Süreç ilerledikçe birbirine karşıt gibi görünen eğilimlerin nasıl birbirini besleyen bir madalyonun iki yüzü oldukları ortaya çıktı. Yılmaz Özdil ile Nejat Zanyar, Ayşe Hür’le Ümit Özdağ, savaş baronlarının ‘Sözcü’sü bir anda farklı argümanlarla aynı hizada buluştu
Zana Kanîreş
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ezber bozan 22 Ekim’deki açıklaması sonrası, tuhaf, birbiri ile tamamen zıt eğilimlerin bir sentezi ile karşılaştık. Ne demişti Bahçeli? Sayın Abdullah Öcalan’a Meclis’te konuşma, silahlı mücadeleyi bitirme ve umut hakkına ilişkin duyanların önce kulaklarına inanamadığı bir çağrı yapmıştı. Bu tam 40 yıldır Kürt özgürlük mücadelesi ile kıran kırana savaş yürütmüş devlet aklının merkezinde yer alan bir isimden gelen çağrı idi. 40 yıldır savaşan bir taraf konuşalım, bu işi sulh ile çözelim diyordu. Kürt-Türk ittifakından, Türkiyeli olmaktan, milliyetçi kesimin ezberini bozan bazı yaklaşımlardan bahsediyordu. Sadece ‘Türkçü milliyetçi’ kesimlerin değil, ‘sosyalist’, ‘demokrat’, ‘ilkel milliyetçi Kürt’, ‘Kemalist’, ‘İslamcı’ kesimlerin de ezberini bozdu. Bu tespitler Bahçeli’ye övgü değil, açıklamasının kamuoyunda yarattığı hakikatin ifadesidir.
Buraya kadar her şey elbette normal. MHP gibi Kürt inkar ve imhasının kalesi olarak kendisini konumlandıran devlet aklının çekirdek yapılarından birinin bu açılımı elbette şok edici olacaktı. Ancak süreç ve tartışmalar ilerledikçe tuhaf, birbirine karşıt gibi görünen eğilimlerin nasıl bir madalyonun iki yüzü oldukları ortaya çıktı. Yılmaz Özdil ile Nejat Zanyar, Ayşe Hür’le Ümit Özdağ, bazı ‘sosyalist’ yapılarla İyi Parti, iktidarın içindeki savaş baronları ile muhalefet içindeki ‘Sözcü’ler bir anda farklı argümanlarla aynı hizada buluştu. Bu garip kombinasyon, sürece yönelik eleştiri değil suçlama, Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik özel savaş argümanlarıyla iç içe geçecekti. Şimdi bu örneklerden bazılarını mercek altına alalım.
Yetenekli Bay Ripley
Barzanilere ait Rudaw’da yazıp çizen, Hüda-Par’ın bir zamanlar Genel Başkan Yardımcısı olan, zamanında Tayyip Erdoğan’ın ABD temsilcisi Cüneyd Zapsu’larla haşır neşir, PKK’den kaçan Selim Çürükkaya gibi özel savaş elemanları ile ilişkili Nejat Zanyar adlı şahıs, ilkel Kürt milliyetçilerinin ‘Sözcü’sü olarak epey parlatılıyor. Ha bir de Kobanê davasında Hüda Par adına avukatlık yapan, Kürt siyasetçilerin ceza alması için ihbarname yazan zat!
Bu Yetenekli Bay Ripley’in işi, sürece saldırmak ve Abdullah Öcalan’ın perspektiflerini çarpıtmak, ‘aydın’ gibi görünerek Kürtlere ‘devlet’ kurmak!
Bay Zanyar’a bir soru: Acaba kendisi Cüneyd Zapsu’ya Kürtlere bir devlet kurmak gerektiğini söyledi mi? Söyledi ise cevabı ne oldu? Zapsu yeni bir ‘devlet’ten mi yana, yoksa Türkiye’nin demokratikleşmesi yolu ile Kürtlerin özgür, eşit ve kendini yöneten bir halk olmasından mı yana?
Zanyar’a bir soru daha: Zapsulara bu soruyu sorduğunda aldığı cevap ikincisi ise acaba onları da Sayın Öcalan gibi eleştirdi mi, maddi ve manevi ilişkisini kopardı mı?
Bay Zanyar, bir meczuba dönüşen, üretme kabızlığı ve kişiliği sergileyen, Kürt hafızasında yer bulamayan, çürümüş bir ruha dönüşen Nizamettin Ariç’i övüyor. Tam da Sayın Öcalan’a haysiyetsizce hakaret ettiği için. Aslında bunun için övüyor! Haysiyetlice açıklayamıyor sadece.
Nerde Kürt Özgürlük Hareketi ve Sayın Öcalan düşmanı varsa hemen dibinde bitiveriyor.
Bunlar Judenrat
Çarpıtma, cımbızlayıp bağlamından koparma temel görevi. Utanmazlar.
“Kürt Aklı” ifadesini bile Sayın Öcalan’dan çalıp sermayeleri yaparlar. Bir de utanmadan bu başlıkla kitap yazarlar.
Zamanında Öcalan’ın “Kürdistan sömürgedir” sözünü çalıp tarihe karışanlar gibiler.
Haydi bakalım bay Zanyar, “Kürt Aklı” ifadesini nerden aldınız? Haysiyetli bir “münevver” misiniz?
Sakın görüşme notlarından almış olmayasın!
Bay Zanyar bir algı operasyonu yapıyor. Tıpkı Anadolu’dan Görünüm sunucusu Güntaç Aktan gibi.
Ne iddiada bulunuyor Zanyar?
Öcalan’ın “SDG’nin İsrail’in etkisinde olduğu, İsrail’in kendi Haşdi Şabi’sini yarattığı” sözlerini gündeme getiriyor.
Bu ne anlama geliyormuş? Bu Rojava’nın Öcalan’ın eseri olduğu tezini çürütüyormuş.
Bu ya ahmak ya da kör bir düşmalıkla açıklanabilecek bir iddia. Rojava’nın Öcalan’ın eseri olmadığını iddia etmek ancak DAİŞ kafası ile mümkün!
Sayın Öcalan’ı dikkatle takip eden herkes bilir ki bu sözler devlete eğer Kürtlerle ittifak kurmazsan Rojava İsrail ile ittifak kurar, Kandil ile ittifak kurmazsan yanı başındaki İran ile ittifak kurar demektir. Yani alternatifleri, seçenekleri vardır.
Cümlenin tamamı aptala anlatılırmış.
Devlet anlamıştır.
Bunu anlamamak için ancak Zanyar gibi münevver olmak gerekli!
Trajik.
Neymiş efendim Sayın Öcalan görüşmede “30 yıldır devletle haşır neşiriz” demiş. Ve böylece suç üstü yakalanmış, MİT ile ilişkileri ele vermiş!
İnsan ne diyeceğini bilemiyor, acaba kişi kendinden bilir işi mi?
40-50 yıllık bayat bir özel savaş argümanına sarılmak zavallıların işi. Kürt halkının Öcalan’a ilişkin güveni, ateşten çemberden geçerek kurulmuş, ağır bedeller, sınamalardan geçmiş ve menzile varmış sarsılmaz bir ilişkidir. Bunun doğasını anlamayanlar buna tabu diyerek, türlü iftiralarla saldırır.
Bunlar, bu kafayla Selahaddin Eyyubi’ye de Arap ajanı derler!
Okuduğunu anlamak istemeyen, eleştirdiği muhatabının külliyatını okumayan bir binbir surattan ne beklenebilir ki?
İnsan bu düşmanlığın gözünü kör ettiği güdümlü kişiliklere ne anlatsa yetersiz.
Yine de anlatalım!
Sayın Öcalan, 26 yıldır İmralı’da ağır tecrit koşullarında. Bu koşullarda birçok kez devletle müzakere yürüttü. Öcalan her daim baş müzakerecidir ve elbette devletle, onun kurumlarıyla müzakere edecektir.
Bu müzakerenin haşır neşirliğidir. Tarihi tamıtamına neden söylemediğini anlamamak için hiç zindan görmemek gerekli! Burda İmralı’daki esaret sürecini kastettiğini bir kör göz bile görür.
Bay Zanyar Kürt devleti için acaba kaç yıl hücrede yattı?
Anlamamak için bilinçli bir aptal olmak gerekir!
Devam edelim.
Sayın Öcalan’ın perspektifine gelelim.
Ne diyor Sayın Öcalan: “Kürt gerçekliği de Judenrat gerçekliğidir. Sömürgecilik ötesi dediğim bu Kürt gerçekliğidir. İşte en benim diyen aileler Barzaniler, Bedirxaniler, hatta Şeyh Sait’in geride kalan bazı torunları, Seyit Rıza’nın bazı torunları Judenratlaşmışlardır. Ailelerini kurtarmak için Kürtlüğü imhaya götürüyorlar.”
Öcalan’ın bu sarsıcı tespitini üzerine alıyor, bütün gündemini Öcalan’a saldırmak üzerine kuruyor.
Haysiyetli bir aydın bu tespitin derinliğiyle ürperir, Kürt tarihindeki işbirlikçiliğin ne bedellere yol açtığını günler, aylar, yıllarca düşünür. Kabuslar görür…
Ama tabi Judenrat’ı üzerine alınmışsa başka!
Şeyh Said ve Seyid Rıza ile ilgi söylediği geleneğin ölümü tespitinin nasıl bir acı çıprak gerçeği ifade ettiğini anlamak istemeyecek kadar duygu ve düşünce yoksunu.
Sayın Öcalan’ın 50 yıllık mücadele tarihini objektif olarak takip edenler, Öcalan’ın sarsıcı eleştirileri ile Kürt toplumunu ölüm uykusundan uyandırdığını görür. Zamanında Anadolu’da Görünüm, Öcalan’ın Kürt halkına “eşek” dediği iddiasını kesip biçtiği kasetlerle duyururdu. Oysa Öcalan’ın tespitleri Kürt halkının dirilişi oldu.
Karşınızda hamaset yapan bir lider yok.
Bay Zanyar, Sayın Öcalan’a ilişkin nerde olumlu bir yaklaşım varsa oraya saldırıyor.
Örneğin Mümtazer Türköne, bir Türk aydını olarak anlamaya yönelik bir yazı yazıyor. En değme faşist gibi hemen çörekleniyor yazının üstüne.
Neymiş efendim, “Mümtazer Türköne Kürt entelijansiyasına ve Kürtlerin devlet arayışına, egemen kibir ve tahakkümün tipik ezberleriyle bir cevap yazmış. Yüz yıldır çiğnenen sakızın yeni olan tek yanı, Öcalan aroması.”
Kürtlerin Öcalan’ı anlama çabasına saldırdığı gibi bir Türk aydınının bile anlama çabasına saldırıyor.
Judenrat işte bu!
Bu yeminli Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi düşmanı, Rojhilat’ın olası bir Rojava olmasına bile saldırıyor.
Hazmedemiyor.
Ya orda da Rojava gibi kadın öncülüklü bir devrim olursa?
Bakın ne diyor: Efendim PKK güdümündeki PJAK’ın Rojhilat’ta etkin olması Türkiye’nin işine yararmış.
Kendisi Türkiye’de fink atıyor, PJAK üyeleri idam tehdidi altında İran’da canıyla mücadele ediyor.
Bay Zanyar Kürtlere devlet kurmak için her şeyi yapıyor ve hiç devletin fiskesini görmüyor, halkını uyandıran bir Kürt Önderi 26 yıl tek bir hücrede MİT’le ilişkili oluyor!
Efendim, bay Zanyar, “Kürtlere karşı çektiğiniz Night King (kurucu önder) kılıcı, hakikatin elmas kılıcıyla tuzla buz olacak”mış diyor. Sözde Bahçeli’nin Öcalan’ı kurucu önder olarak tanımlayan sözlerine saldırıyor.
Boyundan büyük laflar ediyor!
Bu afili lafların Kürt hakikatine çarpacağı kesin.
Kimin tuzla buz olacağını tarih çoktan yazdı bile.
Özgür Kürdün mahallesinde Bekolara, Judenratlara yer yok. Zombi bir sözde münevvere de! Maskeli balo sona erdi!
İbrahim Halil Hür!
Efendim bay Nejat Zanyar’ların bir de Türk versiyonları var. Ayşe Hür gibi… Nerde Öcalan’a saldıran bir paylaşım olsa hemen dibinde bitiveriyor.
Kendisi Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından ihanet olduğunu ima etmişti.
Kürt’ten çok Kürt kesilen hanfendi!
Efendim Öcalan cezaevinde olduğu için yıllardır eleştirilerini dile getirmiyormuş. Ahlaki gerekçeyle!
Sayın Hür, siz zaten yıllardır Öcalan’ı eleştiriyordunuz.
Dürüst bir aydın yalan da söylemez.
Bay Zanyar’ın bayat iddialarını tekrarlıyorsunuz.
Neymiş, Judenrat demek anti-semitikmiş. Öcalan’ın Judenrat örneği verme hakkı yokmuş. Yasakmış! Suçmuş!
Hür hanfendiden izin alıp kullanabilirmiş!
Nerden baksan ahmakça!
Efendim Sayın Öcalan’ın külliyatını okumadığına emin olduğum çok araştırmacı Sayın Ayşe Hür, Öcalan neden bu kadar İsrail’e takmış diyor.
İsrail’in Öcalan’ın komplo ile esaret altına alınmasındaki rolüne mi, hegemonya için Öcalan’ı ve Kürtleri çıkarları için kullanması hevesine mi, Öcalan’ın bunu kabul etmediği için 26 yıldır hücrede tutulmasına ortak olmasına mı vurgu yapsak?
Neymiş, Sayın Hür, “Ben 23 yıldır ak gördüğüm yerde ak, kara gördüğüm yerde kara dedim. Sadece Öcalan konusunda konuşmadım. Çünkü hapiste idi, onun hakkında sadece eleştiri yapmaya izin vardı, hatta eleştiri mecburi idi. Devletle hizalanmamak için sustum. Ama şimdi o ‘devletli’ oldu, konuşmam farz” diyor.
Ne acıklı; kendisinin devletli olduğundan haberi bile olmayan bir devletli!
Bu kibirli zihin, Öcalan’ın sırf kadın üzerine yaptığı çözümleri hakiki bir aydın olarak anlamaya çalışıp okusa
Öcalan’a söylediği her sözden utanır, dönüp aynaya bakar, pişman olurdu.
O yüz var mı?
Zoraki aykırı görünmenin bir gereği yok.
Sayın Hür, bütün işi gücü bırakmış, Öcalan’ın ve Kürt hareketinin ‘açıklarını’ bulmaya adamış kendisini.
Ne yazık ki bu konuda pek maharetli değil…
Size iyi Mine Kırıkkanat’lar!..
İlkel Kürt milliyetçilerinin bayat argümanlarını ve “devlet” tapıncını tekrar edip duruyorsunuz.
Başımıza bir de İbrahim Halil Baran kesildiniz!
Efendim Sayın Hür, “Demokratik toplum diyorsunuz ama eleştiriye tahammülünüz yok” diyerek bir de suçluyor.
Yani Kürdün eleştiri hakkı da yok. Sayın Hür’den izin almalı!
Bu da Kürt halkının özgür evlatlarının sözü. Kürt sokağına elveda!.. Yeni görevinizde başarılar…
Savaş baronlarının ‘Sözcü’sü
Yeni sürecin başladığı günden bu yana en dikkat çeken şeylerden biri Sözcü gazetesinin süreci hedef alan sistematik manşetleri. Sayın Öcalan’ın basına yansıyan değerlendirmelerinde Sözcü gazetesinin süreç karşıtı olduğu ve İsrail ile ilişkileri olduğu tespiti önemli. Bu gözle bakınca manşetlerinin nerdeyse tamamı süreci akamete uğratma amacı taşıdığı görülür. Sözcü gazetesi haberleri de çarpıtarak Kürt karşıtlığını körüklüyor. Sözcü’nün “PKK’nın İran kolu: ‘İsrail’le birlikte İran’a karşı savaşmaya hazırız”‘ başlığıyla yayınladığı haberde PJAK ile ilgisi olmayan PAK’ın açıklamasına yer vererek İran’daki Kürtlerin tutumunu çarpıttı. Yine Yılmaz Özdil gibi Kürt karşıtı yazarları ve birçok eski savaş baronu generali konuşturması Sözcü’nün savaştan nemalandığını, sürecin bozulmasını istediğini ortaya koyuyor.