• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
19 Haziran 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Editörün Seçtikleri

Jineoloji’den Yıldız: Özgürlük değişim dönüşümle mümkün

19 Haziran 2025 Perşembe - 10:27
Kategori: Editörün Seçtikleri, Kadın
Jineoloji’den Yıldız: Özgürlük değişim dönüşümle mümkün

Özgürlüğün değişim ve dönüşümle mümkün olduğunu belirten Jineolojî Dergisi Yayın Kurulu üyesi Rojda Yıldız, ‘Demokrasi ve özgürlük umudunun yükseldiği bugünlerde daha fazla kadınla beraber bilinçlenmek hem barış hem de kadın mücadelesinde kalıcı olmanın ön koşulu’ diye belirtti

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 30 Mayıs’ta Jineolojî Akademisi’ne İmralı Cezaevi’nin havalandırmasından aldığı bir eğreti otu dalıyla birlikte mektup gönderdi. Kürt kadınların gündemindeki mektupta, kadınlar için geliştirdiği “umut ilkesi”ni özellikle vurgulayan Abdullah Öcalan, yeni sürecin öncülerinin kadınların olacağı inancını vurguladı.

Jineolojî Dergisi Yayın Kurulu üyesi Rojda Yıldız, Abdullah Öcalan’ın mektubunda yer alan “umut ilkesi”, çalışmaları ve yeni süreçte kadınların öncülüğünün önemine dair değerlendirmelerde bulundu.

‘Gurur kaynağı’  

İmralı Cezaevi’nden gönderilen mektubun kendilerinde büyük bir heyecan yarattığını belirten Rojda Yıldız, “Sayın Öcalan’ın tecrit koşullarında dahi Jineolojî’ye yoğunlaştığını, çalışmalarını yürüttüğünü biliyorduk. Savunmalarında ‘Jineolojî’ kadınlara bir önerme olarak geçiyordu. Kadınlar daha sonra buna dair çalışma başlattı. Böylece savaş, baskı ve çatışma koşullarında büyük bir kaynak, külliyat ortaya çıkardı. Bu kuramı ortaya çıkaran Sayın Öcalan ile birebir tartışma yürütmek çok kıymetli olurdu. Ancak tecrit hali vardı. Kadınlar bu tecrit halini anlamaya çalışarak, aşmaya çalıştı. Yoğunlaşarak, tecridi kırma durumu da söz konusu oldu. En nihayetinde bir mücadele sonucunda böyle bir mektup ve çiçekle çalışmanın selamlanması hepimiz açısından gurur kaynağıdır” diye belirtti.

‘Kadın özgürlüğünü merkeze aldı’  

Abdullah Öcalan’ın mücadelenin başından itibaren kadın özgürlüğünü merkezine alıp, erkeklik sorunuyla mücadeleyi temel edinen çalışmalar yürüttüğünü söyleyen Rojda Yıldız, bu çalışmaların ise pratikte ciddi bir değişim ve dönüşümü getirdiğinin altını çizdi. Özgürlük mücadelesinin Kürdistan’da feodal zihniyetin yıkılması ve kadınlara bakış açısının değişmesinde önemli gelişmeler yarattığını belirten Rojda Yıldız, “Bu anlamıyla Jineolojî, aslında bu deneyimler üzerinden‘ Kadın nasıldır? Erkek hakikati nedir? Kadın-erkek ilişkisi hakikati nedir? Kadınların toplumla, yaşamla kurduğu bağ nedir?’ sorularında alternatif yeni bir yaşam oluşturulurken, kuramların çerçevesini de çizdi. Evet, bir erkeklik, cinsiyetçilik sorunu var. Bugün için neyi ifade ediyor bu, aslında kadın-erkek ilişkisinde kölelik durumunun bir fıtrat olmadığı, kadının köleliğe, itaate meyleden bir varlık olmadığıdır. Bu bir köklü bir inşadır. Kadın kimliğinin bugünkü davranış biçimi, düşünce biçimi sadece toplumun ona doğduktan sonra öğrettiği kimi kalıpsal cinsiyetçi rollerle oluşmamıştır. Geçmişin köklü eleştirisini yapmak, cinsiyetçi rollerinden kurtulmak önemlidir. Jineolojî bu anlamıyla yeni bir yöntem açığa çıkardı. Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu toplumsal, analiz, doğa perspektiflerinden faydalanarak, kadın meselelerini, tartışmalarını bir üst aşamaya taşıyan ideolojik, politik bir hat örgütlemeye çalıştı” ifadelerini kullandı.

‘Kadın hakikatini doğru tanımlamalıyız’

Abdullah Öcalan’ın mektubunda yer alan “Kadın varlığının doğru tanımlanması ve kadın kimliği, varlığı özdeşlik yöntemi ile ele alınmalıdır” cümlesine dair Rojda Yıldız, şunları belirtti: “Sayın Öcalan’ın belirttiği tarihsel ve toplumsal toplamdır. Bunun içerisinde en fazla üzerinde oynanan, en fazla köleleştirmek için başka kulvara sürüklenen kadın kimliği olmuştur. O yüzden temel çelişki de ‘kadın-erkek çelişkisidir’ denir. Kadını doğru tanımlamadığınız, kadının hakikatte ne olduğunu tanımlamadığımız sürece ne erkeği tam olarak tanımlayabiliriz ne de toplumsal yaşamın gerçekte ne olduğunu tanımlayabiliriz. Kadınlar ‘dedikoducu’, ‘meraklı’, ‘her kötülüğün başı’ olarak tanımlanıyor. Hakikaten kimliğiyle oynanmış bir kadın varlığından bahsediyoruz. Bunun doğru yorumlanması gerektiğini Sayın Öcalan ısrarla dile getiriyor. Kadınlara atfedilen bu özellikler nereden geliyor? Bu şeytancıl, kötücül özelliklerin kökeni nerede? Sadece modern dünyanın kavramlarıyla bunları açıklayamayız. Bunu iyi çözümlemek gerekiyor. ‘Kadınlar kıskançtır’ diye bir betimleme yaparken kadının kıskançlığının Yunan’da, Roma’da, erkek aklıyla üretilmiş kıskanç tanrıçalardan bağımsız ele almamak gerekiyor. Bu sistem, Zeus’un tanrıçalara reva gördüğü ve sadece bir tecavüz nesnesi olarak kullandığı ama yine de Zeus’u çekemedikleri için kavga eden tanrıçaları bize öğretti. Bu bir nüve, mesele anlatıyor. ‘Kadın kadının kurdudur’ meselesi basit bir kadın düşmanlığı meselesi değil. Kadınların dünya tarihi içerisinde yan yana gelerek, mücadele etmemesi için örgütlendirilmiş bir erkek sistemidir. O yüzden bugün aslında kadın örgütlerinin attıkları ‘Kadın dayanışması yaşatır’ bir sloganın ötesinde tarihsel, toplumsal gerçekliği ifade ediyor. Bu ilişkilerin nasıl inşa edildiğini, nasıl kurgulandığı doğru bir yöntemle açığa çıkarabilirsek nasıl mücadele edilmesi gerektiğini ortaya çıkarabiliriz.”

‘Umut ilkesi’  

Abdullah Öcalan’ın işaret ettiği “umut ilkesi”nin kadının özgürlük meselesinden bağımsız ele alınamayacağını dile getiren Rojda Yıldız, “Umut ilkesi aslında her kadının özgürlüğü için mücadele edeceği potansiyeli ortaya çıkaracağına dair toplumsal yaşam inşa etme meselesidir. Bugün her kadın bu mücadele içerisinde yer alıp kalıpları yıkabilir, mücadelesini yürütebilir. Sayın Öcalan uzun yıllar önce ‘Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez’ sözlerini sarf etti ve bunu salt bir evin dışına çıkış olarak değerlendirmiyor. Bunu zihinde özgürleşme meselesi, yoğunlaşması olarak ele alıyor. O yüzden özgürleşmeyi, zihinde vurulan zincirleri, düşünce kapasitemize vurulmak isteyenleri aşmak olarak görmek gerekiyor. Hepimiz geri geleneksel ailelerde büyümüş kadınlarız. Elbette ki o sistemin etkileri üzerimizde yoğun bir biçimde var ve bunu görüyoruz. Mesele bunu özgürlüğe yaklaştıracak bir yoğunlaşmanın olup olmamasıdır” diye belirtti.

Kadının özgürleşmesinin değişim ve dönüşümle mümkün olduğunu örneklerle anlatan Rojda Yıldız, “Binlerce kadını sokağa dökebilir, kadın cinayetlerine karşı hareket edebilirsiniz. Ama esas olan o kadının gerçekten kendini gerçekleştireceği ve özgürleştireceği alanlar inşa edip, oraya dahil etmektir. Bir mücadelenin bel kemiği, onu ayakta tutan şey aslında ideolojik ve politik hattıdır. 3 kişi olursunuz, ideolojik politik hattınız çok güçlüdür bir yerden filizlenir ve büyür. Ancak binlerce kişisinizdir, ideolojik-politik hat güçlü değildir, çok çabuk sönümlenir. Dünya örnekleri bununla doludur. Biraz daha kalıcılaşması, geleceğe umut vermesi tam da ne kadar kadının bilinçlenip, değişip dönüştüğü ile doğrudan alakalıdır” dedi.

Toplumsal sorunların kaynağı  

Jineolojî Dergisi çalışmalarının 10’uncu yılını doldurduğunu söyleyen Rojda Yıldız, çalışmalarında yeni bir sıçramaya ihtiyaç olduğunun farkında olduklarını dile getirerek, ekledi: “Şimdiye kadar Jineolojî, anlamaya, olanları yorumlamaya, kendini oluşturmaya çalıştı. Her varlık kendini oluşturduktan sonra harekete geçme ihtiyacı hisseder. Hem dünya kadın mücadelesinin geldiği nokta hem de yeni gelişmeler biraz daha demokrasi ve özgürlük umudunun yükseldiği bugünlerde daha fazla kadınla bilinçlenmek, daha fazla kadını değiştirip, dönüştürmek hem barış hem de kadın mücadelesinde kalıcı olmanın ön koşulu olarak görülüyor.”

Sosyalizm ve kadın özgürlüğü tartışmalarına da değinen Rojda Yıldız, Abdullah Öcalan’ın “Kadın özgürlüğü sosyalizmin temelidir” belirlemesinin burada önemli olduğunun altını çizdi. Abdullah Öcalan’ın toplumsal problemlerin kaynağının kadın-erkek çelişkisiyle başladığına dair çözümlemelerini hatırlatan Rojda Yıldız, “Bu ne demek? Sağlıktan ekolojiye, kültürden dünya savaşlarına, her türlü alanda yaşanan sorunlar hegemonik ilişki biçimiyle doğrudan alakalı olduğunu söylüyor. Bu hegemonik ilişki de aslında kökenini kadın-erkek ilişkisinden alıyor. Erkeklik, erkek egemenlik sistem, kadın üzerinden iktidar kurmaya başlayarak öğreniyor. Toplumu sömürmeyi, kadının duygu, düşüncesini sömürerek öğreniyor. Çünkü bir varlığı zapturapt altına alınca diğerini de alabileceğini düşünüyor. Evdeki kadına kötü davrandığında, şiddet uygulandığında sokaktaki diğer bütün kadınlara şiddet uygulama hakkını kendinde görebiliyor, kendinde meşruluğu oluşturmaya çalışabiliyor. Kadınların yeniden kendilerini anlatabilecekleri, kadın-erkek ilişkilerinin çelişkilerini tartışabilecekleri bir sistem önermesi demokratik toplum sosyalizmidir” ifadelerini kullandı.

‘Sosyalizm bir kadın kültürü’  

Abdullah Öcalan’ın “sosyalizm bir kadın kültürü” tespitinin anlamının önemli olduğunu söyleyen Rojda Yıldız, şöyle devam etti: “Komünlerin oluşturulması ve bu komünlerle yaşamın oluşturulması son zamanlarda çokça tartışılıyor. Aslında eski süreçlerden beri komün dediğimiz örgütlenme biçimi hep kadınların kendini örgütlediği, birlikte mücadele ettiği, toplumsal değerleri beraber ürettikleri bir süreç demektir. Komün değerlerinin, toplumsal ahlak ve kültür değerlerini bugün hala canlı nüvelerini görüyoruz. Sosyalizm, geçmişin anacıl, anasoylu değerlerinin yeniden yeşertilmesidir. Toplumun bağrında yaşattığı değerleri yeniden güncellemek, yeşertmek yeniden gündemleştirmekten bahsediyor. Bunu yapacak gücünde iktidara daha az bulaşmış, iktidarlaşmamış, hegemonik güç olmamış kadının etrafında oluşabileceğine dair tespitleri çok güçlü. Erkekliğin oluşturduğu iktidar, hegemonik güç, sosyalizm gibi yatay ilişkilenme ağları kurabilecek bir enerjiden uzak. Sayın Öcalan’ın erkeklerin kadınlarla nasıl konuşulması gerektiğine dikkat çekmesi bir etik, estetik kaygısıdır. Toplumda böyle bir kaygı yok. Sistem de böyle kaygı bırakmamış. Etik, estetik kaygıları güçlü tutmak, kadın-erkek ilişkisinde en çok ihtiyacımız olan meselelerden biridir. Bu anlamıyla sosyalizmde kadın öncülüğü modern anlamda değil, geçmişin kadın kültürünün de bugünle bütünleşmesi, yaşatılması manasına geliyor.

Kaotik bir dönemeçteyiz, Ortadoğu’da anlık masalar, yıkılıp, kuruluyor.  Yeniden coğrafya dizaynında yine erkek aklı ile barış ve diplomasi meselesi yürütülmeye çalışılıyor. Bu çok tehlikeli bir durum bunu en çok da kadınlar biliyor. Anlık çıkarlar üzerine kurulan her tür diplomatik ilişki her an bozulmaya meyilli, krizi, kaosu kendi içerisinde barındıran niteliği de var. Çıkar ve ranta dayalı barış süreci, çıkar ve rantlar değiştiğinde bozulabilir. Kadınlar kalıcı bir barışın kendisiyle mümkün olduğunu dile getiriyor. Çünkü savaş gerçekliği içerisinde kadınların yaşadıklarını, deneyimlerini bilmeden ve bunları açığa çıkarmadan bir barış açığa çıkarırsanız zaten niceliksel olarak toplumun yarısını yok saymış oluyorsunuz. Niteliksel olarak da aslında gelecek savaşların kötü birer duraklarını inşa etmiş oluyorsunuz. Kadınlar savaşa bir durak değil, bütünüyle ortadan kaldırılmasını talep ediyor. ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı her yerde anlatarak, yaşamı, kültürü koruyarak, şiddete karşı durarak, barışı örgütleyebiliriz.”

Haber: Berivan Altan / MA

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Cengiz Holding’in siyanürlü maden projesine tepki: Bölge yok olacak

Sonraki Haber

İHD’den ‘Barışa giden yol’ buluşması: Asker ve PKK’lilerin aileleri bir araya gelecek

Sonraki Haber
İHD’den ‘Barışa giden yol’ buluşması: Asker ve PKK’lilerin aileleri bir araya gelecek

İHD’den ‘Barışa giden yol’ buluşması: Asker ve PKK'lilerin aileleri bir araya gelecek

SON HABERLER

İran’da iki tutsağa ‘Jin jiyan azadî’ direnişine katıldıkları için idam cezası verildi

İran’da iki tutsağa ‘Jin jiyan azadî’ direnişine katıldıkları için idam cezası verildi

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

DEDAŞ tazminata mahkum edildi: Önlem almamakta ısrarcı

Pîran’daki yangın bölgesinde inceleme yapıldı

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

GÖÇ-DER’den ‘köye dönüş’ çağrısı

GÖÇ-DER’den ‘köye dönüş’ çağrısı

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

Özerk Yönetim ile Şam arasında ‘enerji’ anlaşması

Özerk Yönetim ile Şam arasında ‘enerji’ anlaşması

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

PYD Eşbaşkanı Xerîb Hiso: Halkların irade devrimi başlatılsın

PYD Eşbaşkanı Xerîb Hiso: Halkların irade devrimi başlatılsın

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

DEM Parti AKP’nin kanun teklifine tepki gösterdi: Doğaya savaş açmışsınız

DEM Parti AKP’nin kanun teklifine tepki gösterdi: Doğaya savaş açmışsınız

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

Efrîn’de katledilen genç için eylem: Anlaşma ihlal edildi

Efrîn’de katledilen genç için eylem: Anlaşma ihlal edildi

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır