Kadınlar, geçmişte olduğu gibi bugün de toplumu dönüştürme gücüne sahiptir. Bu nedenle yeni kurulacak her komisyon, platform ya da müzakere süreci kadınların bilgi, birikim ve tarihsel deneyimlerini esas alarak şekillenmelidir
Deniz Öztekin
Toplumların tarihsel gelişimi incelendiğinde, demokratikleşme ve barışın inşasında kadınların oynadığı rol hayati bir öneme sahiptir. Kadın sadece biyolojik bir varlık değil aynı zamanda toplumsal ilişkileri kuran, yaşamı örgütleyen bir özne olarak toplumun temel yapı taşlarından biridir. Özellikle ataerkil yapının sorgulandığı, çatışma ve savaş ortamlarının çözümüne yönelik alternatif yolların arandığı dönemlerde, kadınların barışın ve toplumsal dönüşümün taşıyıcısı olduğu daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Kadınların demokratik toplumdaki rolü
Tarihin ilk dönemlerinde, özellikle neolitik toplum yapılarında kadının merkezi bir rol üstlendiği; üretim, paylaşım ve toplumsal ilişkilerin kadın ekseninde şekillendiği bilinmektedir. Bu dönemler, topluluklar arasında çatışma yerine uyumun esas alındığı, doğayla barışık ve kolektif yaşamın egemen olduğu organik toplum dönemleridir. Ataerkil düzen egemen hale gelince kadın kamusal alandan dışlanmıştır; bu durum, toplumsal barışın zedelenmesiyle paralel bir gelişmedir.
Bugün eşit, özgür, çoğulcu ve adil bir temelde toplumsal barışı ve demokratik toplumu inşa etmek ancak kadınların aktif katılımıyla ve toplumsal yaşamın her alanında söz sahibi olmalarıyla gerçek anlamını bulabilir. Kadınsız bir demokrasi eksik bir demokrasidir; çünkü toplumu dönüştüren ve ona güç veren temel dinamik, kadınların örgütlü ve özgür varoluşudur.
Kadın hareketleri ve barış süreçleri
Dünyanın birçok yerinde kadın hareketleri, barış süreçlerinin görünmeyen ama asli mimarları olmuşlardır. Kolombiya, Ruanda, Kuzey İrlanda, Bask ve Filipinler gibi çatışma yaşamış ülkelerde kadınlar savaşın en ağır yükünü taşımakla kalmamış, aynı zamanda barışın kurulması için öncü girişimler geliştirmişlerdir. Örneğin, 2006 yılında Bask bölgesinde sosyalist, feminist, yurtsever ve liberal kadınların oluşturduğu Ahostak (Sesler) kadın barış inisiyatifi, kısa sürede geniş bir destek bulmuş ve çatışmaların sonlanmasında belirleyici bir rol oynamıştır. Türkiye’de başta Kürt kadın hareketi olmak üzere kadınlar, barışın ve demokratik çözümün sağlanması için uzun yıllardır örgütlü bir mücadele yürütmektedir.
Bu bağlamda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kadınlara yüklediği tarihsel ve ideolojik rol dikkat çekicidir. Öcalan, kadın özgürlük mücadelesini toplumsal özgürlüğün temel taşı olarak görmüş; kadının kurtuluşunun toplumu da özgürleştireceğini defalarca dile getirmiştir. Kadını “ilk sömürgeleştirilen halk” olarak tanımlayan Öcalan, barış ve demokrasinin inşasında kadının öncülüğünü stratejik bir zemine oturtmuştur. Ancak barış süreçlerinde kurulan resmi yapılarda kadın temsiliyeti çoğu zaman sembolik düzeyde kalmakta; kadın hareketlerinin biriktirdiği deneyimler yeterince değerlendirilmemektedir.
Kadınların kurucu gücü
Kadınların barış süreçlerinde yer alması sadece bir temsiliyet meselesi değildir; bu aynı zamanda yeni bir toplumsal sözleşmenin kurulma biçimine dair bir paradigma meselesidir. Kadınlar, barışı sadece silahların susması olarak değil; adaletin tesis edilmesi, eşitsizliklerin giderilmesi, yaşamın her alanında özgürlüğün inşa edilmesi olarak tanımlar. Bu anlayış, liberal ve yüzeysel çözüm modellerinin ötesinde, toplumsal barışa dayalı kalıcı bir demokratikleşme sürecini mümkün kılar.
Kadınlar yalnızca çatışmalardan etkilenen mağdurlar değil, aynı zamanda çözümün taşıyıcı aktörleridir. Kadınsız yürütülen barış süreçleri ya başarısız olmakta ya da elde edilen kazanımlar kalıcı olmamaktadır. Bu nedenle barış inşasında kadınların eşit ve etkin katılımı sadece bir hak değil, aynı zamanda tarihsel bir zorunluluktur.
Sonuç
Barış ve demokratik toplum ancak kadınların özgürleşmesi ve aktif katılımıyla mümkün olabilir. Kadının dışlandığı hiçbir toplumsal model kalıcı, adil ve barışçıl değildir. Kadınlar, geçmişte olduğu gibi bugün de toplumu dönüştürme gücüne sahiptir. Bu nedenle yeni kurulacak her komisyon, platform ya da müzakere süreci kadınların bilgi, birikim ve tarihsel deneyimlerini esas alarak şekillenmelidir.