Fatma Neziri, Afganistan’da Taliban saldırısında yaralanır, tedavi için geldiği Türkiye’de de bombalı saldırıya tanık olur. Salgın günlerinde siperlik üreterek yaşama tutunmaya çalışan Neziri, şu çağrıyı yapıyor: Artık bizi kabul edin
İstatistiklere göre Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kayıtlı ve kayıtsız göçmen var. Bunların çoğunluğunu Suriyeliler oluşturuyor. Suriyeli mültecilerden sonra en fazla bulunan diğer mülteci grubunu ise Afganlar oluşturuyor. Afgan göçmenlerin sayıları tam olarak bilinmezken çoğunluğun Türkiye’ye kaçak olarak giriş yaptığı belirtiliyor. Özellikle Taliban tehdidinden kaçan Afgan göçmenlerin sayısı giderek çoğalırken, göç ettikleri bölgelerde ciddi sorunlar yaşıyorlar.
Ülkesinden göç etmek durumunda kalan ve Ankara’ya gelen Afgan göçmenlerden biri de Fatma Neziri. Kabil’de 2014’te Seçim İdaresi Müdürlüğü’nde devlet memuru olan Neziri, genel seçimlere 11 gün kala Taliban’ın bombalı ve silahlı saldırısında dokuz yerinden yaralanıyor. Vücudunun büyük bir bölümü hasar alan ve ülkesinde tedavi imkanları bulamayan Neziri, Afganistan’ı terk etmek zorunda kalarak göç yollarına düşüyor. Neziri ülkesinde yaşadığı acıları da sırtlayarak soluğu Ankara’da alıyor. Yaklaşık 4 yıldır Ankara’da hayata tutunmaya çalışan Neziri, salgın sürecinde çalışamadığı için çok sayıda Afgan kadınla birlikte Dünya Evimizdir Derneği’nde gönüllü olarak siperlik ve sabun üretiyor.
Taliban’ın saldırısında yaralanan Neziri, Türkiye’ye geliş hikayesi anlattığı esnada Kâbil’de yine bir bombalı saldırı düzenlendiğini söylüyor. Telefonundan patlama anındaki fotoğrafları gösteren Neziri, saldırının Kâbil’de bir doğum hastanesinde gerçekleştiğini ve çok sayıda bebeğin ve kadının yaşamını yitirdiğini aktarıyor.
9 kurşun isabet etmiş
Neziri, kendi hikayesini anlatırken “Bir gün çalıştığım kurumdayken 5- 6 kişilik bir turist kafilesi geldi. Bu sırada dışarıda Taliban üyesi bir intihar bombacısı kendini patlattı” diye söze başlıyor ve devam ediyor anlatmaya: “Patlamadan sonra her yer tuz buz oldu. Camlar kırılmış, dolaplar yere inmişti. Korktum, dışarı çıkamadım. Bu sırada ofiste bulunan bir dolabın içine saklandım. Sonra insanlar korkuyla bizim ofise doğru girmeye başladı. Taliban üyeleri benim dolabın içinde olduğumu gördüler. Bize silahlarla saldırdılar. Bu sırada bedenime 9 kurşun isabet etti. Birçok yerim parçalandı. Beş altı saat çatışmanın içinde kaldık. Sonra ambulans geldi hastaneye götürdüler. Bir iki tedavi yapıldı ancak yüzüme ve birçok yerime kurşun geldiği için ‘senin tedavi imkânın burada yok’ dediler. Çene kemiklerim ve dişlerim hepsi gitmişti. O yüzden tedavi olmak amacıyla Türkiye’ye geldim.”
‘Ankara’da bombalı saldırı oldu’
Türkiye’ye geldiği gibi yine bombalı bir saldırıya şahit olan Neziri, “Tedavi için geldiğim o gün Ankara’da bomba patladı. Çok korktum, Kâbil’deki o an aklıma geldi. ‘O kadar yol geldim, çocuklarımı kurtardım, rahat olacağım ama burada da başladı’ diye düşündüm. Burada da çok sayıda patlama ve saldırı oldu. Sonra hastanede ameliyat oldum yoğun bakımdan yeni çıkmıştım. Bu sefer 15 Temmuz’da darbe yaşandı. O gece yine çok korktum. Bunları hiç unutmayacağım” diyor. Sonrasında ülkesine geri dönemediğini ve bütün parasının tedaviye gittiğini söylüyor Neziri ve şöyle diyor: “Çocuklar burada okula başladı. Başka bir dilde eğitim gördükleri için çok zorlandılar. Onlar okula gitti, ben de çalıştım. Eşimle beraber çalışıyordum. Bazen garsonluk, bazen başka bir iş… Dikiş nakış öğrendim sonra terzilik yapmaya başladım. Salgın başlayınca iş bulamadığım için evde kaldım. Sonra Dünya Evimizdir Derneği bize destek oldu, burada siper yapıyoruz.”
‘Çoğu kez dolandırıldık’
Türkiye’de çoğu kez dil bilmedikleri için dolandırıldıklarını dile getiriyor Neziri ve bir keresinde ellerinden pasaportlarının alındığını söylüyor. Burada yalnızca kendileri için uğraşmadıklarını diğer mültecilerle dayanışma halinde olduklarını belirtiyor Neziri ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Birbirimize yardım ediyoruz destek veriyoruz. Mesela; maddi bir şey elimizde yoksa manevi olarak destek olmaya çalışıyoruz. Dil öğrendiğim için yeni gelenlere yardım etmeye çalışıyorum. Şimdi bir evde kiradayız. Yeni gelenleri evime götürüyorum ev bulana kadar. Onlara iş arıyoruz. Kadınlara çocuklara, kaçak gelenlere… Mesela geldiklerinde parkta soğukta yatanlar oluyor, onlara kıyafetlerimizi veriyoruz.”
Mülteci kadınlar zorluk yaşıyor
Mülteci kadınların özellikle çok sorun yaşadığını belirtiyor Fatma Neziri. Türkiye’de kaldığı 4 yıl içinde çok zorlandığını söylüyor Neziri ve şunları ifade ediyor: “Geldiğimde hastaydım elimde iki baston vardı bu şekilde yürüyebiliyordum. Çocuklarım küçüktü. En küçük çocuğum 2 yaşındaydı. O zaman süt içiyordu. Süt istedi, markete gidemedim. Nerede ne satılıyor, süt nereden alınır bilmiyordum. Çok zorlandım. Çok zorluklar yaşadım. Bir iki sene sonra çocuklarım yavaş yavaş Türkçe öğrendi. Yabancı bir ülkeye geldiğimiz için kültür ve dilimiz farklıydı. Yavaş yavaş alışmaya çalışıyorum. Hele kadınlar için çok daha zor. Kimliksiz kadınlar çok zorluklar yaşıyor.
Bizi kabul edin
Neziri, çok sıkıntı ve eziyetle karşı karşıya kaldıklarını söylüyor ve şu çağrıyı yapıyor: “Biz de insanız, dünya hepimize aynı ev. Bize eziyet etmeyin. Biz çok sıkıntı çektik. Bundan sonra halimiz yok bu acıları yaşamaya. Bizi kabul edin artık.”
Dilan Babat-Habibe Eren/Jinnews-Ankara