İtalya Parlamentosu’na, Êzidîlere yönelik katliamların soykırım olarak tanınması için önerge sunuldu. Parlamenter Laura Boldrini tarafından verilen önerge de, DAİŞ mağduru Êzidîlerin bugün Türkiye’nin hedefinde olduğuna dikkat çekildi
Demokratik Parti Milletvekili Laura Boldrini, DAİŞ’in Ağustos 2014’te Şengal’e saldırıları sırasında Êzidîlere yaptığı katliamların İtalya hükümeti tarafından soykırım olarak tanınması için parlamentoya önerge sundu. 21 Şubat tarihli parlamento oturumunda önergesinin savunması için söz alan Parlamenter Boldrini, uluslararası hukuk çerçevesinde Êzidîlere yönelik suçların bir an önce soykırım olarak kabul edilmesi gerektiğini vurguladı.
Laura Boldrini, Almanya, Hollanda, Belçika, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Kanada, Portekiz, İrlanda, Ermenistan, Fransa, Avustralya gibi ülkelerin DAİŞ’in Êzidîlere karşı işlediği suçları soykırım olarak tanıdığını hatırlatarak, İtalya’nın da bu konuda net bir tutum sergilemesi gerektiğini belirtti.
Uluslararası hukuka göre soykırım
Birleşmiş Milletler’in (BM) 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesine atıfta bulunan Laura Boldrini, soykırımın şu eylemleri kapsadığını ifade etti: “Soykırım, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubun, bütünüyle veya kısmen yok edilmesi kastıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biridir: Gruba mensup kişilerin öldürülmesi, gruba mensup kişilerin bedenî veya aklî bütünlüklerine ağır zarar verilmesi, grubu tamamen ya da kısmen fiziksel olarak yok etmek amacıyla yaşam koşullarına maruz bırakılması, grup içinde doğumları engellemeye yönelik önlemler alınması, gruba mensup çocukların zorla başka bir gruba nakledilmesi.”
Laura Boldrini, Êzidîlerin bu maddelerde tanımlanan tüm suçlara maruz kaldığını belitti.
Dün DAİŞ bugün Türkiye
Êzidîlerin tarihine ve Şengal’de inşa edilen sistemin önemine de dikkat çeken Laura Boldrini, Êzidîler, köklü bir geçmişe ve kendine özgü bir inanca sahip bir topluluktur. Ancak bu inanç, İslamcı aşırılıkçılar tarafından hedef alındı. Êzidîler, Irak’ın kuzeyindeki Sengal bölgesinde, Suriye sınırında yaşamakta ve demokratik katılımın, vatandaşlar arasındaki eşitliğin esas olduğu bir toplum oluşturmaktadır. Kadınlar, yalnızca öz savunma güçlerinde değil, sosyal, kültürel ve siyasi hayatta da önemli bir rol üstlenmektedir”.
2014’te, DAİŞ’in Şengal’i işgal ederek 5000’den fazla kişiyi katlettiğini, 6000’den fazla kadın ve çocuğu kaçırdığını hatırlatan Laura Boldrini, bugün bile on binlerce Êzidînin yerinden edilmiş durumda olduğuna ve sık sık Türk devletinin hava saldırılarının hedefi olduğunu belirtti.
Savunmasız bırakıldılar
Êzidîlerin DAİŞ’e karşı savunmasız bırakıldığını da hatırlatan Laura Boldrini, “Soykırım yaşanırken Êzidîler, Irak ordusu ve bölgede bulunan pêşmerge güçleri tarafından savunmasız bırakıldı. Bu birlikler, saldırganlardan sayıca üstün olmalarına rağmen geri çekildi. Êzidî halkı, DAİŞ’in kör şiddetine karşı umutsuz ama kararlı bir direniş sergilemek zorunda kaldı” diye ekledi.
Soykırımın tanınması adaletin gereğidir
Uluslararası toplumun 2014’te Êzidîlere yönelik soykırıma sessiz kaldığını ifade eden Laura Boldrini, bu nedenle bu suçun resmen tanınmasının adaletin bir gereği olduğunu vurguladı. Laura Boldrini, “26 Mart 2019’da, Meclis Dış İlişkiler Komisyonu, hükümeti uluslararası toplumu bilinçlendirmeye ve Êzidî soykırımının tanınması için uygun yolları değerlendirmeye teşvik eden bir karar aldı. Ancak o tarihten bu yana değişen hiçbir hükümet, bu kararı uygulamamıştır. Bu yüzden, bugün Meclis’in bu konuda net bir tavır alması gerekmektedir” dedi.
Dünya kamuoyunun Gazze ve Ukrayna’daki çatışmalara odaklandığını ancak birçok unutulmuş savaşın sürdüğünü belirterek, “Küresel bir tehdit olan DAİŞ’e karşı mücadele etmiş ve soykırıma uğramış bir halk olan Êzidîler de tüm dikkatimizi ve desteğimizi hak etmektedir” dedi.
Son olarak Laura Boldrini, Immanuel Kant’tan alıntı yaparak, “Dünyanın herhangi bir yerinde hukukun çiğnenmesi, tüm dünyada hissedilir,” diyerek parlamentoya Êzidî soykırımını tanıma çağrısında bulundu.
Haber: Serkan Demirel / ANF