Yiğit ile İstanbul Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Biriminde profesyonel olarak çalıştığı sırada tanışmıştık. Bu tanışıklığımız 0-3 yaş erken çocukluk döneminde zihin gelişimi, anne esenliği ve çocuğun kent ile ilişkisi üzerine çalışmalar yürüten Hollanda merkezli Bernard van Leer Vakf’ına danışmanlık yaparken arttı.
Çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi için neler yapabiliriz diye birlikte düşünmüş, o dönem Gündem Çocuk Derneği’nin yürüttüğü “Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi” çalışmasının çıktılarını birlikte değerlendirmiştik.
Aynı vakitlerde, o da uzman bir ekiple, Türkiye’de 0-8 yaş Arası Çocuğa Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’nı yürütüyordu. Araştırma oldukça önemli tespitler yapıyor ve karar vericilere acil önerilerde bulunuyordu.
Bu öneriler arasında; “aile danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması”, “etkin ve düzenli aile eğitim programlarının sunulması”, “ sosyal hizmet birimlerinin yaygınlaştırılması”, “temel gelir güvencesinin olması”, “sosyal yardım politikalarının gözden geçirilmesi”, “ruh sağlığı tedavi hizmetlerinin yaygınlaştırılması” ve “çocuk odaklı politikaların üretilmesi” yer alıyordu.
Yiğit bu araştırmadan yaklaşık dört yıl sonra, 16 Kasım 2018 günü polis operasyonuyla, aralarından Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ve Prof. Dr. Betül Tanbay’ın da bulunduğu 13 akademisyen, hak savunucusu ve sivil toplum çalışanı ile birlikte evinden gözaltına alındı.
Gözaltına alınanların Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesi kapsamında “cebir ve şiddet yoluyla Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmeye veya iş yapamaz hale getirmeye teşebbüs”ten soruşturuldukları bilgisi geçilmişti. Sorgu sırasında sorulan sorular 2013 yılındaki Gezi Parkı protestoları ile ilgiliydi.
Tüm gözaltına alınanlar aynı gün içerisinde ve izleyen iki günde serbest bırakıldı. Yiğit ise 17 Kasım Cumartesi günü İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanmasına karar verilerek cezaevine konuldu.
Yiğit’in dostlarının hazırladığı https://yigitaksakoglu.com adresindeki sitede yer alan bilgilere göre Yiğit’in tutuklanmasının temel gerekçesi; “sivil itaatsizlik” ve “şiddetsiz eylem” üzerine olduğu savcılık tarafından ifade edilen bir sivil toplum seminerinin kolaylaştırıcılığını yapmak..
Tutuklanma kararında hakimlik “toplantının içeriğine ulaşılamadığını ve karanlıkta kalan yönleri bulunduğunu, ancak buna karşın amacının Gezi Parkı eylemlerinin yaygınlaştırılmasına ve derinleştirilmesine yönelik olduğu kanaatine ulaşıldığını” söylemiş.
Oysa bu türden bir toplantının hangi nedenlerle yasaya aykırı olduğu da, ulaşılan somut kanıtlar da oldukça belirsiz ve yapılan tüm itirazlara karşın Yiğit hala tutuklu.
Yiğit’in tutukluluğunun 192. gününde yani 28 Mayıs’ta, günlerdir kayıp olan bir buçuk yaşındaki Ecrin’in yüzlerce başka çocuk gibi, maruz kaldığı ev içi şiddet sonucunda yaşamını kaybettiği açığa çıktı.
Herkes Ecrin için çok üzüldü, çok öfkelendi. Tıpkı diğer çocukların haberi geldiğinde olduğu gibi…
Halbuki Yiğit’in destek olduğu araştırmada çıkan öneriler hızla yaşama geçirilmiş olsaydı; belki de Ecrin de başka çocuklar da şu anda yaşıyor olacaktı.
Evet ne yazık ki bir buçuk yaşındaki Ecrin yaşamını kaybetti. Yiğit ise 194 gündür tutuklu. Zor günler devam ediyor. Ama biz ne umudumuzu, ne de çocuklar için daha iyi bir dünya için çabamızı azaltacağız.
Yiğit’in bir mektubunda söylediği gibi “hukuka olan toplumsal güvenin bizi toplum olarak bir arada tutan ve geleceğe olan güvenimizin teminatı olduğunu” unutmadan, 24 Haziran’da* adaletin sağlanmasını bekleyeceğiz.
Bu arada, Ecrin’in yaşamını kaybettiği gün Yiğit’in doğum günüydü.
İyi ki doğdun Yiğit!
*24 -25 Haziran 2019’da Silivri’de Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun tutuklu olarak yargılandıkları Gezi Davası’nın ilk duruşması görülecek.