Toplumda kadına yönelik şiddet, kadınların bütün yaşam alanlarına nüfus ediyor. Bu noktada işyerleri hem sınıfsal hem de cinsler arası eşitsizliğin birleşimi olarak, kadına yönelik çok daha vahim bir şiddet tablosunun ortaya çıkmasına neden oluyor. İşyerinde kadına yönelik şiddetin ana nedenlerinden birisi, kadın işçilerin toplumsal cinsiyet rolünün işyerinde de devam etmesi iken, bu eşitsiz konumun kadını ittiği güvencesiz emek de bu şiddetin diğer başlıca sebebi. Geçtiğimiz yıllar boyunca kadın istihdamının giderek artan biçimde geçici, güvencesiz, kayıt dışı işlerde yoğunlaşmasına yönelik politikalar, işyerinde kadına yönelik şiddetin artmasının en önemli zeminlerinden biri.
Kadınlar için işyerleri giderek artan bir biçimde kadına yönelik toplumsal şiddetin yeniden üretildiği ve daha da katmerleştiği alanlar haline getiriliyor. Kadın emekçiler işyerlerinde; ayrımcılık, fiziksel şiddet, sözsel şiddet, duygusal şiddet, cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve mobbing yoluyla şiddete uğruyor. İşyerinde kadına yönelik şiddeti en çok patronlar, erkek amirler ve iş arkadaşları uyguluyor. Kimi zamansa bu şiddet -özellikle hizmet sektörü gibi sektörlerde- müşteri, hasta gibi dışarıdan biri tarafından da uygulanıyor.
Kadın emekçiler, işini kaybetme korkusu, damgalanma, dışlanma gibi sebeplerle bu şiddete karşı koyamıyor çoğu zaman. Diğer yandan, kadınlar bu barajı aşsa dahi Türkiye’de işyerinde kadına yönelik şiddete karşı herhangi bir etkin yasal korumanın olmaması başka bir sorun. Başta kayıt dışı çalışan kadınlar, şiddete karşı hukuki bir hak aramanın da tümüyle dışında bırakılmış durumda. Diğer yandan, işyerinde kadına yönelik fiziki şiddet bir biçimiyle görünür olabiliyorken diğer şiddet türlerinin neredeyse hiçbir görünürlüğünün olmaması/sağlanamaması ise başlıca bir sorun.
Ulusal İstihdam Stratejisi’nde ana hatları çizilen kadın istihdam politikası; ardından yasal düzenlemeler ve politika belgeleri kadın işçileri an be an daha kötü çalışma koşullarına ve işyerlerinde daha eşitsiz bir konuma sürükledi. Kayıt dışı, ucuz, güvencesiz işlerin belkemiği, kadın emeği üzerine kurulurken kadınların örgütlenme ve haklarını savunma olanakları her geçen gün daha da kısıtlandı, bu da işyerinde kadına yönelik şiddetin daha da artmasına neden oldu. Diğer yandan, kadınlara aile sorumluluklarını önceliği, çocuk bakım yükümlülükleri gibi kadın sorumluluğu olarak görülen işlerin gerekçe gösterilmesiyle dayatılan esnek çalışma formları dayatılıyor. Bu durumda kadın istihdamındaki görece artış yanıltıcıdır; kadın istihdamında artış olarak sunulan durum, kadın işçilerin geçici işlerde, daha sağlıksız koşullarda çalışmasına ve iş kazalarına zemin hazırlıyor.
Ekonomik krizlerin en hızlı ve en çok yoksullaştırılan, sosyal güvenlik korumasının dışına çıkarılan, kemer sıkma politikalarının en fazla uygulandığı kesim kadınlar emekçiler. Esnek, ucuza ve daha çok sömürülerek çalıştırılan kadın emekçiler, kriz dönemlerinin en çok tehdit edilen, en çok işten atılan kesimi. İşten çıkarılma tehdidi en çok kadın işçiler bakımından yeni bir şiddete dönüşüyor. Kadın emeği üzerindeki sömürü daha da artıyor, var olan işlerde kadın güvencesizliği artıyor, kadınlar daha az ücretlerle çalışmaya her zamankinden daha çok mecbur ediliyor.
Kriz döneminde artan kayıt dışı çalışmadan da en çok kadınlar etkileniyor. İşsizlik oranlarının yüksekliği güvencesiz çalışmayı daha da artırıyor, bu durum kadın emeğinin hem çalışma koşulları bakımından hem de ücret, sigorta gibi haklar bakımından hızla çalışma yasalarının kapsamı dışına itilmesini beraberinde getiriyor. Kadın işçi cinayetleri, iş kazaları ve meslek hastalıkları konusuna da başka bir yazıda değinmek üzere burada noktayı koyalım…