Kadınlar günlerdir hareket halindeler. Bu yıl da 8 Mart ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ yine günler öncesinde başladı.
Hakları ve hayatları için, mücadeleyi ve dayanışmayı daha da yükseltmek için yürüyorlar. Susmuyorlar, biat etmiyorlar ve korkmuyorlar… Kimliğini, bedenini, emeğini sömüren, ezen bütün erklere ve onun oluşturduğu sisteme karşı şiddetin ve ölümün kutsanmadığı, eşitlikçi, demokratik, barışçıl, özgürlükçü bir ülkede yaşama talepleriyle ve gündemdeki süreci de gündemlerine alıp yine haykırıyorlar.
***
“Kadınların tarihi her şeyden önce baskı altına alınmışların tarihidir” diyor Andree Michel.
Evet düzen böyle kurulmuştu, ne erkek kolay kolay kendisine ait gördüğü yönetim alanlarını kadınla paylaşmaya gönüllüydü, ne de kadın bilinçaltı koşullanması içinde bu köhnemiş değerleri aşabilme cesaretindeydi…
“Ekmek ve gül” isteyen ve bu paslı zincirin halkalarını kırmak isteyen kadınlar ise, tarih boyunca büyük bir dirençle karşılaştılar. Ağır bedeller ödediler.
8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak oluşması bu bedeller sonrasında gerçekleşti… Bugün, kimi kadın haklarının kazanılmasında bugünlere nasıl gelindiğinin anımsanması bakımından olduğu kadar, günümüz kadın sorununun irdelenmesi ve bunlara çözüm bulma anlamıyla da önemlidir.
***
Sorunlar çözülmediği için 8 Mart kutlamalardan çok bir mücadele günü olarak algılanıyor.
Günümüzde kanıksanmış değer yargılarının kendisini en çok hissettirdiği alanların başında kadın sorunu geliyor.
Anne-çocuk ilişkisinden kardeş ilişkisine, eş ilişkisinden iş ilişkisine ve sokaktan eve kadar uzanan her mekanda kurulu ilişkilerin bütünü, erkek egemen bir dünyayı ve yapıyı tanımlıyor…
Kadının imgesini metalaştıran vahşi kapitalizmle iç içe geçen feodal değer yargıları, kadının yaşamını çekilmez hale getiriyor. TV ekranlarını, gazete sayfalarını kadınlarla ilgili haberler dolduruyor. Şiddetin, işkencenin, taciz ve tecavüzün, namus ve töre cinayetlerinin ardı arkası gelmiyor.
Acıdır ki; kadına yönelik şiddetin merkezini kendi evleri oluşturuyor. Yani kadınlara, kocaları, babaları, erkek kardeşleri şiddet uyguluyor.
Sayılar bir vahşeti işaret ediyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, geçen yıl içinde kadınlar en çok evlerinde ve aile içindeki erkekler tarafından öldürüldü.
394 kadından 111’i boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile 21’i ekonomik bahanelerle, 2’si nefret bahanesiyle, 27’si diğer bahanelerle öldürüldü. 233 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.
Kadınların 226’sı evinde, 76’sı sokakta, 13’ü ıssız bir yerde, 13’ü kamusal alanda, 13’ü arabada, 10’u iş yerinde, 6’sı su ve kenarında, 5’i arazide, 4’ü otelde, 3’ü eğlence mekanında, 5’i bunlar dışında bir yerde öldürüldü. 20 kadının öldürüldüğü yer tespit edilemedi. 394 kadının 166’sı evli olduğu erkek, 45’i birlikte olduğu erkek, 31’i babası, 30’u eskiden evli olduğu erkek, 29’u tanıdığı biri, 25’i akrabası, 23’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 22’si oğlu, 7’si kardeşi, 7’si tanımadığı biri tarafından öldürüldü. 9 kadının ise öldürüldüğü kişiyle yakınlığı tespit edilemedi.
Kadınların 222’si ateşli silahlarla, 113’ü kesici aletlerle, 33’ü boğularak, 14’ü darp edilerek, 3’ü yakılarak, 1’i yüksekten atılarak, 1’i bunlar dışında bir silahla öldürüldü.
***
Düzeni, sistemi değiştirmeye çalışıyoruz, ama kendimiz değişmiyoruz, değişmeye çalışmıyoruz. Kadın-erkek söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmıyoruz ama bunu eşimize, kardeşimize ya da sevgilimize tanımıyoruz. – Öyle davranmayanları tenzih ederek söylüyorum ki- Sokakta, dernekte, partide demokratız; ama evlerimizde birer despotuz. Erkeklerin kadınlara destek olma anlayışı genellikle “akıl verme” ve “kadınlara göz kulak olma” sınırlarında dolaşıyor olması samimiyetleri konusunda da şüphe yaratıyor.
Kadın mücadelesini ciddiye alanlar binlerce yıllık erkek egemen kültürün tüm kurumları ve değer yargılarıyla cebelleşmek ve hesaplaşmak zorundadır. Evet: “Köhnemiş olandan en çok çekenler, yeni olan için en büyük azimle kavgaya atılacak olanlardır.”
“Ekmek ve gül” için kavgam var diyenlere selam olsun.