Nevin Cerav / İSTANBUL
Son dönemlerdeki raporlar da gösteriyor ki,artan sadece kadın cinayetleri değil. AKP iktidarının şiddeti ‘sıradanlaştıran,kanıksatan’ politikalarıyla,erkeklerin öldürürken uyguladığı IŞİD’vari yöntemler de yayılıyor. Konunun tarafı kadınlarla vahşet boyutlarına ulaşan cinayetler ile nedenlerini konuştuk
Kadına yönelik şiddetle mücadele günü olarak kabul edilen 25 Kasım’ı geride bıraktık. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar sokaklara çıkarak şiddeti protesto etti. Fakat bu yıl da devletin baskı ve şiddetine maruz kaldılar. Kadınların baş sloganları ise “Erkek devlet şiddetine karşı isyandayız” ve “Erkek adalet değil gerçek adalet” idi. Ayrıca kadınlar, AKP iktidarı süresince kadın cinayetlerinin ve şiddetin daha fazla arttığını yineledi. AKP iktidarı sırasında artan yalnızca kadına yönelik şiddet ve cinayetler olmadı, şiddetin meşrulaştırılması, yani sıradanlaştırılması da yaygınlaştırıldı toplumda. Şiddetin normalleştirilmesi için ortaya konulan politikalar ise karakollara, yargıya ve devletin kurumlarına kadar sirayet ettirildi. Bütün bu kadın düşmanı politikaların ardından da şiddet ile cinayet yöntemlerinin vahşet kategorisine ulaşması geldi. IŞİD’vari yöntemler olarak da değerlendirilen bu cinayetler yasada, ‘eziyet çektirerek veya canavarca hisle öldürmek’ tanımıyla yer alıyor. Son günlerde gündemde olan bu konuyu taraflarıyla konuşalım istedik. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Feminist Yazar Handan Koç ve Feminist Yazar Gülfer Akkaya kadın cinayetlerini, vahşet kategorisindeki cinayet yöntemlerinin artmasını ve nedenlerini Yeni Yaşam için değerlendirdi.
‘Cinayetler politik!’
İlk olarak konuştuğumuz, Müjde Tozbey, sözlerine “Kadın cinayetlerinin politik olduğunu tekrarlayalım” diyerek başladı. Kadına yönelik her türlü şiddetin, devletin toplum ile örgütlü şekilde hareket etmesiyle ilgili ve orantılı olduğunu belirten Tozbey, “Özellikle son 17 yıldır ülkemizde ilericiliğin, laikliğin ve modernizmin tarikatlar ve cemaatler aracılığıyla yıkılmaya çalışılmasında en büyük zararı kadınlar görüyor. Çünkü gericilik, kadınların özgürlüklerinin kısıtlanması gerektiğini, giyimine, davranışlarına, çalışıp çalışmaması gerektiğine, kaç çocuk doğurup doğurmaması, boşanma hakkının olup olmaması vb. alanlarla kadınları hapsetmeyi ve erkeklerin boyunduruğu altına sokmayı amaçlamaktadır. Böylece isyan eden, karşı çıkan, özgürlük isteyen, savaşa ve işsizliğe hayır diyen kadınlar, anneler, kız kardeşler olmayacak” ifadelerinde bulunuyor. Tozbey, işaret ettiği nedenlerle oluşturulan ve kadınlara bakış açısı daha da kötüleşmiş olan bir toplumda, erkeklerin kadınlara daha ağır şekillerde, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda şiddet uygulama hakkı olduğu kanaatinin doğduğunu vurguluyor. Emine Bulut cinayetinin bu açıdan çok önemli bir örnek olduğunu söyleyen Tozbey, “Emine öldürüldükten sonra sosyal medyada “boşandığı için hak etmişti” tartışması ve söylemlerine maalesef şahit olduk” diyor.
50 bıçak darbesi…
Konuşmasına Emine Bulut cinayeti ile devam eden hukukçu Tozbey, “Emine Bulut’un kızının önünde ve boğazından bıçaklanarak öldürülmesi davasında, savcı tarafından “canavarca hisle öldürmek” suç isnadıyla cezanın artırılması istenmişti. Ancak mahkeme bu fıkradan sanığın cezasını artırmadı” değerlendirmesinde bulunuyor. Bu durumun toplumda garipsenip eleştirildiğini de kaydeden Tozbey, “Oysaki ülkemizde çoğu zaman kadının bu şekilde öldürülmesi bu fıkraya tabi tutulmadı. Hatta Kader Şahin, Van ilinde 18 yaşında ‘imam nikahlı’ eşi tarafından 50 yerinden bıçaklanarak öldürülmüştü. 50 bıçak darbesi dakikalar sürer. 50 acı veren bıçak darbesi. Her defasında acı duymuş olabilir, dakikalarca acı çektirilmiş. Ancak mahkeme “canavarca hisle öldürmek ten dolayı cezayı artırmadı maalesef” diye konuştu. ‘Ağır ceza var, uygulanmıyor’ “Türk Ceza Kanunu’nda, bir kimseyi ‘canavarca hisle veya eziyet ederek öldürme’ halinde müebbet hapis cezası yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmektedir” diyerek konuşmasını sürdüren Müjde Tozbey, yasaların tam olarak uygulanmamasına da şu sözlerle dikkat çekiyor: “Yani bu madde ile aranan şart, kişinin hemen değil, eziyet çektirilerek, zaman içerisinde öldürülmesidir. Görüleceği üzere “canavarca hisle öldürme” eyleminde aranan kriterler çok ağır, mahkemeler tarafından da bu bent kolay kolay uygulanmıyor. Kader Şahin’in dakikalarca acı ve eziyet çektirilerek öldürülmesi veya Emine Bulut’un kızının önünde öldürülmesi de bu bent kapsamına girmesi gerekirken; “olan oldu adama da yazık” diyerek öldürenler korunuyor. Yani kadınlara yönelik şiddet sadece sokaklarda ve evlerde değil; yargı kurumlarında da devam ediyor.”
‘Silaha ulaşım çok kolay’
İkinci konuğumuz, her ay kadına yönelik erkek şiddetini raporlaştıran ve raporlarında ‘kadın cinayetlerindeki vahşileşme’ye dikkat çeken Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav. Konuya yönelik görüşlerini aldığımız Kav, kadın cinayetlerinde öldürme biçimlerinin giderek daha da vahşileşmesinin yeni bir olgu olmadığını vurguluyor. “Bu durum Türkiye’de genel olarak hak ihlallerinin artmaya başladığı dönem başlamıştı ve devam ediyor” diyen Kav, şunları belirtiyor: “Öldürme biçimlerindeki vahşileşmenin artmasının yanı sıra bir başka tehlikeli artış da ateşli silah kullanımı. Bir yandan da silaha ulaşmanın bu kadar kolay olmasına ve silahlanma artışına karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Son dönemde artan bir başka önemli tehlike de şüpheli ölümler. Eskiden de “intihar” diye kapatılmaya çalışılan davalarımız vardı ama bu dönemde hem artış var hem de Rabia Naz örneğinde gördüğümüz gibi çocuklara uzanmış durumda.”
Erkeğin kararıyla ölüm…
Gülsüm Kav, kadın cinayetlerindeki çok boyutluluğu işaret ederek, son haftalarda yaşanan ‘toplu intiharlar’a da değiniyor. Kav, “Toplu intiharlar ve bunların tüm aile ile olanlarında intihar ve cinayet arasındaki sınırın belirsizleşmesi çok ürkütücü. Yani ailedeki erkeğin kararıyla kadınların ve çocukların da ölüme sürüklendiğini görüyoruz, bence bu yanı örtülmemeli. Çünkü yıllardır kadını korumayıp sadece aile diye tutturan politikanın neleri beslediğini de gösteriyor” dedi.
‘Kurtuluş güçlü bir mücadele’
Kadınların erkekler tarafından hayatlarının elinden alınması her halükarda vahşet. Peki kadınlar nasıl korunacak? Gülsüm Kav, bu soruyu da şu cümleler ile cevaplıyor: “Kadınları koruması gereken, tüm imkanları elinde bulunduran devlet, onun kurumları, görevlileridir. Bizim görevimiz ise çok yönlü; tek ve basit bir çözümü yok. Hem kurumları görevini yapmaya zorlamak, hem bu süreçte kadınları hayatta tutabilmek, hem bizi bu hale getiren erkekler ile hem de onlara cesaret veren politikalarla mücadele etmek zorundayız. Keşke tek yönlü olsaydı ama maalesef çok yönlü ve güçlü bir mücadele dışında kurtuluş yolu yok.”
‘Eşitlik özgürleştirir’
Feminist Yazar Handan Koç, kadın cinayetlerindeki IŞİD’vari yöntemlerin nedenlerini değerlendirdi: “Dünyanın son çeyrek yüzyılı için zamanında “yeni ortaçağ” tespitini yapan düşünürler haklı çıktılar desek yanlış olur mu? Güvenecek bir toplumsal kurum olmadığı için kendi başına çareler arayan insan grupları var yeryüzünde, düşe-kalka dolanıp duruyorlar. Tüm dünyada devletin organize şiddetine eşlik eden bireysel şiddet biçimlerini kolayca üretebilen bir altyapı var. Öte yandan Pulp Fiction’dan, Kurtlar Vadisi’ne şiddetin meşru popüler kültür içinde olağanlaştırıldığı bir zemin var. Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) kurulduğu yıllar, ülkemizde ılımlı İslamcı AKP’nin işbaşına gelişinden önceye rastlıyor. Ararlarında kültürel bağlar var. Bugün İŞİD’vari şiddet yöntemleri denilen zulüm biçimlerinin vahşiliği yanında bir diğer özelliği de ibret için görünsün diye yapılıyor olması. Kadınların eşitlik, özgürlük arayışı karşısında gelişen intikamcı bir refleks bu. Ne yazık ki cinsiyetçi olmayı marifet sayan yöneticiler var. Diyanet olsun, İçişleri olsun ellerinden gelse kadınların erkek şiddetine karşı oluşturduğu tüm sosyal yapıları kayyuma verecekler. Bu ortamda erkeklere, ‘bizi dinleyin kaybedeceğiniz bir şey yok, eşitlik özgürleştirir’ demek ise yine feministlere düşüyor.”
Kadınlar özgürlük için direniyor
Feminist Yazar Gülfer Akkaya, haber konumuz için yaptığı değerlendirmeye Nevin Yıldırım örneğini hatırlatarak başladı. Akkaya şunları söyledi: “Nevin Yıldırım, kendisine sistematik olarak şiddet ve tecavüz uygulayan erkeği silahla vurup, sonra başını kesip köy meydanına atınca, erkeğin tecavüzü göz ardı edildi, sırf erkek öldürdüğü için ibretlik olsun diye bunu ömrü ile ödeme kararı çıktı erkek yargıdan. Onların bu fikrini körükleyen bir siyasi iktidar var ülkede. ‘Fıtratımızda kadın erkek eşit değil’ diyerek anayasal suç işleyen bir parti, o partinin beslendiği cinsiyetçi dini inanç var. Diyaneti, bakanlıkları, devletin içine yerleşmiş cemaatleri ile erkekler kadınlara karşı kışkırtılıyor. Kadınların öldürülmesinde IŞİD’vari yöntemler diyorsunuz ya, haklısınız, Türkiye’de ki erkekler bu vahşi yöntemleri oralardan da öğrenerek iyice arttırdı. Ama bana göre zaten siyasal İslam’ın ve erkekliğin buluştuğu bu toplumda IŞİD hep vardı. Çocukluğumda da iki bilezik için annesini kesen, içki parası için karısını vahşice katleden erkekler vardı. Şimdi iktidarı da alınca sayıları daha da arttı. Ama özellikle feminist mücadelenin etkisi ile her kesimden kadın, erkeklerin hayatlarına el koymasına karşı direniyor, ölümüne özgürleşmek istiyor. En kısa zamanda bu direnişin karşılık bulmasını umuyorum. Tüm kadınları seviyor ve ortak mücadelemizden çok umutlu bir feminist olarak kendimizle gurur duyuyorum.”
Katil erkek daha önce serbest bırakılmış!
Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde Can Yılmaz isimli erkek eşi Güllü Yılmaz ile çocuğunun üzerine benzin dökerek yaktı. 2 hafta yoğun bakımda kalan Güllü Yılmaz hayatını kaybetti. Çocuğun sağlık durumu ise iyi. Can Yılmaz’ın eşi Güllü Yılmaz’ı öldürmeden 20 gün önce “cinayete teşebbüsten” gözaltına alındığı ve aynı gün serbest kaldığı ortaya çıktı. 30 yaşında olan Güllü Yılmaz’ın 6, 10, 13 yaşlarında 3 çocuk annesi olduğu ve yıllardır ailesinin geçimini tarım işçiliği yaparak sağladığı öğrenildi.
Eziyetle katletmeye ‘tahrik’ indirimi
Konya’da boşandığı 31 yaşındaki Özlem Işık’ı, sekiz yerinden bıçaklayan ve ardından otomobille üzerinden geçerek öldüren Kamil Çolak tutuklandı. Yargılamada, Çolak’a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, “haksız tahrik” indirimi uygulanarak, 24 yıla kadar hapis cezası verilmesi istendi.