ÖHD İzmir Şubesi ve Özgür Baretliler’in ortaklaşa düzenledikleri ‘Kent hakkı bağlamında göç, mültecilik ve dönüşüm meselesi’ panelinde, göçlerin kentlerdeki dönüşümlerine etkisi ve kent hakkının önemine vurgu yapıldı
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubesi ve Özgür Baretliler, Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde “Kent hakkı bağlamında göç, mültecilik ve dönüşüm meselesi” konulu panel düzenledi. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Moderatörlüğünü Ahmet Koçyiğit’in yaptığı panele Şehir Plancısı Dalya Hazır, Avukat Murat Sarı ve İnşaat Mühendisi Mehmet Tayfur konuşmacı olarak katıldı.
Panelde ilk konuşan Mehmet Tayfur, Amed’in Sûr ilçesinde 2015 yılında öz denetimden sonra kentin değişimine dair konuştu. Kentte 2015’te başlayan çatışmalarda tarihin en büyük kırılmaların yaşandığını ifade eden Tayfur, Sûr’da başlayan yenileme çalışmaları sonrası bir çok yerin acele kamulaştırma yapıldığını ifade etti. Tayfur, “Sûr’un sakinleri sokağa çıkma yasaklarından sonra kendi yaşam alanlarına dönemediler. Bu Sûr’lular için ilk göç değil. 90’lı yıllarda köy yakmalar zamanında da kırdan Sûr’a göçler oldu. Çatışmalara aynı zamanda fiziksel yıkıma da neden oldu. Sistematik bir yıkım oldu. Çatışmaların olduğu bölgenin yarısından fazlası sistematik şekilde yıkıldı. Acele kamulaştırma ile Sûr’un yüzde 82’sini risk alanı olarak değerlendirildi. Yeniden inşanın en belirgin özelliği ise sürecin çok merkezileşmesi. Başarısız darbe girişimi ve ondan sonra başlayan otoriterleşme, kayyım atamaları bu sistem merkezi şekilde yürütüldü” ifadelerine yer verdi.
Sûr’da başlatılan projeler ile kentin önceki dokusunun bozulduğunu da aktaran Tayfur, kentte daha önce evi olan insanların birçoğunun acele kamulaştırma nedeniyle kendi mülkleri için ihaleye bile giremediğini belirtti. Tayfur, son olarak fotoğraflardan örnekler vererek Sûr’un değişen mimari dokusunu gösterdi.
‘Toplumsal cinsiyete dayalı kent hakkı’
Daha sonra konuşan Dalya Öztürk, kentlerin inşasında kent hakkından bahsetti. Herkesin kent hakkından eşit şekilde yararlanması gerektiğini söyleyen Dalya Öztürk, kent hakkında toplumsal cinsiyet eşitliliğinin önemine vurgu yaptı. Kadınların kentsel haklarından eşit şekilde yararlanmadığına dikkat çeken Dalya Öztürk, “Göçten bahsediyoruz. Göç, kentsel dönüşüm ve kentsel hakkı bir arada konuşulması gereken kavramlar. Kentsel dönüşümde muğlak çalışmalar yapılıyor. Riskli alan ve yapı tarifi yapılıyor ama parsel bazlı ve ranta odaklı dönüşüm yapılıyor. Sûriçi bunun bariz bir örneği. Kentsel dönüşümde ayrıca soylulaştırma yapılıyor ve böylelikle oranın eski sahipleri artık orada yaşayamıyor. Kentlerde kadınların kamusal alanda çektikleri zorluklara rağmen akın akın göçler oluyor ama kentler kadınlar için bir tehlike coğrafyası oluşturuyor. Kadınlar kentlerde istedikleri gibi hareket edemiyorlar ve bu onlar için cinsiyet eşitsizliğinin bir örneği oluyor. Toplumsal cinsiyete eşitliğine dayalı kent hakkı diyoruz. Kentte yaşayanların eşit şekilde kent haklarından yaralanması için uygun bir cinsiyet eşitliği uygulaması olmalı” şeklinde konuştu.
‘Güvenlik’ politikaları ile insanlar yerinden edildi’
Panelde son olarak söz alan Avukat Murat Sarı, Kürdistan coğrafyasında yerinden edilmelere ve bunun sonuçlarına dair değerlendirmelerde bulundu. Birçok insanın Kürdistan coğrafyasında yerinden edildiğine dikkat çeken Sarı, 90’lı yıllarda Kürdistan’da yaşanan köy boşaltmaları ve zorunlu göç etmelerde yaşam haklarının ihlal edildiğini söyledi. 4 parça Kürdistan’da tarihte yaşanan göçlere ve zorla yerinden ettirmelere değinen Sarı, “Zorla yerinden edilen halk gerçekliğin dikkat çekilecekse eğer o travmanın hissedilmesi lazım. Bir sabah boşaltılan köylerden bahsediyoruz. 90’larda ‘güvenlik’ politikası binlerce insanın yerinden edilmesi ile sonuçlandı. Yerinden edilen insanların temel hakları süreçler içerisinde ihlal edildi. Bu süreçlerde kimlik değişmeleri de oldu. AHİM bir kararında Türkiye’nin köy edilmelerindeki sorumsuzluğu ve hak ihalleri ilan edildi. AHİM bu kararı ile Türkiye’yi mahkum ediyor ve zararların karşılanması gerektiğine karar veriyor. Yine zorla yerinden edilmelerde sorumlular yargılanmadı. Zorla yerinden edilmelerin Kürdistan’a farklı yansımaları farklı oldu” ifadelerine yer verdi.
Panel soru-cevap ile sonra erdi.
Kaynak: MA