Artan kadın katliamlarına karşı mücadelenin özsavunma ve toplumsal mücadeleyle mümkün olduğunu belirten kadınlar, faillerin cezasızlık politikalarından cesaret bulduğunu belirtti
Türkiye ve Kürdistan’da kadın katliamları ve şüpheli kadın ölümleri her geçen gün artıyor. Kadınlar yaşadıkları şiddetle sistemin hedefi haline gelirken, cezasızlık politikaları ise failleri cesaretlendiriyor. Kadınlar, her alanda maruz kaldıkları çoklu şiddete karşı ise özsavunmasını geliştirerek mücadele etmeye devam ediyor.
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri Sevim Baş ile Dilan Çelik, artan kadın katliamları ve şüpheli kadın ölümlerine dair değerlendirmelerde bulundu.
Kadın katliamlarına karşı mücadelenin herkesin sorunu olduğunu kaydeden TJA akivisti ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Artemêt (Edremit) İlçe Eşbaşkanı Sevim Baş, bu mücadelenin tüm devlet politikalarının merkezinde olması gerektiğini dile getirdi.
‘Kadınlar kendi savunmalarını yapmalı’
Şiddete karşı mücadelenin yasal düzenlemelerle sınırlı kalmaması gerektiğini belirten Sevim Baş, toplumsal politikalarla birlikte bütüncül yaklaşıma ihtiyaç olduğunu belirtti.
Kadınların sadece şiddet sonrası değil, öncesinde de korunması gerektiğini vurgulayan Sevim Baş, bunun için bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerektiğine işaret etti. Sevim Baş, “Yaşam merkezlerinde psikolog desteğiyle kadınların kendi savunmalarını yapmaları sağlanmalı. Biz TJA olarak sık sık ev ev geziyoruz ve bu çalışmaları daha da sıkılaştıracağız” ifadelerini kullandı.
‘En az 28 kadın katledildi’
TJA aktivisti Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Rêya Armûşê (İpekyolu) İlçe Eşbaşkanı Dilan Çelik, artan kadın katliamlarının toplumun kanayan yarası haline geldiğini belirtti.
Ağustos ayında yalnızca resmi verilere göre 28 kadının erkekler tarafından katledildiğini söyleyen Dilan Çelik, şunları kaydetti:
“Bunun resmiyete geçen, verilere yansıyan ve haberlere konu olan kısmı olduğunu unutmamalıyız. Ya bunun ötesinde, sesini duyuramayan, kayıtlara geçmeyen bir 28 kadın daha varsa? O zaman tablo çok daha vahim hale geliyor. Bunun olmaması için farkındalık oluşturacak ciddi çalışmaların, kampanyaların yapılması ve caydırıcı yasaların yürürlüğe girmesi gerekiyor.”
‘Caydırıcı cezalar olmalı’
Dilan Çelik, kadın katliamı faillerine verilen cezaların caydırıcı olmadığına dikkat çekerek, mevcut sistemin erkeklere güç verdiğini belirten Dilan Çelik, “Sistem eril olduğu için erkek kendinde bu hakkı görüyor. Çünkü öyle yaşamış, öyle öğrenmiş ve eril düzenden güç alıyor” dedi.
Caydırıcı cezaların önemine dikkat çeken Dilan Çelik, “Bu cezalar gerçekten uygulanırsa, bırakın şiddeti hayata geçirmeyi, bir kadına yönelik fiziksel ya da duygusal şiddeti düşünmek bile mümkün olmayacaktır. Ancak mevcut sistem bu şekilde devam ederse, bu anlayış da sürer ve kadınlara yönelik şiddet, mobbing ve cinayetler artmaya devam eder” diye belirtti.
‘Özsavunma gücü’
Kadınların ana tanrıça kültüründen gelen güçlü bir kimliğe sahip olduğunu vurgulayan Dilan Çelik, yaşamın öznesinin kadınlar olduğunu hatırlatmaya çalıştıklarını söyledi.
Kadınların özsavunma gücüne işaret eden Dilan Çelik, şunları kaydetti:
“Kadınların öz savunma gücü vardır ve bu güç sayesinde karşılaşabilecekleri her türlü fiziksel ya da duygusal şiddete karşı susmamaları, korkmamaları, utanmamaları gerekir. Çünkü bu saldırılar, eril zihniyetin ve sistemin bir yansımasıdır. Biz kadınlara bu bilinci aşılamaya çalışıyoruz.”
Mücadeleyi sürdüreceklerini kaydeden Dilan Çelik son olarak şunları belirtti:
“Eğer bu şiddeti yaşamışlarsa, aslında korkması gereken, susması gereken, utanması gereken failler olmalı. Bir kadının uğradığı şiddet ve kırım karşısında kesinlikle susmaması, korkmaması lazım.”
Haber: Büşra Turan / JINNEWS









