Ardan 6 yıl geçmesine rağmen Kilyos’ta kaldırıma gömülen 282 cenazeden birçoğu hala ailelere teslim edilmedi. Cenazelerini 2021 yılında alabilen Kaya ailesi ise cenazenin kutu içinde verildiğini söyledi
8-19 Aralık 2017 tarihlerinde, Bedlîs (Bitlis) merkeze bağlı Oleka Jor (Yukarı Ölek) köyünde bulunan Xerzan (Garzan) Mezarlığı’ndan çıkarılıp İstanbul’da bulunan Kilyos Mezarlığı’nda kaldırıma gömülen HPG’lilere ait cenazeler hala ailelerine teslim edilmedi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) gözlem raporuna göre mezarlıktan 282 cenaze çıkarıldı. Fakat ailelerine teslim edilen cenaze sayısının 20 ila 30 arasında olduğu tahmin ediliyor. Cenazelerin verilmemesine ise, ‘DNA örneği’ gerekçe gösteriliyor.
Bedlîs’in Xizan (Hizan) ilçesinde 22 Şubat 2017’de çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren Leyla Kaya’nın cenazesi de Xerzan Mezarlığı’nda bulunurken söz konusu tarihte mezarlıktan çıkarılmış ve Kilyos’ta kaldırıma gömülmüştü. Aradan geçen 4 yıllık mücadelenin ardından Kaya’nın cenazesini ailesi teslim alabildi. Cenazelerinin kendilerinden habersiz bir şekilde çıkarıldığını basın yoluyla öğrenen Kaya ailesi, DNA eşleşmesi sonucunda 9 Şubat 2021’de cenazelerini İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) teslim aldı.
İşkence ve baskı
Devlet baskılarının en yoğun olduğu 1990’lı yıllarda koruculuk dayatmalarını reddeden Kaya ailesi, 1994 yılında Muş’un Gimgim (Varto) ilçesi Mamahik (Yurttutan) köyünden Kocaeli’nin Gebze ilçesine göç etmişti. Mezopotamya Ajansı’na konuşan, Kaya’nın annesi Halide Kaya ise kızının; devlet baskıları, askerlerin ev baskınlarıyla süren bir ortamda büyüdüğünü söyledi. Her baskında aile bireylerinin işkenceye uğradığını, eşine de koruculuk dayatıldığını dile getiren anne Kaya, bu nedenle göç etmek zorunda kaldıklarını belirtti.
Koruculuk dayatmalarını reddeden eşinin uğradığı işkenceleri anlatan Kaya, “Her hafta köyde birisine zorla nöbet tutturuyorlar. Eşime sıra geldiğinde kabul etmedi. Kabul etmediği için eşimi soydular ve çırılçıplak bir şekilde arabanın üstüne bağlayıp karakola götürdüler. Bunu kabul etmediğin için ‘terörist’ dediler. Eşim o esnada ‘Ben terörist değilim. Benim çocuklarım var aileme bakıyorum’ diye karşılık verdi. Sonra eşimi alıp cezaevine götürüp, 7 ay boyunca işkence yaptılar. Bir ay boyunca eşime soğuk su ve elektrikle işkence yapmışlar. Bayılana kadar bu işkenceyi sürdürüyorlarmış. Eşim yıllar sonra kendisine yapılan işkenceden dolayı vücudu darbe almıştı. İşkencede aldığı darbeler sonucunda erken yaşta yaşamını yitirdi” dedi.
Eşinin tutuklanmasının ardından 10 çocuğuyla birlikte tek başına kaldığını belirten Kaya, bulundukları evin askerler tarafından yakıldığını ve evsiz kaldıklarını ifade etti. Kaya, eşinin tutuklanmasından sonra da baskıların son bulmadığını kaydeden Kaya, birçok kez işkenceye uğradıklarını ve kızı Leyla Kaya’nın tüm bunlara tanıklık ettiğini söyledi.
Baskılara karşı mücadele
Kızının tanık olduğu baskı ve işkencelere karşı öfkeli olduğunu dile getiren Kaya, “Kızım sanatla ilgileniyordu, ahlaklı ve toplumsal barışa çok önem veriyordu. Eğitim gördüğü okullarda çok ayrımcılık yaşadı. Hem okuyor hem işe gidiyordu. Kızım bana ‘Anne bu işkence ve zulüm babamızdan annemize kadar süre gelen bir şey, sen babamı görmedin mi, yapılan işkencelerden dolayı öldü’ dedi. ‘Bu işkenceyi hiçbir zaman unutmayacağım. Bizim toplumun kadınları büyük bir zulüm altında, bu hakikati görmek gerekir’ diyerek, evi terk edip gitti” diyerek kızının yaşadıklarını anlattı
Kürtlere dönük baskıların son bulmadığını, buna karşı mücadelenin bugün cezaevlerinde açlık grevi eylemiyle sürdürüldüğünü vurgulayan anne Kaya, “Kürt halkı büyük bir zulüm altında, bu zulüm karşısında cezaevinde bulunan tutsaklar açlık grevine girdi. İnsanım diyen herkesin tutsaklara sahip çıkması gerekir” şeklinde konuştu.
Kaldırıma gömülen cenazeler kutu içinde verildi
Leyla Kaya’nın ağabeyi Turan Kaya ise cenazelerinin Xerzan Mezarlığı’ndan çıkarılıp, Kilyos’ta kaldırıma gömülmesi ve sonrasında verdikleri mücadeleyi anlattı. Cenazelerini alabilmek için birçok zorlukla karşılaştıklarını dile getiren Kaya, 4 yıl boyunca verdikleri mücadele sonucunda cenazelerini alabildiklerini dile getirdi. Kaya, “Kardeşimin cenazesinin üstüne sadece taşlar koyulmuştu, üzerine toprak bile atılmamıştı. Bu insani bir durum değil. Böyle bir şeyi kesinlikle kabul etmiyoruz. Vicdanı olan kimse bunu yapmaz” dedi.
4 yıl süren mücadelenin ardından cenazelerinin bir kutu içinde teslim edildiğini hatırlatan Kaya, “Kardeşimin cenazesini defnetmeye götürürken, her yerde bir çevirmeye takılıyorduk. Köyde, defin işlemi sırasında belli bir sayı koymuşlardı, bu yüzden kardeşimin cenazesine kimse katılamadı. Bu devletin bir psikolojik baskısıydı” diye konuştu.
Kardeşinin cenazesine yapılan muameleyi “zulüm” olarak nitelendiren Kaya, “İslamiyet’te; bizim inancımızda ölmüş bir insana işkence veya müdahale yapılamaz. Çünkü ölmüş bir insanın bu dünya ile bağı kesilmiştir. Cenazeler üzerinden bir mesaj veremezler” diye belirtti.
HABER MERKEZİ