Mirabel Kardeşler’in katledilmesinden sonra şiddete karşı mücadele günü olarak ilan edilen 25 Kasım yaklaşırken, kadınlar da isyanlarını yükseltiyor. Kadınların bir saldırı çemberine alındığını belirten avukat Zekiye Karaca Boz, sistemi ve yargıyı eleştirdi
Dilan Babat-Habibe Eren/Ankara-Jinnews
25 Kasım yaklaşırken, kadınların en fazla saldırıya maruz kaldığı alanlardan biri de yargı sistemi. Kadına yönelik her türlü şiddete karşı kollukta başlayan ve adli mercilerde devam eden bu saldırılar karşısında kadınlar bütüncül bir saldırı çemberine alınıyor. Yasal düzenlemelerin uygulanmadığı ve yükümlülüklerin yerine getirilmediği bu ortamda kadınların yargıya güveni de kalmıyor. Kadınları katleden ya da şiddete maruz bırakan erkeklerin yargılandığı davalarda ‘iyi hal’, ‘saygın tutum’ indirimleri gerekçesiz tüm erkeklere uygulanırken, özsavunma uygulayan kadınlara ise ağır cezalar veriliyor. Kadın alanında çalışan avukat Zekiye Karaca Boz, yargının eril pratikleri başta olmak üzere kadınların yargı alanında yaşadığı sorunlara ilişkin konuştu.
‘Çok sayıda dava var’
25 Kasım yaklaşırken, kadına yönelik şiddeti daha çok tartışmaya başladıklarını ancak bu konuyu gündemlerinden hiç düşürmediklerini belirten Zekiye Karaca Boz, kadına yönelik şiddetin sadece Türkiye’nin bir sorunu olmadığını daha tehlikeli bir şekilde bütün dünyada böyle bu durumun yaygınlaştığını ifade etti. Zekiye Karaca Boz, çatışma ve savaş süreçleriyle birlikte şiddetin de arttığını vurgulayarak, “LGBTİ+’lere ve ötekileştirilen tüm kesimlere de aynı şekilde bir düşmanlık söz konusu. O yüzden 25 Kasım’ı tüm bunları düşünerek değerlendirmek gerekir” diye belirtti. Şule Çet, Ceren Damar ve Emine Bulut davalarını hatırlatan Zekiye Karaca Boz, “Çok sayıda böyle dava var. Bu davalar ise kamunun önüne daha fazla geldiği ve belki de katledilme biçimleri itibarıyla daha fazla tepki çeken katliamlar olduğu için daha fazla gündeme geldi. Hatta Şule Çet dosyasında olduğu gibi üstü örtülmeye çalışıldığı için belki daha çok dikkati çekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Katledilen yargılanıyor’
Genel olarak katledilen kadınların faillerinin yargılandığı davalarda temel bir sorun olduğunu vurgulayan Zekiye Karaca Boz, buna dair şunları söyledi: “Yargılama bir süre sonra kadınların yargılandığı davalara dönüşüyor. Bunun da diğer kadına yönelik şiddet davalarından farklı bir yönü yok aslında. Kadına yönelik şiddet suçu işleyenler ister cinayet olsun ister cinsel saldırı ve darp olsun, hepsinde de kendilerinin korunacağı yönünde temel bir algı var. Haksız da değiller. Korunuyorlar. Yargıdan ‘nasıl kendimizi en az ceza ile kurtarabiliriz’ düşüncesiyle akla zarar savunmalar yapıyorlar. Bu savunmalar onların kendi ürettiği savunmalar değil, sistemin kendilerine sunduğu malzemelerden çıkardıkları savunmalar.
İktidarın cinsiyetçi bakışı
Yargının cinsiyetçi zihniyet yapısının yargılama pratiğine birebir yansıdığına dikkat çeken Zekiye Karaca Boz, “Bu da bütüncül politikaların içerisinde devletin şu anda toplumsal cinsiyete bakış açısı, cinsiyet eşitsizliğini yok saymaya çalışan bu konuda bugüne kadar atılan adımları geri almaya çalışan bir yerden bir hat kurmasına neden oluyor. Zaten kendi uygulamasında var olan bu cinsiyetçi tavrı daha da sabitleştiriyor, daha da görünür hale getirmeye çalışıyor. Şu anda cinsiyet eşitliğini yok saymaya çalışan yasal düzenlemeler bile yapmaya çalışıyorlar” dedi.
‘Şiddet, kollukta başlıyor’
Kadına yönelik şiddet olgusunda kadının başvurduğu adli kolluktan itibaren şiddetin bir biçimiyle sürdüğünü ifade eden Zekiye Karaca Boz, kadınların bu aşamada yaşadıkları sorunlara dair şunları dile getirdi: “Savcılık ve yargılama sürecinin hepsinde aynı şekilde şiddet devam ediyor. İlk gidilen karakolsa, jandarmaysa kadın önce orada yargılanmaya ve sorgulanmaya başlıyor. Halbuki ne olursa olsun her aşamayı yok sayıp, işlenen bir suç var, o suça yönelik ifadesini alıp soruşturmanın başlatılması, delillerin toplanması lazım. Ama bunları yapıncaya kadar saatler geçiyor. Zaten çok büyük bir travma yaşamış kadın saatlerce o ifadeyi vermek için beklerken bezginliğe uğruyor ve çoğu kadın bu aşamada geri dönüyor.”
‘Zayıflama olmamalı’
25 Kasımlarda, 8 Martlarda hep benzer gündemlerle eylemler yaptıklarını ve bir araya gelip tartıştıklarını söyleyen Zekiye Karaca Boz, “Her gün neredeyse bir kadın katliamı davası oluyor ve biz bu davalarda birlikte olmaya çalışıyoruz. Bu davalarda sözümüzü, örgütlemeye çalışıyoruz. Dayanışma göstermeye çalışıyoruz. Dayanışmayı sürekli zinde tutmak ve çoğaltmak zorundayız. Dayanışmamızda bir zayıflama olduğu anda saldırılar çok daha fazla oluyor” dedi.
‘Karşı çıkmak zorundayız’
Önümüzdeki dönemde kadınlar açısından tehditler içeren bir dönemin kendilerini beklediğine işaret eden Zekiye Karaca Boz, İstanbul Sözleşmesi’nin artık tartışmadan çıkarılması gerektiğini kaydetti. Ayrıca çocuk yaşta evlendirilmelerle ilgili yasal düzenlemelere dair yapılan hazırlıklara da dikkat çeken Zekiye Karaca Boz, “Bunlar için mücadele etmeliyiz. Aslında bütün bunlar bir taraftan cins kırımını artıran düzenlemeler olacaktır. Çünkü çocuklar kendilerine cinsel saldırıda bulunan kişilerle evlendirilecek. Hayatta kalabilmek için ya o şiddetin içinde yaşayacaklar ya başkaldırdıklarında canlarından olacaklar. Çok tehlikeli düzenlemeler bunlar, kadınlara reva gördükleri bu yasal düzenlemeleri ve ortaya koydukları tabloyu erkenden görüp buna karşı çıkmak zorundayız” diye konuştu.
Kelebeklerin mücadelesi
Dominik Cumhuriyeti’nde, 1930 yılında yaşanan askeri darbe ile iktidara gelen diktatör Rafael Trujillo, karşı Clandestina adlı hareketin mücadelesi söz konusuydu. Kurucuları arasında Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşlerin de bulunduğu bu hareket, rejime ve diktatörlüğe karşı direniyordu. Diktatör Rafael Trujillo tarafından defalarca hapse gönderilen ve mal varlıklarına el konulan Mirabel Kardeşler, vatan haini ilan edildi. 25 Kasım 1960’ta araçları durdurularak diktatör yandaşlarınca önce tecavüz edilen daha sonra ise işkence edilerek katledilen Mirabel Kardeşler bir uçurumdan aşağıya atıldı. Kardeşlerin korkunç bir şekilde katledilmesinden tam bir yıl sonra ise diktatörlük, Anti Trujillo hareketi tarafından düşürüldü. Mirabel Kardeşler’den birinin kod adının Kelebek olmasından da esinlenerek o günden sonra üç kardeş, gerek Dominik’te gerek dünyada “Kelebekler” adıyla anılmaya başladı. 1981 yılında da Kolombiya’da toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı, 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak ilan etti. Birleşmiş Milletler (BM) ise, 1999 yılında 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü ilan etti.