan da doğrudan görevde olmayan ama iktidara yakın temsilciler vardı ve bu kişiler müzakere sürecini yürütebildiler. Bence başlangıç bu şekilde olmalı” diye konuştu.
NATO Türkiye’ye baskı kurmalı
“Türkiye’nin geleneksel ortakları, özellikle NATO’daki müttefikleri, Türkiye’yi daha sağduyulu ve iç barışa yönelik bir yola yönlendirmelidir” diyen Carlo Sommaruga, “Bu tür bir gelişmeden tüm bölge kazançlı çıkacaktır. İsviçre’nin Türkiye ile modernize edilmiş bir serbest ticaret anlaşması bulunuyor. Bu anlaşmanın önsözünde, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının güçlendirilmesine yönelik bir irade olduğu açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla İsviçre, Türkiye’ye böyle bir sürecin başlatılması gerektiğini iletebilir. Aynı zamanda, geçmişte başka bölgelerde yaptığı gibi, görüşmelere ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu ifade edebilir. Hatta istenirse görüşme sürecine eşlik edebilecek nitelikli diplomatlarını da görevlendirebilir. Türkiye’de daha önce de böyle bir süreç yaşandı; yaklaşık on yıl kadar önce, Oslo’da PKK ile hükümet arasında bazı müzakereler başlatılmıştı. Şimdi hem Türkiye vatandaşlarının hem de hükümetin ve kurumların yararına olacak şekilde, benzer bir süreci yeniden başlatmanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum” diye ifade etti.
Öcalan‘ın özgürlüğü güçlü mesaj olur
Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasının çok önemli olduğunu belirten Carlo Sommaruga, “Siz çeşitli süreçlerden bahsettiniz ama herkesin aklına gelen en belirgin örnek, Güney Afrika’dır. Mandela’nın serbest bırakılması, barış sürecinin önünü açmıştı. Mandela gibi, Öcalan da Kürt halkı nezdinde geniş çapta tanınan ve kabul gören tarihi bir figür. Dolayısıyla onun serbest bırakılması çok güçlü bir mesaj olur. Bunun Türk hükümeti için bir geri adım ya da zayıflık göstergesi olacağını düşünmüyorum. Aksine, Öcalan’ın özgürlüğü, mevcut iktidarın, hem cumhurbaşkanının hem de hükümetin gücünü ve özgüvenini ortaya koyan bir adım olur. Bu da, barış sürecini yürütecek kadar kendilerine güvendiklerini gösterir. Bu ne hükümet için bir yenilgi olur ne de Türkiye halkı için doğrudan bir zafer olur. Bireysel düzeyde, Öcalan açısından kişisel bir acının sona ermesi anlamına gelir. Evet, bu adım barış sürecinin başlangıcı olabilir” diye belirtti.
‘Barış süreci bütünsel bir süreçtir’
Carlo Sommaruga, “Bence barış süreci sadece ‘silahları bırakıyoruz, silahlı çatışmayı durduruyoruz’ demek değildir. Barış süreci, bütünsel bir süreçtir. Silahların bir çatışma aracı olarak kullanılmaması gerektiğini kabul etmekle kalmaz, aynı zamanda çatışmanın siyasi düzlemde yürütülmesini, siyasi kurumlara saygı gösterilmesini ve adalet sisteminin muhalefeti bastırmak için araçsallaştırılmamasını da kapsar. Ancak bugün Türk hükümeti böyle bir barış sürecine girmeye hazır değilse ki bu durum büyük ölçüde Erdoğan’ın iktidarını koruma isteğinden kaynaklanıyor. Çok büyük bir sorundur ve gerçek bir barış süreci başlatılamaz. Tek umut, vatandaşların kendisindedir. Türkiye’de bugün demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları için sokaklara çıkan yurttaşlara olan hayranlığımı ifade etmek isterim. Bu röportaj aracılığıyla onlara dayanışma mesajımı iletmek ve yalnız olmadıklarını söylemek istiyorum” dedi.
HABER MERKEZİ